Yusuf’un tatil torbası
Geçtiğimiz cuma 20 milyona yakın öğrenci, 1 milyondan fazla öğretmen bir haftalık ara tatile girdi.
TDK’ye göre tatil kelimesi “Kanun gereğince çalışmaya ara verilen süre.” Eskiler İstirahata çekilme derdi. İstirahat; yorgunluğunu gidermek, dinlenmek, soluklanmak anlamına gelir. Müsterih kelimesiyle aynı kelime ailesinden olup müsterih ise “Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan.” demektir. Tatil, mekanik; istirahat metafizik.
Tatillerin eğitime kazanımları, durup ince şeyler düşünmek üzerine. Yeni döneme başlama sürecinde noksansını tespit edip ileri döneme tam teşekküllü başlamak için bir fırsat.
Ne doğrarsan aşına o çıkar kaşığına demişler. Bu aralar MEB’in doğrayıp kaşığına koyduğu dişe dokunur pek bir şey yok. Hatta kaşığını daha önce doğradıklarından arındırma uğraşı var.
Liyakat eksikliğini avamın duymak istediğine yönelik sözlerle giderme uğraşı. Maarifin doğrularıyla çelişen ideolojik tek tip insan telaşları.
Geçen yıl kasım tatili başlamadan Sayın Eğitim Bakanımız, ara tatillerde “Öğretmenlerin Hizmet İçi Eğitimleri” yüz yüze yapılacak demişti. Her öğretmenin ara tatillerde okulda bulunması şartını şiddetle dile getirmişti. Öğretmenlere, on an dayatması, “hayda bu da nereden çıktı narası” çektirmişti.
Öyle ya herkesin bir tatil programı vardı. Ben yaptım olacak dayatması Sayın Bakanımıza son anda geri adım attırdı. Nisan ara tatilinde kesinlikle hizmet içi eğitimleri yüz yüze yapılacak deyip herkesin okulda olması gerektiği ısrarını yaparken nisanın bayrama denk geleceği hesabını da yapamamıştı Sayın Bakanımız ve efradı.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner misali hesap Bğadat’ı göremeden dönmüştü. “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz.” tuzağına bu yıl da düştü. Sayın Bakanımız son anda yüz yüze eğitimi çevrim içine çevirdi. Çivi çıkıyor lakin izi kalıyor. Sayın Bakanım, üçüncü kez aynı duvara toslayıp kendi inandırıcığılığından kan damlattırıyor.
Cumhurbaşkanımızın seçim öncesi “Öğretmen atamalarında mülakat olmayacak.” vaadine rağmen mülakatlar ile eğitime suni gündemler deryasına dönüştürdü. Mülakat haksızlıklarına karşı çıkmaktan kimsenin eğitimin niteliğini konuşmaya hali kalmadı.
Çevrim içi eğitimlerin bana kalan kazanımı öğretmen arkadaşlarla yurt dışı gezilerine katılıp memleket ve maarif meselelerimizi yurt dışında farklı bir gözle bakıp tartışmak, hasbıhal etmek. Çözüme kavuşturmak değil bizimkisi. Gördüğümüz yeni diyarların harmanıyla konuşacaklarımızı harmanlayıp fikir tembelliğinden kurtulmak.
Goethe, “Ruh Akrabaları” romanı karakterinin ağzından inci mahiyetinde bir söz düşürüyor kağıda “Yetenekler şarttır ama onların beceriye dönüşmesi gerekir.” Türkiye yeteneklerin; dört duvar, kara tahta, ekran, kağıt, kalem, kafa içine gömüldüğü eğitim mezarlığıdır. Beceri, maarif dünyamızca fark edilmemiş bir belirsizliktir.
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin “260 akademisyen 700'ün üzerinde de öğretmen katıldı.” söylemiyle lansmanı (!) yapıldı. Lakin maarif modelini anlatacak öğretmenlere eğitim verilmedi. Maarif Modelinin öznesi olan öğretmen atıl bırakıldı. Tıpkı akıllı tahta ile donatılan okullarda akıllı tahtayı kullanmasını bilmeyen öğretmelere eğitim verilmeyince Dimyat’a pirince gönderilen öğretmelerin evdeki bulgurdan da olmaları gibi.
