Sezai Karakoç
Bugünlerde Sezai Karakoç’u düşünüyorum. Onun modern zaman dervişi olduğunu düşünürüm hep. Bir de İslam’a ve toprağına gönülden bağlı bir Tük şairi.
Hüznün ve umudun şairidir.
Karakoç, altmış yılı aşkın bir süredir gerek şiirleri, hikâyeleri, piyesleri ve çevirileri, gerekse düşünce yazılarıyla göz ardı edilemeyecek bir değer.
Karakoç’un fikir dünyası çok geniş ve sistematik bir yapıya sahip. Dili de düşünce sistematiği de kendine özgü.
“Diriliş” tezi, Sezai Karakoç tarafından ortaya konulan fikir sisteminin adı.
Karakoç, toplumumuzun tarihsel ve sosyolojik durumunu, ülkenin problemlerini, ortaya koyduğu “diriliş düşünce sistemi” perspektifinden tahlil eder ve çıkış yolları önerir.
“Diriliş,” Sezai Karakoç’un öznesi “İslâm” olan inanç, düşünce ve duyarlığın yeniden yorumlanarak yapılandırılmasını hedefleyen bir uygarlık tezi. Ona göre “Diriliş,” “İnsanlık tarihinin büyük değişim dönemlerinde gerçekleşmiş ve gelecekte yine gerçekleşecek olan somut bir vakıadır.”
Metafizik duyarlığın eksikliğini çağın önemli bir sorunu olarak gören Karakoç, metafizik inancının, günümüzde tekrar insanlığın gündemine gelmesi gerektiğine inanır. Bu anlamda eserlerinde pek çok analizi ve önerisi vardır. Bunun sağlanması için, günümüzün ifade biçimleriyle söylenmesi, bir bakıma güncelleştirilmesi, yenilenmesi gerektiğini savunur.
Şu sözler onun: “Her şey yeniden başlıyor, Kur’ân’ı yeni nâzil oluyor gibi anlamak ve insanlığa anlatmak gerekmektedir. Eskiyen o değil, insanın ona bakma yöntemindedir. Hakikat eskimez, yıpranmaz, problem varsa hakikatte değil, onu anlayan veya anlayacak olan insanın idrakinde vardır.”