Sanayi Devrimi’nin çer çöpünden arınalım
Salgın döneminde eğitime dair mevcut bildiklerimizin bir kısmı çöp oldu.
Bildiklerimizin son kullanma tarihinin geçtiğini okullara kilit vurulunca dört duvar arasında ekran başında çocuklarda gördük.
“Kızlarımı sabah 7'de uyandırıyorum. Akşam 9:30'da yatıyor. Bu 14,5 saatlik zaman diliminin en az 12 saatini adına eğitim dediğimiz saçmalık için emek harcayarak geçiriyorlar. Neden hala sanayi devriminin saçma sapan okul kurgusunda ısrar ediyoruz? Çocuk bunlar çocuk!”
Geçen hafta tweet’i eğitim bilimci akademisyen Türker Toker bir feryat eşliğinde paylaşmıştı.
Sabah şehri dolaşırken meslek liseli öğrencileri, henüz okula gitmeden dokuz saat dersin nasıl geçeceğinden yakınıyorlar.
Eğitim öğretim niteliği LGS verilerine göre düşük olan hatta bazıları okuma yazmayı, dört işlemi yapmakta zorlanırken sahi ne veriliyor bunlara dokuz saat boyunca?
Eğilip bükülme zamanlarının bir kısmını geçirmiş olmalarına rağmen halen endüstri devriminin tekrarlandıkça silikleşen müfredatından bunları kim kurtaracak?
Bu gençlere hem kendilerini ifade edecekleri hem zihinlerinin üretime katkı sağlayacakları alana yönlendirmek gerektiğini, dört duvar arasına hapsetmenin onları hayattan arındırmak, işlevsizleştirmek olduğunu kim yüksek sesle dillendirip, gereğini yerine getirecek?
Yine geçtiğimiz hafta Türkiye’nin aşağı yukarı her ilinde şubesi olan bir özel okuldan öğrenciler bana soru atmışlardı cevaplamam için. Sorular bildiğimiz evet, hayır kısır döngüsünde vasatın altında bir değerlendirme soruları. Her çocuk ve okul sorduğu soruyla düşünce ve eğitim kalitesini dışa vurur.
Aynı zamanda bir vakıf okulunda aynı dersten başka bir grup öğrenci sorular atmışlardı.
Sorulara baktım hayran kaldım. Lise bir öğrencilerini bilmenin hamalı değil, bilgiyi düşünce üretimine dönüştürmenin yollarını açan bir araştırma. Her öğrenciye Türkiye coğrafyasından yola çıkarak zaman tünelinden geçiriyor. Hayat arşivlerini inceleyip günümüz dünyası ile geçmiş hayatları karşılaştırarak her öğrenciye ideal bir dünya kurmanın mimarı olma çalışması sunan cevaplar.
Öğrenciler arkeologların kazı çalışmasındaki titizlik ile her bilgiyi, hayatı, malzemeyi bir bir sıralayıp bunları birleştirdikten sonra, zengin hayatlara vakıf olduktan sonra, ideal dünyalarını kurmak İçin kalemlerini biliyor.
Onların azim terine şahit oldum: Her öğrenci kendisine dikte edileni ezberlemenin ötesinde kendisi bir emek sonrası bildiklerini düşünce üretimine dönüştürünce bir bilim dahisine dönüşebiliyorlar.
Hantal bilginin hamalı öğrencilerde hep bir yorgunluk, bıkkınlık, yeni bir bilgi yükünün hamalı olmaya hazır kendisi olamama hali.
Kendi duygu düşünce süzgecinden geçirdikten sonra makaleye dökecekleri nitelikte bir çalışma.
Hocalarını sorduğumda: Hocamız Ortadoğu mezunu. Doktorasını da aynı üniversite de yapmış, dediler. Öğrenci bir nevi öğretmenin aynasıdır.
Hasılı dönüp baktığımızda Hakkari’den Edirne’ye; Hatay’dan Sinop’a yıllardır anlatılagelen sanayi devriminin çöp bilgilerini
konteynırlara atıp ince işçiliğin hakim olduğu günümüzün bilgisini ne zaman üretip anlatacağız?
Ayrıca tek merkezden doğru kabul ettiğimiz bilgilerin her coğrafya İçin ihtiyacı karşılayan bir doğru olmadığını da yıllardır okuyoruz. Her ağacın, toprağın, kültürün, ekonominin, coğrafyanın kendi kitabını oluşturup kendi gerçeğini üretmesini ne zaman sağlayacağız?
Cahit Külebi “Zerdali Ağacı” şiirinin ikinci kıtasında bize şiir diliyle ince bir mesaj veriyor.
“Bak kurt gibi kalın yapılı
Görmüş geçirmiş ağaçlara
Küçük zerdali ağacım,
Pişman olursun sonra.”