Öğretmeni eğitimlerle donatıp yücelttiğimiz sürece toplum yücelir. Ülke kalkınır. Sokaklar güvenli hale gelir. Çin, en dezavantajlı okullara, bölgelere en iyi öğretmenlerini görevlendiriyor.
Bunu da not alalım.
Ayrıca gelişmişliğin yönü değişiyor. Tanzimat ile başlayıp Cumhuriyet ile ayyuka çıkardığımız gelişmişliğin yönü adres değiştiriyor. PISA’da (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) Çin birinci, Singapur ikini sırada.
Çin, salgın öncesi başlattığı eğitim devrimine devam ediyor. Çocuklarını küresel şirketlerin dijital oyunlardan arındırmak ve onların dikkatini çaldırmamak için dijital Çin seddini kurdu. Tik tok yasak. Çocukların ekran süreleri kısıtlı. Kısıtlanmış sürede de yazılımları kendilerine ait oyunlar üzerinden çocuklar eğitiliyor. Küresel oyunların gönüllü kölesi olmalarına devlet inşa ettiği dijital Çin seddiyle müsaade etmiyor. Kabiliyeti temel becerilerle buluşturdu. Okulları; kabiliyetin beceriyle bütünleştiği inkişaf bahçelerine dönüştürüyor.
Geçtiğimiz hafta Avusturalya da 16 yaş altı gençlere sosyal medya yasağı getirdi.
Ülke olarak henüz gençlerin dikkatinin çalındığı bilince dahi sahip değiliz.Siyasetin dar ideolojisinde hapsedilmiş kısa paslaşmalar ile ayağımızda top tutup gençleri okulda oyalıyoruz. Oyaladıkça çiçeği burnunda gençlerimiz dışardaki hareketli dünyanın küresel oyunlarının kölesi olmaya her gün biraz daha itiliyor.
İş-ev arasında medarımaişet mücadelesi veren be eve yorgun dönen ebeveynlerin de eğitime ihtiyaçları var. Ebeveynin mevcut şartlarda çocukla nasıl bir eğitim dili geliştirmesi gerektiğine dair bir aile eğitimine ihtiyaç var.
Dijital çağda çocuk yetiştirmenin yol rehberliğine ihtiyacı var. Hafta sonları her okulun konferans salonlarında uzmanlar tarafından bu tür eğitimlerin verilmesi ekmek su kadar ihtiyaç haline gelmiş.
Okulların fiziki şartları, öğretmenlerin aylıkları ülke genelinin ilerisinde. Ama nitelik maalesef.
Peyami Safa’nın tabiriyle Öğretmenlerin gururları bedenlerinden yorgun. Üzerlerine ölü tohumu serpilmiş gibi. Okul ev arasında git gel monotonluğu, motivasyonduluğu öğretmenin eğitim heyecanını kemire kemire öğretmeni bitirme noktasına götürüyor. Öğretmen arkadaşlar yıllardır aynı şeyleri anlatmaktan neyi kaybettiğinin farkında değiller. Öğretmenlerin dünya ülkelerinden örnekler üzerinden güncellenmesi lazım.
Bu eğitimleri için tatilleri beklemeye gerek yok. Salgın öncesi Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen Bey bir dönem öğretmen eğitimlerini çok iyi başardı. Ülkenin her yerinden liyakat sahibi aydınları davet edip konferans salonlarında öğretmenlere taze kan, güncel bakış kazandırmıştı. Katıldığım birkaç konferansta salon tıklım tıklım. Çıt çıkmayan bir kulak kesilme vardı.
MEB’in örnek yazılı yoklamada konu edindiği Gülten Akın’ın “UZUN YAĞMURLARDAN SONRA” şiirinin son dizeleriyle bitirelim. Şiir sadra şifa. Düşüncenin de afyonu.
…
Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma.