Devlet kitaplarında sınıfta kalan köy çocukları
Türkiye eğitim sisteminde, köy çocuklarının eğitimi özel bir konu. Eğitim sistemimiz merkezi olunca üç tarafı denizlerle çevrili ılıman iklim çocuklarının da karasal iklim çocuklarınında gördüğü eğitim bire bir aynı. Kent sokaklarında doğadan bihaber büyüyen çocukların gittiği okulun içeriği ile doğar doğmaz doğa ile iç içe yaşamını sürdüren köy çocuklarının müfredatları aynı. MEB bölgesel farklılıkları, çocukların yaşam alanlarının farklılığını ve her bölge çocuğunun yaşamındaki ihtiyaç önceliğinin farklılığını görmezden geliyor. Müfredat, modern (!) eğitimi örnek alarak okula giden her çocuğu çağdaş muassır medeniyetler seviyesine çıkarmaya odaklı hazırlanmış.
Köy çocuklarının eğitimi ve köylerde çocukların öncelikleri nedir sorusu üzerinde durmak gerekir. Okulların, köylerde okuma yazma öğretmekten ibaret olduğu yılları geride bıraktık. Her ilde hatta bazı ilçelerde dahi üniversitelerin olduğu Türkiye’de yaşıyoruz. Eğitimde bölgesel farklılıkları ve bu bölgesel farklılıklardan kaynaklanan öncelikleri tek tip müfredat ile daha ne kadar sürdürebiliriz?
Köy çocuklarının eğitimdeki öncelikleri ile büyükşehirdeki çocukların öncelikleri farklı.
Yaklaşık iki haftadır köyde yaşıyorum. Köyleri, Kasabaları ve küçük kentleri dolaşıyorum. Çocuklar ile sohbet ediyoruz. Çocukların yaşamlarındaki öncelikleri onlarla konuşuyoruz. Ütopyaları ile gerçek hayatları arasındaki uçurumu görüyorum. Okulun çocukların hayatındaki yerini, hayatlarına katkılarını gözlemliyorum. Okula, resmi kurumdaki memura saygı gösterir gibi saygı gösteriyorlar. Okul ile günlük hayat arasındaki kopukluk köy çocuklarının hayatında daha belirgin görülüyor. Okul, ders kitaplarında, yazılı kağıtlarında, sınıf sıralarında kaldı; yaşadığımız gerçek hayat farklı der gibi yaşıyorlar hayatı. Aileden gördükleri alışkanlıklar ile okuldan aldıkları eğitim arasında gidip geliyorlar. Genellikle toplumun geleneksel alışkanlıkları ağırlık basıyor hayatlarında.
Dil kirliliği
Köy çocuklarının eğitim sorunlarından biri; dil kirliliği. Çocuklar arasında sinkaflı iletişim bir alışkanlık olarak hayatlarına yerleşmiş. Nezaket dili, belli kesimin iletişim diliymiş gibi uzak duruyor kimileri. Küçük yerleşim birimlerinde insanlar daha iç içe bir hayat yaşıyor. Ağızdan çıkan kulağa hemen ulaşıp çocukların hayatına anında yerleşiyor. Çocuklar, ebeveyn ve toplum tarafından dil kirliliğine maruz kalıyor. Bazı çocuklar bunu hayatın rutin bir parçası olarak görüyor. TV dizileri, filmler ve sosyal medyada bu kirliliği pekiştiriyor. Dili temiz olmayanın kuracağı gelecek ne kadar temiz kalabilir?
Çocuk oyunları
Çocukların açık alanlarda oynadıkları ve oyunda yerini alan her çocuğa rol vererek çocukları yaşama hazırlayan misket, aşık kemiği, çelik-çomak, çukur-çomak, sek sek saklambaç gibi oyunlar bir zamanlar oynanan oyunlar arasında kaldı. Çağdaş (!) eğitimimiz geleneksel oyunlarımızı yıllarca görmemezlikten geldi. Köy çocuklarını; tv, diziler, ıpad, internet oyunlarının kontrolsüz kullanımına mahkum etmeden her yörenin geleneksel çocuk oyunları müfredat kitaplarında yerini almalı. Çocukların taşrada doğal yaşamı olan bu oyunlar ana sınıfı ve ilköğretimde ders olarak dahi konulabilir. oyun çocukları kendisi kılıyor. Beden ve zihni aynı anda aktif kalıyor. Oyunla öğrenen çocuklar mutlu ve başarılı çocuklardır.
Okul öncesi eğitim köy çocuklarının okula uyum sağlamalarında önemli bir basamak. Okul öncesi eğitimin, ağaç yaşken eğilir misali, çocukların zihin dünyasına ve davranışına katkılarını çocuklarda görmek mümkün.
Yöresel oyunlar ve her yörenin değer yargılarının okul öncesi eğitim müfredatı ile harmanlanarak verilmesi çocukların taşrada eğitime zamanında adım atmasını sağlıyor. Çocukların, okulu benimseyip sonraki eğitim öğretim dönemlerinde başarılı olmalarına zemin hazırlayacaktır.
Yedi yirmi dört doğa ile baş başa dağları, dereleri, vadileri dolaşan köy çocukları atletik bir vücut yapısına sahipler. Kilometrelerce yolu durup dinlenmeden koşabilecek bir atletik bedenleri var. Okullar; çocukların atletik yaşamlarını spor ile eğiterek yetenek ve enerjilerini doğru spor faaliyetlerine yönlendirebilir. Yöresel farklılıklardan kaynaklanan her yöre çocuklarının ayrı ayrı meziyetleri var. Okullarımız bu meziyetleri besleyerek üst kademelerde değerlendirilmesi için çocuklara yardımcı olmalı.
Köyde çocuklar doğal yaşamın içinde büyüyor, doğar doğmaz da doğal yaşam ile tanışıyor. Hayvanın doğumunu, yavrularına sahip çıkıp onları beslemelerini, çiçek açan ağacın meyve verme sürecini, bitkilerin yağmur ile yeşerip güneş ile kuruyarak rüzgara savruluşunu, yılanın zararsız halini, suyun toprağa hayat verip meyve, sebze ve bitki olarak sofraya gelişini, toprağın insanın hayatındaki hayatiyetini görüyor. Oysa okul kitapları yıllarca tarım ve hayvancılık yüzünden geri kalmışlığımızı açıkladı. Köy çocuklarının geçim kaynağı ve yaşam alanı olan tarımın, hayvancılığın müfredat ile barışık olması hatta her bölgenin uğraş alanlarıyla ilgili dersler oluşturulabilir. Böylece çocukların geçim uğraşına da katkı sağlamış olur. Yetiştirilen bölgelere göre çay, fındık, zeytin, turunçgil, hayvancılık gibi birbirinden bağımsız ayrı dersler olarak okutulabilir. Köy çocukları, okul kitaplarında kendilerini, anne ve babalarının uğraş verdikleri geçim kaynaklarını, toplumsal değerlerini görmeli ki okulu yaşamın bir parçası olarak görmeli, kabullenmeli, okulun öğrettiklerini hayatına uyarlamalı, okulu sahiplenmeli.
Kent ve ilçelerdeki rehber öğretmenler görev yaptıkları okullarda masa başından kalkıp köy köy dolaşarak çocukların hayatına dokunmalı. Ebeveynlere toplantılar yaparak 21. Yüzyılın iletişim dili konusunda köy insanını aydınlatmalı. Bir bütün olarak tamamlamalıyız birbirimizi. Köy çocuklarına ve ailelerine doğru davranış, iletişim, sağlıklı çocuk yetiştirme konusunda destek vermeli. Vali, kaymakam, muhtar, belediye, karakol, , diyanet gibi resmî kurumlar ve sivil toplum örgütleri geleceğin Türkiye ve dünyasını inşa edecek gençlerimizi çağa uygun bir birey olarak yetiştirme konusunda iş birliği içinde olmalı. Sinema, konser, meslek tanıtım, tiyatro gibi kültürel faaliyetler ile taşra çocuklarının hayatı renklendirilmeli.
Okula giden her çocuğu popüler mesleklere şartlandırmak yerine her çocuğun yaşadığı coğrafi özellikleri, geçim kaynakları, toplumsal değerleri göz önünde bulundurmak ve bu farklılıkları da okul müfredatı, ayrı dersler halinde öğretmek herkesin eğitimde yerini doğru almasını sağlayacak. Okul çocukların hayatına ezber bilgi olmaktan çıkıp bir yaşamı öğrenme alanı olacaktır.