Evi olmayan bilgi
Sınav, yazılı, not, başarılı, geçti, hak kazandı, doğru şık, sırlama, yüksek dereceli, yüksek puan gibi kelimeler rekabetçi eğitim sisteminde çocukların gündelik yaşayışında hayata hazırlamadan daha çok var olan kelimeler.
Okul kazanıp kaybetme, kalma geçme, başarı başarısızlık üzerine kurulu. Hayattan arınmış bir bilgi yığını ve motivasyonu pandemi sürecinde iyice düşen öğretmenler güruhu.
Dikkat ederseniz kelimelerin hiçbiri gençleri hayata hazırlamaya dair insan sıcaklığı, insan dokunması barındırmıyor. Yazdıklarımız dışında yazmadıklarımızda dahil sınav, başarı, kazanma üzerine hiçbir kelimede insan olmaya dair bir gıda yoktur. Yaşayarak edinilen beceriler sonucu gençler mevcut konumlarını belirler.
Şimdi birde on line eğitim çıktı karşımıza. İnsanın ekrana kilitlenip ses üzerine kurulu bir öğrenme metodu. Gerçi gençler internet üzerinden öğrenmeyi daha küçük yaşta öğrenmeye başlıyor. Ancak internet üzerinden öğrenilen bilgi alışkın olmadığımız ve alışmakta acaba olduğumuz bir metod. Ses ve ekran öğrenilenin unutulmasını çabuklaştırıyor.
Yaşayarak öğrenme adına okulları aktif hali getirmeyi konuşurken on line eğitim ile adeta Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olduk.
Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk Bey sık sık vurguladığı sınava hazırlanan öğrencilerin yüz yüze eğitime tabi tutulacağı. Ziya Hocam da kalabalık öğrenci grubunu okuldaki öğrenme ve gelişim sürecine bağlı sıralamaya tabi tutamadığı için sınav rekabetine su taşımak zorunda kalıyor. Sınav ve buna bağlı rekabetçi öğrenme öğrencilerde bazı düzen alışkanlıkları kazandırsa da öğrenilen bilgilerin sınavdaki sırlama dışında öğrenciye bir şey kazandırmadığını yıllardır görüyor ve yaşıyoruz.
Gerçi artık sekizinci sınıfta LGS’de PISA soru tarzı soruluyor. Hikaye sorular üzerinden bilgiyi yorumlamayı sorgulayan ölçen bu soru tarzında sınav baronlarının çocukları teste boğmaları çocuklara yol kat ermekte yetersiz kalıyor. Doğru yetişen çocuğu ölçen bir sınav LGS. Ebeveyn çocuğunu hayata hazırlamada terlik ile kovalayarak yaptırım uygulamışsa veya uçak geçiyor deyip çocuğun ağzına yemeği tıkamışsa ya da ekranın renk ve ses kirliliği ile çocuğu oyalamışsa öğrenci ne kadar bilirse bilsin sınav anında bildiğini uygulamada ya dikkat hatası yapar ya o an unutur veya bildiği halde lades olur.
Doğru çocuğun kazanması üzerine kurulu bir sınav süreci var artık. Aynı durum üniversite içinde geçerli.
Gülhane Parkı’nda polisin farkında olmadığı ceviz ağacını fark edip yüz bin eli ile ağacın İstanbul’a dokunuşunu gören gözlere sahip çocuklar tüm sınavların sonuçlarında Cem Karaca şarkısını yüksek sesle söyleyebilir.
Ağacı kucaklayıp ağacın içindeki kımıl kımıl hayatı hisseden, ağacın damarlarına dokunurken zihni ağaç yaprağı gibi göğe açılan, ağaçtaki karıncanın yol alışını seyretme sabrını içinde barındıran, rüzgarın yapraklar ile raks edişine uygun bir melodi tutturup şarkısını mırıldanan, ağaca sarılırken göğe başını tutup bulutların hızıyla başı dönen, yüzünü ağacın damar damar kabuklarına tutup yüzünde ağaç izi bırakan çocuklar geleceğin dünyasını kuracak veya geleceğin dünyasında lider olmaya aday olabilecekler.
Hayattan kopan bilgi, çocukların sırtında bir yük olma dışında sınavlarda da çocukların doğru şıkkı bulmalarını engelliyor.