‘Ben sulh adamıyım’

Bu yazıya Nurullah Ataç hakkında beş altı yıl önce yazdığım bir denemedeki şu cümleleri hatırlatarak başlamak istiyorum:

“Dünya görüşüne, dil ve kültür anlayışına yüzde yüz karşı olduğum hâlde seviyorum Ataç’ı. Kendini şiire adamışlığı, doğru bildiğini hiç çekinmeden söylemesi, hatır gönül dinlememesi çok hoşuma gidiyor.”

Daha eski yazılarımdan bazılarındaki öfke dolu cümleleri okuyunca rahatsız olduğumu itiraf ederim. “Nasıl yazmışım bunları?” diyerek kendimi ayıplıyorum. Olmuş bitmiş hadiseleri, henüz olmaktaymış gibi taraftar veya muhalif olarak değerlendirmek bana artık çok saçma geliyor.

Tarihi bir kavga ve hesaplaşma alanı olarak görmekten vazgeçmek, soğukkanlı bir şekilde okuyup anlamaya çalışmak zorundayız. Yoksa kavga hiç bitmez. Bu, elbette tarihte olup bitenlerin eleştirilemeyeceği anlamına gelmez. Ama söze “Vay alçak, hain, ahlâksız...” diye başlanır, yatak odaları kurcalanırsa ateşe körükle gitmekten başka bir şey yapılmış olmaz. İspat edilemeyecek birtakım dedikoduları gerçekten olmuş gibi anlatıp yaymaksa büyük bir vebaldir. Modern biyografilerde bile ifşanın bir sınırı vardır, olmalıdır.

***

Söze Nurullah Ataç’la başlamıştım. 17 Mayıs, onun ölümünün tam 60. yılı da onun için. Öncelikle Ataç’ın Yahya Kemal mektebinden yetişmiş bir edebiyat ve kültür adamı olduğunu, ilk yazı ve şiirlerinin Dergâh’ta yayımlandığını hatırlatmak isterim.

17-05/14/14krs2-besirhoca-yeni.jpg

Yahya Kemal’in Nurullah Ataç’la birlikte gösteren ilgi çekici bir fotoğraf.

Tanpınar, Nurullah Ataç’ın Darülfünun boykotu sırasında, Yahya Kemal’in aleyhinde konuşan dev gibi bir tıbbiyelinin üzerine yürüdüğünü, kekeleye kekeleye, “Bana istediğini yaparsın, ama gençliğin bu kadar sevdiği bir adam hakkında karşımda lâf söyleyemezsin!” diyerek âdeta tepindiğini anlatır.

Ataç, adını ilk defa edebiyat hocası Fâzıl Ahmet Aykaç’tan duyduğu Yahya Kemal’i yakından ilk defa Türk Ocağı’nda, Tevfik Fikret’i anmak amacıyla yapılan bir toplantıda görmüş ve belli bir tarihten itibaren hep tenkitçi bir gözle baksa da, onu her zaman en büyük Türk şairi olarak benimsemişti.

17-05/14/aaa.jpg

1940’ın edebiyat ortamını yansıtan bir karikatür. Yahya Kemal, Nurullah Ataç, Peyami Safa, Mustafa Şekip Tunç ve Falih Rıfkı Atay kavgaya tutuşmuşlar. Bizim yapmamız gereken, geçmişe gidip bu kavgaya karışmak değil, kavganın sebeplerini, sonuçlarını ve günümüze yansımalarını anlayıp değerlendirmektir.

Yahya Kemal de Ataç’a ve şiir zevkine çok değer verirdi. Fuat Bayramoğlu’na bir gün “Şiiri okuyup anlamak büyük hünerdir. Şiiri birisinden dinleriz, ona alışırız; fakat bu Nurullah şiiri yüzünden okuyarak zevkine varan adamdır. Bize Karacaoğlan’dan Nedim ayarında mısralar bulmuştur,” demişti. Hasan Refik Ertuğ’a yazdığı bir mektupta da “Nurullah Ataç tek başına bir yıldızdır, onun âleminde bulunmak bütün şiiri anlamak demektir” cümleleri geçer. Poetikasını anlattığı gazele “Nurullah Ataç’a Gazel” ismini vermesinin sebebi de Ataç’ın şiir zevkine duyduğu hayranlıktır.

