Fransız “karne”lerini geri verelim
“Karne” kelimesi Fransızca carnet kelimesinden alınma.
TDK’ye göre; 1.isim Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge.
2. İsim Kişilerin bir haktan yararlanmaları için bir kuruluş tarafından verilen belge: Ekmek karnesi. Vapur karnesi.
Salgın döneminde çevrim içi uzaktan eğitim ile birlikte “karne”nin öğrencilere verilmesi gereken bir ihtiyaç olup olmadığı masaya düştü.
İkinci Yeni Şiir akımının velud şairi Edip Cansever’in “ Masa Da Masaymış Ha” şiirindeki masada bulunanlara imrenerek bakarken uzaktan eğitim döneminde şunu çok belirgin olarak maarifin ulusal masasında gördük: eğitim masasını yeniden düzenlenemiz bir zarurete dönüşmüş.
Yüz yıllık eğitim alışkanlığımızı masaya yatırma ihtiyacını masada görüyoruz: güncelliğini yitirmişleri, devrim adına müfredatı işgal etmiş fevrilikleri, devlete kul yetiştirme adına öz eleştiri kabul etmeyen dikteleri, ideolojiler adına inanç ile bilimi farklı sıralara oturtup çatışmaya dönüştüren yapay kavgaları, bilginin cepte keklik olduğu dönemde ezber edilecek ile kavranacakları ayırmayıp aynı alışkanlığı ikisine de uygulamayı, insanları dört duvar arasında bekletip hayattan arındırmanın eğitim diye tanımlandığını, öğretmen mesleğinin muhafazakarlık bayrağını önde taşıdığını, farkındalıklarını kaybetmeye yatkın olduklarını, birçok velinin ve eğitimcinin okulu işe giderken çocukların bırakılması gereken güvenli mekanlar olarak görmeye başladıkları, öğretmenleri de eğitimin güvenlik elemanları gibi algılamaya başladıkları, okulun varoluş amacını sorgulamayı unutup ihtiyaca binaen okulun işlevinin yenilenmesi gerektiği uyarısının unutulduğunu, okulun ve okul bürokrasisinin işlevinin çocukları ödüllendirip cezalandırmaktan ziyade onları hayata hazırlamaları gerektiğini, maarifin insan ile güzel olduğunu insansız maarifin marifet olmadığını, nutukların kimseye bir kazanım sağlamadığını, resmi törenlerin çağın gerisinden gelen muallimlik ve talebelik defterinde bir nutuktan öteye geçmediğini, okulun insanı bir bütün olarak hayata hazırlanma amacı taşıdığını, okulların mesleğe işe öğrencileri yetiştiren atölyelere dönüşürken insan değerlerine sırada yer bırakılmadığını, okulların teknik ve akademik bilgi ile çocukları donatmakla mükellef olmanın ötesinde bir işlevinin olup olmadığının sorgulanması gerektiğini, okullar sanayi çarklarının dişlerine çocuklarımızı kurban etmeye hazırlamanın yeri olmadığını... Aklımızdan olup bitenlerin hepsini ve ne yapmak istediğimiz ile yapmamıza engel olanları da masada gördük.
Cansever’in mısralarıyla
“Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu”
“Karne” de bunlardan biri. Karnenin öğrencilere verilmesi gereken bir ihtiyaç mı ya da alışkanlığa dönüşmüş bir tekrar mı veya israf edilen bir kağıt parçası mı sorularının da cevap beklediği bir tatil sürecindeyiz. Hazcılığın hız ile atbaşı koşuşturduğu günümüzde karne kapalı dönemde öğrencilere verilirken oluşturduğu heyecanı vermiyor maarife. Maarifte dönem sonrası çalışmaların bir belge ile yeterliliğini not üzerinden derecelendirip ödüllendirmek veya cezalandırmak bir ihtiyaç olmaktan çıktığını geçtiğimiz hafta yarıyıl tatiline girdiğimizde göremedik mi?
Kelime itibarıyla dilimize sömürgecilerin dilinden düşen “karne”nin Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’nın şiir dizesiyle söyleyelim “ hangi cehennemden gelmişse dil cennetimize” artık o cehenneme geri gönderebiliriz.