Üniversite ekosistemini tercih edenler
Dört yıllık lise eğitiminin nihai başarısı dört yıl boyunca verilen karnelerden ziyade dört yıl sonra yapılan ve dört yıllık müfredatı içeren üniversitelere giriş sınavı sonucu aldığı puan belirliyor.
Her öğrencinin hayalleri ile hedeflerini TYT ve AYT birleştiriyor ülkemizde.
Sınava bu yıl 2 milyon 400 bine yakın öğrenci katıldı. 630 bin öğrenci 160 sorudan 15 doğru yapamadığı için herhangi bir üniversite tercih etme hakkını kaybetti. Eğitim sosyolojisine tez olacak bir konu bu durum.
Bir ülkenin en büyük sermayesi geleceği omuzlayacak olan gençleridir. Gençler üniversite tercihi yaparken sadece bir meslek seçmiyor. Kendi eğitim ekosistemini oluşturuyor. Dört veya beş yıl boyunca eğitim göreceği ve uzun süreli arkadaşlıklar edineceği bir ekosistem. Meslek edinme bu ekosistemin çekirdeği.
Devlet memurluğu düşünen görevler dışında tercih edilen bölümlerde salt bir mesleğe bağlılık kalmadı. Meslek bir göreve bağlı kalmak bir işi yapmaktan çıktı. Donanımlı bir insan olmaya dönüştü. Eğer donanımlı bir insan değilse hangi bölümü mesleği seçerse seçsin gençler üniversite bittiğinde bir diploma alma dışında fazla bir kazanç elde etmiyorlar.
Donanımlı insan; yabancı dil bilen, insan psikolojisinden anlayan, Türkiye gerçeğinde dünyaya yönelen, yapmak istediği yaşamak istediği ne ise onu en iyi yapmak için okumak istediği üniversiteyi de aşan bir yetişme tarzı günümüz ve gelecek gençlerinden beklenendir.
Türkiye’de her yıl üniversite öğrencilerinin yüzde beşi okuduğu üniversiteden ayrılıyor.
Bir o kadar öğrenci de okuduğu bölümü beğenmeyip yeniden sınava hazırlanıyor.
Bir de mutsuz bir üniversite gençliği var.
Muhtar Kent:” Bir meslek sahibi olmak için ille de bir üniversiteye bağlı kalmak gerekmiyor.” demişti bir konferansında.
Dünyanın global bir köye dönüştüğü günümüzde hangi mesleğin seçildiği bir üniversite delikanlısının kendisini o meslekte ne kadar yetiştirdiği kadar önemli.
Bölüm ve üniversite tercih ederken istediği, başaracağına inandığı ve iş imkanı uzun sürede devam eden bir bölüm öncelikli tercihtir.
Artık bir üniversitede okuyup diploma alarak iş arama dönemi bitti. Türkiye, üniversite mezunu, diplomalı işsizler ülkesi. Fark yaratanın iş aş sahibi olacağı bir yüzyıldayız. Tıp dahil her bölümden mezun olanın işsiz kalma riski var. Riski azaltmak üniversite kaydını yapmaya başladığı andan itibaren öğrencilerin kendini yetiştirmesine bağlı kalıyor.
Selçuk Şirin, gençlere mektup yazısında gençlerin tercih ufkuna Amerika’da yaşayan bir akademisyen olarak daha farklı bir bakış kazandırıyor:
“Sevgili kardeşim, biliyorum hayal, tutku, beklenti falan soyut kavramlar. Aynaya bak deyince belki ne demek istediğim çok açık değil. O nedenle biraz daha somut olarak şu basit soruya yanıt vermeni isterim: Yaparken saate hiç bakmadığın, yemek yemeyi, nerede olduğunu unuttuğun şey nedir? Nedir ayağını yerden kesen uğraş? Bu soruya bulduğunuz yanıt her ne ise o alanda bir tercih yapın. Etrafınızda o alanda aç kalırsınız diyenlere de pek kulak asmayın. Çünkü bu çağda artık yaptığınız işin ne olduğu önemli değil. Yaptığınız işte zirveye çıkıp çıkmadığınız önemli. Zirveye çıkmanın formülü de yukarıdaki soruda saklı. İşine tutkuyla bağlı olmayanın zirveye çıktığı görülmedi zira… Unutmayın ki sıradan bir tıp doktoru olacağınıza mesleğine tutkuyla bağlı bir hemşire olmak hem sizi daha çok mutlu edecek hem de size daha iyi bir gelecek sunacak. Sıradan bir gıda mühendisi olacağınıza, işine tutkuyla bağlı bir şef olun. Hem daha başarılı hem de daha zengin olursunuz.”