Unutmamak gerekir ki, Abdülbaki Gölpınarlı’nın eski şiiri yerin dibine batırdığı Divan Edebiyatı Beyanındadır (1945) adlı kitabı yayımlandığında en etkili eleştiri onun kaleminden çıkmıştı. Divan şiirini çok sever, iyi anlar ve kekeme olmasına rağmen çok güzel “inşad” ederdi. Ama öte yandan bu şiirin miadını artık doldurduğuna, hayatın dışına çıkarılması gerektiğine inanırdı.

***

Ataç, Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan biriydi ve önceleri dilde tasfiyenin samimi muhaliflerinden biriydi. “Tilcik”ler uydurup “dörüt”lü, “asığ”lı, “koşuk”lu devrik cümleler kurmaya başlamadan önceki yazılarını ve tercümelerini okuyunuz, bana hak vereceksiniz. Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar, çok sevdikleri Ataç’ın dildeki aşırılığını dostça eleştirmişlerdir. İkisiyle de Dergâh mecmuasında başlayan dostluğu, bu eleştiriler yüzünden bozulmuştur. Daha önce yere göğe sığdıramadığı Yahya Kemal’i birden sevmemeye ve şekli şemâili ile alay etmeye başlayan Ataç’ın niçin böyle davrandığını kızı Meral Tolluoğlu şöyle anlatıyor:

“Benim kanıma, sezişime göre babam Beyatlı’ya da, Tanpınar’a da yazı dilini eleştirdikleri için darılmıştı. Öyle bir şeyler anımsıyor gibiyim ama gene de tam bilemiyorum. Bildiğim, babam ikisine de hem çok kırgın, hem de dargındı. Bir zamanlar çok sevdiği bu iki insanın ne yüzünü görmek, ne de adını anmak istiyordu.”

***

Ben Yahya Kemal ve Tanpınar’ın fikirlerine daha yakınım; fakat bu Nurullah Ataç’a ve onun gibi düşünenlere düşmanlık beslemem için bir gerekçe olamaz. Onlar kavga etseler bile birbirlerini severlerdi. Kaldı ki, Nurullah Ataç, Nâzım Hikmet ve Necip Fâzıl gibi uçlarda gezinen adamların -onlar gibi düşünmesem de- sanat, edebiyat, siyaset ve düşünce hayatımıza renk, hareket ve heyecan getirdiklerine inanırım. Eleştiri hakkım baki kalmak şartıyla...

Şirazlı Şeyh Sâdî’ye, “Üstad, niçin sen de Firdevsî gibi harp darp sahneleri tasvir etmiyorsun?” diye sormuşlar. Şeyh Sâdî, “Ayol,” demiş, “ben sulh adamıyım!”

Ben de öyle!

Derkenar

‘ZİLLİ HAYAL’

Eyüp Belediyesi son zamanlarda önemli kültürel faaliyetler gerçekleştiriyor. 3. Haliç Genç Edebiyat Günleri kısa bir süre önce sona erdi. Şu sıralarda da bir Karagöz figürleri sergisi var. Fakat kültür yöneticilerinin dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Söz konusu serginin davetiyesi bana on gün önce geldi. “Zilli Hayal Sergisi” başlığını görünce önce bir komediye davet edildiğimi zannettim. Fakat parantez içindeki “Hayalin Gölgesi” ibaresini görünce anladım ki “zilli” kelimesi “gölge” anlamında kullanılmış. Meğerse “Geleneksel gölge oyunumuzun en başarılı temsilcisi Suat Vural’ın kendisine ait işleme tekniği ile hazırladığı tasvirler” sergilenecekmiş. Yani işin içinde mizah yok. O hâlde bu “zilli” neyin nesi? Doğrusu “zıll u hayal”dir (hayal ve gölge) ve bir perde gazelinde geçer: “Perde kurdum, şem’a yaktım gösterem zıll u hayal”. Arapçada “zıll” gölge anlamına gelir ve “ze” harfiyle değil kalın “zı” ile yazılır. “Zilli”, edepsiz, eli maşalı ve şirret kadınlar için kullanılan bir tabirdir. Öyle anlaşılıyor ki, Eyüp Belediyesi Kültür İşleri’ne bir Türkçe danışmanı lâzım.

17-05/14/aaas.jpg

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum