Renklerin marka merakı

Marka olmak, ekonominin putu haline dönüştü. İşini hayatının önüne alanların dönüşmek istediği tuzak: Ben bir markayım. İnsan olmanın, insan kalmanın önüne geçiyor marka olmak.

Ülkeleri, devlet başkanlarını, okulları, şirketleri, sivil toplum örgütlerini, hatta son yıllarda dini cemaatlerin yaptıklarını salt ekonomik yönüyle değerlendirip marka, prestij, başarı kelimeleriyle etiketliyoruz.

Marka olma hastalığına devlet okulları da yakalanmış. Özel okullar bu maraziyete çoktan yakalanmışlardı.

Proje okulları adı altında her ilimizde birkaç okul marka etiketi adı altında burnundan kıl aldırmıyorlar. Marka dediğimizde devlet müfredatını öğrencilere test çözümüyle daha fazla dikte ederek ezberletmek. Ekonomik getirisi yüksek, iş bulma imkanı fazla, toplum tarafından hasbelkader saygın görülen üniversite ve bölümlere öğrenci yetiştirmeleri. Marka olmaları bunun ötesine geçmiyor.

Geçtiğimiz günlerde Sakarya'da Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin, “Roman Kahramanları Festivali” sosyal medyadan haberler kadar birçok yerde yüksek ses getirdi.

Edebiyat öğretmeni; Öğrencileri roman karakterlerine dönüştürerek tarihin, şehirlerin, birkaç yüzyılın dünyasında gezintiye çıkardı.

Çocukların rollerine uygun yürüyüş ve gülümseyişleri de cabasıydı.

Öğretmenlerin, çocukların dünyasına sanayi atığı müfredatı bir kenara bırakıp muhteşem renkler katmalarını imrenerek alkışladık.

Galatasaray Lisesi çok kültürlü yaşamın, Kabataş Lisesi içimizdeki edebiyatçılar, İstanbul Erkek Lisesi, Türk basınının merkezinde yar alıyor, Türk aydınları güzergahı, Hasan Polatkan Lisesi Türk bilim aydınlarının portreleri, Kadıköy Anadolu Lisesi, modanın bilime bilimin modanın başına ördükleri gibi hayata tarihe bilime göğe selam duran çalışmalar yapabilirler.

Çalışmalar; aile, iş, arkadaş ortamında öğrencilerin hayatında mutlu atılım mayasına kaşık çalacaktır.

Antalya’da öğrencilerin sinema günleri ya da tunçgil bayramına öncülük etmeleri Antalya sokaklarını renklendirecektir.

Hakeza Antep’te MEB’in öncülüğünde okulların mutfak bayramı adı altında bizim tatlı, yemek kültürümüzü dünyaya tanıtacak sese dönüşmemeleri şehrin lezzetine lezzet katacaktır.

Karadeniz Bölgesi’ndeki okulların hamsi günleri düzenlemesi; hamsiden ilham İle araba, uçurtma, ağaç vb tasarımlar düşünmeleri Karadeniz maarifininin ritmine ritim katacaktır.

Bingöl’de üniversite destekli arının bilimde, balda, oyunda, doğada, edebiyatta, sanatta insanların hayatına katkılarını konu alan bayramlar yapmaları Bingöl’ün çalışkanlığına bal tadı katacaktır.

Buğday ambarımız Konya’nın Mevlana günleri veya tahıl ürünlerinin tarihi seyri ile çalışmalara katkı sağlamamaları ufku geniş Konya Ovası’nın ufkunu tarih ve gıda ile dünyaya açacaktır.

Böyle bir çalışma yaptıklarında devlet yakalarına yapışmıyor. Öğrencilerin hayatına dokundukları her eylem hem irfan ordusu mensuplarını hem öğrencileri yeniden diriltir.

Ülkemiz; doğal, kültürel, insan çeşitliliği içinde her yörenin kendine has bir yapılabilirliliği sürdürebilirliliği barındırıyor. Biz ne zamana kadar bu renkliliği görmezden geleceğiz? Gözümüzü, gönlümüzü, öngörümüzü ne zamana kadar ülkemizin renklerine kapatacağız?

Bilginin ulaşılmaz olmaktan çıkıp cebimizde bir tuş ile ulaşılabilir hale geldiği günümüzde aynı ezberleri tekrar etmenin insanı papağanlıktan öteye götürmediğini uzun süredir gördüğümüz yetmiyor mu?

Proje okulları kendi kapılarını kapatmaya hazırlanıyor

Proje okulları kendilerine yüklenen misyona uygun öğrenci almalarına rağmen bu öğrencileri eğitmekte yetersiz kalıyor.

Proje okulları sadece üniversiteye yüksek puanla öğrenci yetiştirmenin adresleri mi?

MEB, proje okullarına uzun tartışmalardan sonra istediği nitelikte müdürler atadı.

Bu okul müdürleri de MEB’in kendilerine verdiği hak ile istedikleri öğretmeni alıp istediğini okuldan gönderme özgürlüğünde kadrolarını kurdular.

Buna rağmen öğrencilerin dışardan aldıkları kurslar sayesinde iyi üniversite kazanmaları dışında uluslar arası başarılarını göremiyoruz.

Sanat, spor veya diğer kültürel faaliyetlerde de esameleri okunmuyor.

Eğer bu okullar aynı öngörüsüzlükle devam ederlerse Meslek liselerine ağırlık veren Milli Eğitim Bakanımız açtığı meslek okullarına mesleki başarının yüksek olduğu bölümlere iş garantili nitelikli öğrenci alınca proje okulları kendi kapılarına kilit vurmuş olacaktır.

Buradaki öğrenciler dört-beş yıl proje okullarında okumalarına rağmen özel kurs veya birebir aldıkları özel derslerle üniversiteye hazırlanıp akademik başarılarına uygun bir üniversite kazanıyorlar.

Öğrencinin emeğine devlet dersi dışında bir katkı sağlamadan başarılarına sahiplenmek ne kadar doğru?

Farkında olarak veya olmayarak birçok irfan ordusuna mensup idareci ve öğretmen arkadaşlar bunu yapıyor ve yapmaktalar.

Dilimin sert olduğunun farkındayım.

Kendilerine en iyi okul diyen proje okulları

dönem boyunca lise öğrencilerine 120 sayfalık roman dışında ilkokuldan beri dil bilgisi bıdı bıdısı ile vakit geçirir mi? Yazık değil mi bu öğrencilerin zamanına, aklına, emeğine?

Bunun vebali yok mu? Hakeza aynı durum diğer dersler içinde geçerli. Ders kitabı dikte etmek dışındaki kazanımları maalesef pek yok.

Dünyada ön plana çıkmış liselerde bu işler nasıl yapılıyor? Bu konuda maarifin, müdürlerin, öğretmenlerin bir çalışması bir hazırlığı olmaz mı? İnsan sermayemizi sıralarda ne zamana kadar sıradanlıkla oyalayacağız?

Herhangi bir fen lisesi veya proje okulunun Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesindeki gibi ses getiren bir çalışmaya imza attığını pek göremedik.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum