Döne döne türkü
Esaslı Çin filozofu Konfüçyüs: “Bir milleti yozlaştırmak istiyorsanız musikisinin melodik yapısıyla ve ritmiyle oynayınız” der.
Bu, meselenin bam teli...
Müziğimizin akordunun bozulması, anlaşma dilimizin yok edilmesi anlamına gelir. Hüznümüzü, sevincimizi, insan özelliklerimizi tevhid eden unsurları ortadan kaldırmış oluruz.
***
Hüznü yeterince yaşayamayan sevinci de yaşayamaz. Coşkusu eksik olanın kederi de öyledir. Bir kötürüm gibidir adeta, bir yarım insan.
Coşku da hüzün de yol da türkülerde…
Bir uzun havada hüzünlenirken arınırsın. Bu bir arıtmaya tabi tutmasıdır insanın kendisini.
“Ben Kırşehirliyim ama Kırşehir türkülerini sevmem” diyen bir adamın tüm aidiyetlerinden şüphe edilir, diğer bağlarında da bir problem olduğu düşünülür. Çünkü o kişinin ait olma duygularında bir tahribat, bir zedelenme söz konusudur.
Türküsünü inkar eden kişi, annesinin sesini inkar ediyordur. Kendi sesini inkar ediyordur.
***
Türküler, koparmamamız gereken bir bağı tekrar bize hatırlatarak onunla yeniden irtibat kurmamızı sağlar. Bize annemizi ve babamızı söyler. Ninemizin kokusunu taşır. Duygularımızı tazeler. Türkülerle kalbimize yaslanırız ve kalbimizde insanlığa bir yer açarız.
Türkü biziz aslında. Aşklarımızla, yaralarımızla, en ince taraflarımızla biz...
Evet, türküler bizi çığırır. Bir zeybek dinlediğimizde Aydın’da, Muğla’da, İzmir’de yaşayan insanımızla hemhal oluruz. Bir Rumeli türküsünde ise acının, özlemin topraklarına seyahat ederiz.
***
Ninelerimiz, annelerimiz bize anlatmak istediklerini/geleneğimizi türkülerle fısıldadılar kulağımıza. Türküler bu yönüyle büyük bir geleneğin nesilden nesile aktarıldığı uzun ince bir yol. Kerim bir tarihten günümüze uzanan hüzün haberleri. Onların bize işaret ettiği manevi alanı yaşatmalıyız mutlaka. Bizim türkülerimiz çokluğumuza, tekliğimize, hüzne, melale, sonuçta Allah’a dayanır çünkü. Çünkü onlar kaybolunca aşk da kaybolur. İnsanın ve kelimenin alnı açık, başı dik olması ise ancak aşk ile mümkün.
Türkü sadece müzik eşliğinde ifade edilen bir eğlence aracı değil. Eğlence aracı olmadığı için de tarihle, zamanla ve kaderle görülmesi gereken bir hususi hesap taşır. Bu bakımdan her türkü başlı başına bir savaş ilanı, bir barış anlaşması ve dünyadan ahrete uzatılmış bir duadır.
“Gesi bağlarında üç top gülüm var / Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var / Ölüm varsa bu dünyada zulüm var / Atma garip anam beni dağlar ardına / Kimseler yanmasın anam yansın derdime.”
Bu türkünün yakıldığı yerdir Türkiye ve sevgisi de imandandır.