Devlet dersinde sınıfta kalanlar
Geçtiğimiz cumartesi henüz kaç kişinin girdiğini bilmediğimiz Liselere Giriş Sınavı yapıldı.
Sınav deyince aklınıza klişeleşmiş soruların sorulması ve öğrenciden cevap istenmesi anlamında bir sınav gelmesin.
Bilip bilmeme öğrencinin sınavı kazanıp kaybetmesini sağlayan bir eleyicilik ile sonuçlanır.
LGS yüzde altmışı okul müfredatına bağlı olarak bilgiyi ölçen sorulardan oluşuyor. Diğer sorular, kazananı kaybedeni belirleyen asıl bölüm, yüzde kırk. Öğrenciyi eleyici bölümden oluşan sorular; çocuğun gelişiminin doğru olup olmadığını ölçen sorulardan oluşuyordu.
Sadece sınav başarısı ile isim yapmış özel ve devlet okulları sınıfta kaldı. Merdiven altı ders veren kurslar, özel sınıf ile kendini pazarlayan kurslar, özel okullar velilerin ümitlerini sömürmek dışında LGS’de bir varlık gösteremediler.
Çocuğunu okula yazdırdığı günden beri iyi bir okul kazanması için çocuğuna sadece test çözdüren veliler ve çocukları da LGS’nin başarı diplomasına göre sınıfta kaldı.
Velilerden yüksek rakamlı paralar alıp haftanın yedi günü ders vererek öğrencileri test ile sarhoş eden, alıklaştıran, çocukların kişilik gelişimini test ve başarı ile zehirleyen okulların da köfte ekmek hesabı tutmayıp sınıfta kaldılar.
Çocuklara; daha okulun kapısına adımını atmadan prens prenses muamelesi yapıp çocukların gerçek duygularıyla tanışıp kendini yönetme yöntemi geliştirmesine müsaade etmeyen, okula başladığı andan 8. sınıfa kadar çocuklara takdir teşekkür onur belgeleri ile sürekli başarılısını pompalayan, çocukları başarı sarhoşu ile alıklaştıran, ebeveyne bu belgeleri pazarlayıp bu belgelerle çocuğunun başarısını pazarlayan, her veliye çocuğunun ileri zekalı olduğuna inanadırmaya çalıştıran okullar da sınıfta kaldı.
Şair Ece Ayhan’ın tabiriyle “ devlet dersinde sınıfta kalan öğrenciler” müfredat ile kendilerini sınırlayan, okul kitabı dışında kitap okumayan, okul dışındaki hayattan kopuk yaşayan, test işaretlemek dışında bildiğine bir ekleme yapmayan, sosyal hayattan kopuk bir hayata kendini hapseden, ekran ve kitap dışında bir hayatı olmayan, öğretmenin her dediğini not alıp bilgi dışında yaşanmışlığı olmayan, iyi bir okul kazanmaya kendini şartlandıran, duygularını tanımayan, duygularının esiri olan, duygularının kontrolünü akıl ile birleştiremeyen, soru dışında yaşına uygun sorunlarını kendi başına çözmeyen, kendine karşı dürüst olmayan, güven duygusu yeşermeyen, güven duygusunun meyvelerini tatmayan, anne baba çevre ile iletişim köprüleri inşa etmeyen, evet hayır TED kabul dışında çözüm üreten kelimeleri olmayan ... çocuklar ve çocukları böyle yetiştiren okullar ve veliler devletin LGS dersinde sınıfta kaldı.
Dershane işlevi dışında çocukların gelişimine katkı sağlamayan okullar daha fazla test çözerek çocukların kendi cümlelerini kurmalarına müsaade etmeyerek hem kendilerini işlevsiz kıldılar hem çocukların kendilerine olan özgüvenlerini tırpanladılar.
Çocuklarına doğru davranış kazandırmayan, çocukların zihinlerini dağınıklıktan kurtarıp düşünce disiplini oluşturmayan, çocuklarını ekran mahkumu haline getirip sadece son sınıfta daha çok test çözdürerek LGS’yi kazanacaklarını düşünen ebeveynler de hem kendilerini hem çocuklarını hayal kırıklığına uğrattılar.
İnsan yaşadığı musibetleri önce kendinden bilmeli. İğneyi önce kendine sonra sorulara batırmak lazım.
Üç yıldır yapılan LGS’den şunu anlamış olmak lazım: LGS’nin okul müfredatı ve okulda öğretilenlerden ibaret olmadığını. Okulda öğretmenlerin dahi çözmekte zorlandığı ve birçok öğretmenin dahi çözemediği çözme yöntemini bilmediği sorular ile çocukların muhatap olduğu.
Her dönem sonu herkesin taşın altına elini koyup kendi özeleştirini yapması gereken bir zaman dilimi; Ebeveyn, okul, öğretmen, öğrenci ve eğitimin ekosistemi içinde yer alan diğer birimler.
Hafta sonu yine umudun test edilip işaretlendiği üniversitelere giriş sınavları yapılacak. Kazanan kaybeden diye kodlanan iki milyondan fazla öğrenci.
Her çocuk sınav terazisinde tartılıp değer biçilmekten çok daha insandır.
Türkiye, sınav ile genç beyinleri ak kara diye renklendirme tuzağından kurtarmanın çalıştayını yapmalı. Aksi taktirde nice genç beyin kendilerine olan güvenlerini hayatta karşılığı olmayan sorular ile kaybetmenin tuzağına daha çok düşecekler.