Eğitim ete, kemiğe, zamana bürünüyor
Geçtiğimiz hafta MEB uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni tatil düzenlemesini kamuoyu ile paylaştı. Önümüzdeki yıl devreye girecek düzenleme eğitim öğretimden kısmadan Kasım ve Nisan aylarında birer hafta ara tatil getirdi. Birinci yazılılardan sonra “çocukların ara tatillerde huzurevleri ziyaretleri, yardımlaşma faaliyetleri, aile ziyaretleri, okul kulüp çalışmaları gibi toplumsal fayda çalışmaları yapmalarına imkân tanınmasını” gerekçe gösterdi.
Öğretmenler içinde “ara tatillerde veli toplantıları, zümre toplantıları, mesleki gelişim çalışmaları, kişisel ve sosyal gelişim etkinlikleri, okulların fiziki yenilenmelerin yapılmasına” imkan sağlamayı öngörüyor
Halihazırda, ülkemizde azınlık okulları ve bazı özel okullar öngörülen tatili uyguluyor.
Avrupa ülkelerinde ara tatiller dışında yaz tatili ortalama 45 gün. Eğitim öğretimin yapıldığı gün sayısı Avrupa ortalaması 220, Japonya’da 240, ekonomik yıldızı parlayan Güney Kore’de 170 gün. Ülkemizde 180 gün.
Her tatili ülkelerin kendi coğrafya ve toplumsal yapısı ile birlikte değerlendirmek lazım. Avrupa ülkelerinin mevcut serin iklimi yaz tatillerinin uzun olmasında bir rehavete neden olmuyor. Bilakis kısa yaz tatili Avrupa eğitiminde öğrencilere avantajasağlıyor. Davranış disiplini, okula uyum, öğrenme kaybına engeli, okul ile bağların kopmaması öğrencilerde yeni eğitim öğretim dönemine yüksek motivasyon ve bilgi birikimi ile girmelerini sağlıyor.
Avrupa ülkeleri içinde yaz tatilini en uzun yaşayan ülkelerden biri Türkiye.Türkiye coğrafyası, iklimi ve sosyo ekonomisi itibari ile Avrupa ülkeleriyle ortak yanları olduğu gibi farklılıkları daha fazla. Akdeniz ikliminin erken sıcaklıkları, Anadolu’da öğrencilerin yaz dönemlerinde ailelerine ekonomik katkıları, ailelerin eğitime bakış açıları, geçmişten gelen kalıcı alışkanlıklar uzun yaz tatili yapmamızı sağlıyor.
Ayrıca ara tatiller dışında ülkemizde eğitim süreci devam ederken milli ve dini bayramlarda okulların tatil edilmesi ile ülkemiz eğitim tatili konusunda bonkör bir ülke.
Ülkemizde uzun yaz tatilleri eğitimde birçok dezavantajı beraberinde getiriyor. En önemli sorun, bilgi kaybına neden olması. Öğrencilerin uzun süreli okuldan uzak kalmaları, unutkanlığa, okula adapte olmada zorlanmaya, zihinsel dağınıklığa, derse yoğunlaşma sorununa gibi birçok soruna yol açıyor.
Selçuk Şirin Bey’in şöyle bir tespiti vardı:” Türkiye’de yaşanan uzun yaz tatilleri, bir öğrencinin tüm eğitim öğretim hayatı boyunca bir eğitim yılı kaybına neden oluyor.”
Tatil düzenlemesi daha geniş bir açıdan ele alınabilirdi. Bölgelere göre tatil düzenlemesi yapılabilir. Her bölgenin iklimi, coğrafyası, iş mevsimi, çocukların ekosistemleri göz önünde bulundurularak tatil düzenlemesi yapılabilirdi. Hatta bir adım sonrası okullara görede tatiller farklı olabilir. Akademik yoğunluğu fazla olan fen liseleri, nitelikli Anadolu liselerinde tatil kısa tutulabilir. Meslek liselerinde ve taşradaki okulların yaz tatili bulunduğu coğrafya ve akademik yoğunluğu fazla olan okullara göre daha uzun tutulabilir.
Kişiye göre eğitim ideal bir eğitim ise
Bölgeye, okulun niteliğine, bulunduğu işlevine göre tatiller farklı zamanlara ve zamana göre değerlendirilebilir. Tek tip eğitim, tatil, ders... gibi kısıtlamalardan eğitimimizi kurtarmak doğru olandır.
Geçtiğimiz hafta eğitimin gündemi yoğundu.
Tatil açıklamasının peşinden yeni eğitim modelinde liselerde okutulacak dersler ve ders sayıları da belli oldu.
Ziya Selçuk Hoca, araştırmalar sonucu dünya eğitim modellerini inceleyerek Türkiye’ye özgü bir eğitim modeli belirledi. Yıllardır durgunlaşsan, yenilmeyen, zamana uygun eğitimin gerisinde kalan sitemi düzenledi. Doğruları ağır basan bir çalışma. Sosyal medyada, basın yayın dünyasında ekseriyetle yeni eğitim modelini anlamayaların yersiz eleştirileri var. Akademi dünyasının yetkin insanlarına baktığımda onlar eğitim modelini taktirle karşılıyor. Dilerim uygulamada bir aksaklık olmaz.