Bahçeli hangi istikameti çizdi?
Cumhurbaşkanı, Bahçeli'nin Öcalan'ı Meclis'te konuşturma teklifine iki defa değindi. İkisi de üstü kapalı, teklifi anmadan, Bahçeli'nin yaklaşımları olarak. Biri 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı konuşması, diğeri de dünkü AK Parti grup konuşmasında.
Erdoğan, ilk değindiğinde Bahçeli'nin hangi yaklaşımına destek verdiğini belirtmemişti. Ama yaklaşımlar için "kadim devlet aklının gereği" demişti.
Eski devlet aklı böyle de, peki ya güncel devlet aklı ne diyordu, meselâ MGK'da konuşulup kararlaştırılmış mıydı? O yoktu.
DEM'e el uzatma yaklaşımı mı, Kandil'le Demirtaş'ı karıştırmadan Öcalan'ı Meclis'te konuşturma teklifi mi? Belirsiz bırakılmıştı.
Ama Cumhurbaşkanı, bu yaklaşımların Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli'ye ait olduğunu özellikle vurguluyordu. Yaklaşımları, ortak kararmış gibi bir dille sahiplenmiyordu.
Konuya ikinci değinmesinde de bu durum değişmedi.
Bir yerde Bahçeli'nin yaklaşımlarındaki "mazruf"a bakmaktan söz etti. Yani zarfa değil de içeriğe...
Demek ki Erdoğan, Bahçeli'nin Öcalan teklifini şeklen, bire bir, yorumsuz, te'vilsiz, yani olduğu gibi almıyor. Mesajın zarfıyla içeriğini ayırıyor.
Peki ne anlıyor o sözlerden?
Erdoğan, iki şey vurguladı...
Kandil'e silah bırakmak gibi bir çağrıları yok ve olmayacak! Onlarla Irak ve Suriye'de de anladıkları dilden mücadeleye devam edilecek. Bu bir.
DEM, nerede durduğunun işaretini vermiştir. Türkiye, terörün sözcülüğünü yapan oluşumlara taviz vermeyecek. Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukuk ve demokrasi içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alacak. Bu da iki.
Erdoğan'ın bu vurgularından ne çıktığı ortada.
Öyleyse uzatılan eli ön şartsız tutmayan DEM'e, kapatılma yoluyla tasfiye görünüyor.
Zaten Cumhurbaşkanlığından Mehmet Uçum, baştan söylemişti. DEM, ya Kandil vesayetinden kurtulması için sunulan fırsatı değerlendirecek ya da tasfiye edilecekti. Kandil vesayeti altındaki siyasete Meclis'te izin verilmeyecekti.
Bahçeli'nin teklifi de DEM'e başka seçenek bırakmıyordu. Ya Demirtaş ve Kandil'le ilişkisini tasfiye edecek yahut kendisi tasfiye olacaktı.
Şu hâlde DEM'in seçimle kazandığı belediyelere kayyum siyaseti de kaldığı yerden sürecek.
CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in dün bir şafak baskınıyla gözaltına alınması, tutturulacak istikameti gösteriyor.
Erdoğan, Bahçeli'ye teşekkürlerini tekrar tekrar bildirirken onun, cesur çıkışlarıyla tarihe yön verip istikamet çizdiğini de yineledi.
Bahçeli'nin son çıkışlarıyla hangi istikameti çizdiğiyse giderek netleşiyor. Görmeyen kaldı mı?
YARGI GÖRÜNÜMLÜ SİYASİ GÖZALTI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık sözlülüğünü yine sergiledi.
Grup konuşmasında CHP lideri Özgür Özel'e şöyle seslendi:
"Özel, terör örgütü mensupları Esenyurt’u kasıp kavururken bundan niye rahatsız oluyorsun... Zâtıâliniz rahatsız oluyor diye attığımız adımlardan geri durmayacağız."
Esenyurt'ta dün sabah olanlar üstüne söylüyor bunları.
CHP'li Belediye Başkanı Ahmet Özer, son 10 yıldaki telefon trafiğine istinaden terör örgütü üyeliği şüphesiyle gözaltına alındı.
Oysa daha 6 ay önce seçime girip kazanmasında hiçbir yasal sakınca görülmemişti. Ayrıca dekanlık, rektör yardımcılığı yapmış, son 10 yılda da resmi görevlerde bulunmuş bir akademisyendi.
Özer'in kimlerle görüştüğü, 10 yıldır polis takibindeymiş.
Meğer Öcalan, fi tarihindeki İmralı görüşmelerinde demokratik özerklik çalışmaları için onu önermiş!
Şimdi mi o meşhur 'devlet aklı'na dank etti?
Cezaevindeki Öcalan Meclis'te konuşturulacak, diye yatırılıp; İstanbul'da seçimle gelmiş CHP'li bir belediye başkanının cezaevine gönderilmesine kaldırılıyoruz.
Sorarsanız, yargı kararıyla. Siyasi değil. Başsavcılık açıklaması öyle.
Fakat kendi adımları olduğunu da bizzat Cumhurbaşkanı, CHP liderine seslenirken dile getiriyor.
Hukuki çözüm, demokratik süreç bu muydu! Bekleyenler cevabını almıştır.