Erol Güngör
Bir düşünce adamıyla, yazdıklarıyla yol almak heyecan verici. Erol Güngör benim okur yazarlık maceramda en başa koyduğum bir isim. Bir de bazı isimler vardır, siz keşfetmişsinizdir onları. Kıymeti bir kat daha artar. Erol Güngör benim için tam olarak öyle bir isim. İlk gençlik yıllarında tutulduğum sevda. Tanıştım, hiç ayrılmadım.
***
Tanıştım dedim ama hiç görmedim. Fakat cenazesine katılmak, namazını kılmak nasip oldu. Hadi dahasını söyleyeyeyim: Kur’an okudum cenazesinde. Heyecanla anlatmak isterim.
***
Kırk beş yıllık bir ömür. Kırk beş yıla sığan onlarca eser.
(1938-24 Nisan 1983) Yazar, fikir adamı. Kırşehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketinde yaptı. İ.Ü. Hukuk Fakültesi’nde bir süre okuduktan sonra aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi’ne geçerek Felsefe Bölümü’nü bitirdi (1961). Mümtaz Turhan’ın yanında sosyal psikoloji asistanı oldu. 1965’te doktorasını verdi. İki yıl ABD’de Colorado Üniversitesi’nde araştırmalar yaptı. 1971’de doçentliğe, 1978’de profesörlüğe yükseldi. 1982’de Konya Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirildi. İstanbul’da vefat etti. Güngör’ü Mümtaz Turhan’la tanıştıran isimse Fethi Gemuhluoğlu.
Bu ansiklopedik bilgi onu anlatmaya yetmez kuşkusuz.
***
1983 senesi Nisan ayı. Elimde iki kitapla Tüyap Kitap Fuarı’ndan Bayazıt’a geldim. Kitaplardan biri Güngör’ün “İslâm Tasavvufunun Meseleleri” kitabı. Kitabı elimde gören bir arkadaşım “Erol Güngör öldü biliyor musun” dedi. Kendime gelemedim. Yeni keşfettiğim bir adamı kaybetmiştim. “İslâmın Bugünkü Meseleleri” kitabını yeni bitirmiştim. Yazdıkları büyüleyiciydi, sarsıcıydı. İnsana, ülkesine, dünyaya dair analizleri çarpıcıydı.
Vefatından sonra da olsa yazdığı her şeyi okudum, şükür.
Türkiye’nin zor yıllarında, buhranlı yıllarında yazdı. Söyleyeceklerini bir ideolojinin kalıplarına yaslanmadan söyledi.
***
Koştum gittim cenazeye. Bayazıt Camii’nde bir ikindi öncesiydi. “Kur’an okumasını bilen var mı” dedi, cenaze sahiplerinden biri olsa gerek. Öne atıldım hemen, Yasin-i Şerif’ten bir sayfa okudum. Okudum, üfledim, ağladım.
Erol Güngör bu topraklarda yetişen kıymetli bir sosyolog. Ciddi bir akademisyen. Fakat hayatı sadece üniversite ile sınırlı değil. Onun bir sohbet çevresi olduğunu duyarım hep. O halkaya dahil olamadığım için de üzülürüm. Mekan, Bayazıt’ta bir kültür ortamı: Küllük Kahvesi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Nihal Atsız’ın, Mümtaz Turhan’ın, Fethi Gemuhluoğlu’nun, Sezai Karakoç’un, Mehmet Niyazi Özdemir’in, Mehmet Genç’in, Hilmi Oflaz’ın da dahil olduğu sohbet halkası.
***
Hoca’nın zihnime mıh gibi işleyen sözü: “İslâm, siyasetin arkasında filizlenen bir doktrin değildir. O hedefine tek başına yürür. İslâm davasının asıl yükü fikir adamlarının omuzlarındadır. Müslüman aydınlar, din adamları, âlimler, mütefekkirler, sanatkârlar bu sorumluluğun şuuruna ermelidir. Medeniyeti politikacılar yaratmaz. Medeniyet, âlimlerle sanatkârların işidir.”
Ona göre çözmeye çalıştığımız pek çok mesele aslında bir fikir meselesidir. Politikanın üzerinde ele alınması gereken bir fikri mesele. Biz fikir meselesini politikaya mal ettiğimiz zaman hemen politik rekabet mevzu haline geliyor. İlmi düzeyde ele alınması gereken sorunlar politik bir kısır döngünün içinde anlamını ve çözüm gücünü kaybediyor. E tabi kimse de fikrin üzerindeki politik cilayı kazıyıp arkasındakini aramıyor.
Öğrendiğim şeylerden biri şu: Başkalarının bizim doğru olduğuna inanmamızı istediği şeylere değil, anlayarak araştırarak öğrendiklerimize yöneleceğiz.
Daha lisede okurken bazı derslerde eski Türkçeyle notlar alırmış. Çok çalışkan. Doğu’ya/Batı’ya geniş vukufiyeti var. Okumasını seviyor, dinlemesini seviyor, az konuşuyor. Duyduğumda çok şaşırdığım bir bilgi daha. Kırşehir’de kahvelere gidip mahalle ağızları dinlermiş. Sonra gelip o ağzı taklit edermiş.
Türkiye’yi ve dünyayı anlamaya çalışan bir hoca. Eserleri kıymetli. Paha biçilmez. Türk kültürüne hayatı ve eserleriyle hizmet eden halis bir Türk evladı. İnandığı İslam’a, sevdiği Türkiye’ye bütün varlığıyla bağlı. Türkiye’nin meselelerine tahliller, terkipler getiriyor, fikir yazıları yazıyor. İlme, bilgiye açıyor dünyamızı. Slogana, ideolojiye kapatıyor.
Daha borcu da bitmemiş olan evinin önünde kalp krizi sonucu vefat etti. Fatihalarla özlüyorum hocayı. Bu yazıyı Erol Güngör’e selam yazısı kabul edin. Devamı gelsin inşallah.