Ben yordum ruhumu biraz da sen yor

Salgın döneminde gelişmişliğin ve geri kalmışlığın zihniyet belirleyiciliği maarif dünyasında nedir diye bana sorarsanız ben derim ki : AVM’lerin açık bırakılıp okulların kapatılması zihniyetidir.

Bir menba düşünün o menba uzun vadeli hem AVM’lerin hem de ülkenin hayat damarını besleyen eğitim öğretim kurumlarıdır.

Ülke olarak düşünce ve fikir üretme menbası

olan eğitim öğretim kurumları düşünülüp taşınılmadan kapatma kararına bırakıldı.

Yetmedi öğrencileri kolundan tutup okuldan atar gibi okulu sınav ile kısıtlayıp sınavlar iptal ya da isteğe bağlı bir keyfiyete bırakıldı.

Okulların, uzaktan eğitim dahil, salt akademik eğitimden ibaret olmadığını en iyi bilen bir Eğitim Bakanına sahip olmamıza rağmen maarifte geldiğimiz nokta: Dağılabilirsiniz ya da kafanıza göre takılın keyfiyeti.

Ülke olarak siyasilerin ağzından çıkan kararlara karşı ya alkış ya da yuhalama refleksine sahibiz. Siyasiler de halkın nabzına göre şerbet vermede geri kalmazlar.

Siyasilerin çoğu ucuz sözlerle halkın nabzını okşayıp seçim sandığını kendi lehine dönüştürmekte mahir bir yönelim sergiliyor.

Alınan kararlarda ülkenin yararı hak getire. Ülkenin geleceği seçim sandığının çok çok gerisine bırakılıyor.

Mevcut iktidar döneminde altı Eğitim Bakanı değişti ancak eğitim bakanlığının kurumsallığı kan kayıplarıyla günümüze kadar olageldi.

Ak Parti’nin ilk Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Bey döneminde eğitimde pozitif dönüşüm yaşandı. Ak Parti’nin ilk iktidar yıllarındaki icraat dönemi eğitime de yansıdı. Bürokratlarıyla eğitime motivasyon ve taze kan verdi. Merkezi sınavların ortaokullarda 6. sınıfa kadar indirilmesi dönemin büyük hatalarındandı.

Nimet Çubukçu Hanım, emanetçi bakandı.

Eğitim ile bir alakası yoktu. Eğitimin fetretini idare etti.

Akademi dünyasından gelen Ömer Dinçer Bey döneminde AK Part’nin on iki yıllık zorunlu eğitim ve 4+4 projesi uygulandı. Ömer Dinçer Bey sert tartışmaların odağında sert sözler ile alınan kararlara aykırı davrananları mevcut yönetime karşı gelmek ile denk tuttu.

Ebeveynlerin çocuklarını erken yaşta okula gönderip göndermeme kararını kanunlar İle tehdit etti.

Ömer Dinçer’in yıpranması yıpranmaya bağlı irfan ordularına sert çıkışları partide görev değişikliğine neden oldu.

Eğitim Bakanlığı görevi, entelektüel bir beyefendi olan Nabi Avcı Bey’e bırakıldı.

Nabi Bey, bir önceki dönemin sinirlerini yatıştırdı. Yapıcı söylemleriyle sert rüzgarların yerini gülümseyen yüzlere bıraktı.

Nabi Bey’in kendisinin de daha sonra hatayı itiraf eder gibi söylediği: Fatih Projesi.

Öğretmenlere eğitim verilmeden, şartlar oluşmadan sınıflara konulan akıllı tahtalar öğretmeni öğrencinin gerisine itti.

Dersliklere konulan akıllı tahtalar çöp oldu. Milyar liralara mal olan poreje amacına hizmet etmediği gibi ülkenin heba edilen sermayesi...

TEOG sınavının kaldırılması eğitim bakanından beklenirken Eğitim Bakanı İsmet Sezgin Bey TEOG’un kaldırıldığını hepimiz gibi televizyonlardan öğrenecek kadar eğitime vakıf biriydi(!).

Sayın Cumhurbaşkanımız kendine has tarzıyla böyle sınav mı olur deyip ekranlar karşısında TEOG’u kaldırmıştı.

Bundan yola çıkan dönemin başbakanı Binali Yıldırım Bey “Herkes istediği okula gidebilir, sınav mınav yok.” sloganı İle herkese gül dağıttı seçim meydanlarında.

Tabi çok geçmeden TEOG sınavı LGS’ye dönüştürülerek farklı bir şekilde uygulandı.

Hasılı eğitim konusundaki AK Parti’nin başarısızlığını parti başkanı olan Sayın Cumhurbaşkanımız kongrelerde, konferanslarda, konuşmalarında sık sık yüksek sesle kültür konusunu da ekleyerek dillendirmeye başladı.

AK Parti kendi içinde eğitimi toparlayıp dönemin değişimine uyarlayacak birini bulamadı. Parti dışında bir arayışa yöneldi.

Milliyetçi ve Atatürkçü bir çizgiye sahip, Hüseyin Çelik Bey döneminde Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı görevini yapan, Ziya Selçuk Bey’i Ak Parti bir kurtarıcı olarak göreve getirdi.

Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra Ziya Selçuk Bey Radikal gazetesinde eğitime dair ufuk açıcı yazılar ile eğitime entellektüel bir yaklaşım sergilemişti. Eğitime dair kitapları, rehberlik çalışmaları, dünya ve Türk eğitim sistemine vakıfiyeti aranan Maarif Bakanı özelliğini kendisinde bulunduruyordu. Ak Parti’nin MHP ile yakınlaşmasının bunda bir katkısı var mı bilmiyorum.

Ziya Selçuk Bey bakanlık görevini devr aldıktan sonra kendi kadrosunu kurmak adına muhafazakar kadroları görevden aldı.

Kendi siyasi çizgisine yakın atamalar yaptı.

Ziya Selçuk Bey, eğitim bakanlığına atandığında özel bir okul işletmesi yönüyle eğitimin laboratuvarında öğrencilere de dokunan biriydi.

Selçuk Bey’in hem aydın kimliği hem eğitimin tüm kalemlerine sahip olması yönüyle eğitim bakanlığı görevine maarif dünyasının ekseriyeti iyi ki dedi.

Ziya Selçuk Bey, göreve atanır atanmaz MEB’in gündemini değiştirdi. Yapılan derslik, bina ve güçlendirilen okullar; öğrencilere dağıtılan bilgisayarlar, ıpadler, sınıflara konulan akıllı tahtalar söylemini terk etti.

Bu arada Ak Parti döneminde Ziya Selçuk Bey’den önce okulların çoğu depreme dayanıklı hale getirilmiş. Okul binaları atıl hallerinden arındırılmış. Okullar, şık ve yeni binalara dönüştürülüp derslikler çoğaltılmıştı. Vitrin istenilen özelliklere sahip ancak eğitimin içi istenilen niteliğe sahip değildi.

Ziya Selçuk Bey; ekranlarda, seminerlerde öğretmen, öğrenci, velilere akademik söylemiyle dokunup eğitimdeki umut durumunu pekiştirdi. Kısa sürede maarifin Ziya Hoca’sı oldu.

Ziya Hoca eğitim ve öğretimin ağır yükünü sırtında taşıyan ve eğitimin lokomotifi olan öğretmenlere değer verdi. Öğretmenlerin eğitimini; maarifin olmasa olmazı olduğunu her konuşmasında dile getirip öğretmen eğitimleri seminerlerine başladı. İllerde, ilçelerde eğitmenler, akademisyenler canhıraş bir şekilde öğretmenlere eğitim seminerleri vererek heyecanını ve motivasyonlarını kaybetmiş olan öğretmenlere; sizler değerlisiniz ve siz olmadan maarif dünyamız yol almaz mesajı ile onları zinde tutmaya çalıştı.

Gel zaman git zaman söz vaatleri, eyleme dönüşmede ağır kalınca öğretmenler arasında homurdanmalar: söz var ancak icraat eski tas eski hamam.

Biz Türkiye insanın bir kişiden bir mücize bekleyen yanımız var. Eğitimin bir bakan İle düzelmeyeceğini eğitimin ekosisteminde olan herkesin taşın altına elini koymadığı sürece aksaklıkların hayati anlamda düzelmeyeceğini bilmemiz gerektiğini ekseriyetle gözardı ederiz. Sonra da dağ fare doğurdu hayal kırıklığı ile oturakalırız oturduğumuz yere.

Ziya Hoca Alan araştırması, gelecekte alınan kararların nelere mal olacağı, bir sözün gittiği etkinin neler olacağı düşünme ayrıntısına bakmadan Ankara rüzgarına kaptırdı kendini. Yaptım oldu bitti. Söyledim itaat edin.

Emir cümlelerinin rehberlik mesleğiyle örtüşmese de merkezi otoritenin sert güçlü söylemi onunda egosunu beslemeye başladı.

Mütevazi, güleryüzlü Ziya Selçuk Bey’in yüzü bürokrat devlet adamı yüzüne yerini bırakmaya evrildi evriliyor.

Ankara’nın herkesi tek renk görmekten tek tip insan yetiştirmekten tek bir yetenek ve zekaya insanları indirmeyip herkes gibi yapmaktan vazgeçmenin gerekliliğine Ziya Hoca da vazgeçmedi.

Ülke mevcut okullarda yetişen öğrenciler ile geleceğin rekabetçi dünyasında yerini ya muassır ya da geri kalmışlık kontenjanından alacak.

Okulların kapatılmasının ülkeye nelere mal olacağını en iyi bilen insanlardan biri Eğitim Bakanımız.

Okulları farklı kademelere ayırıp her kademenin izleyeceği eğitimi yeniden düzenlemek gerekliliği yerine herkese aynı kumaştan aynı beden mintan biçildi, biçiliyor.

Geleceğin Türkiye’sinin beyin takımı olan okullar ile meslek liseleri ve Anadolu liselerine uygulanacak müfredat zaman dilimi birbirinden ayrılmanın zamanı geçti, geçiyor.

Genç beyinler dünyanın en büyük sermayesi. Dünya okulları bu beyinleri ülkelerine çekmenin rekabeti içinde. Biz ise onlara sen de herkes gibi ol emrivakiliğine mahkum edip onları başıboşluğa terk ediyoruz.

Bu okullara yeni bir müfredat ile yüz yüze devam edilmeli. Uzaktan eğitim akademik eğitim ile sınırlanmayıp sosyal aktiviteler ile değişim dönüşüm merkezli tüm okullar da yol alınmalı.

Dijital dünyaya eğitimin dönüşüm şuraları yapılıp 18 milyona yakın genç dimağlar uzaktan eğitim ile sürekli beslenmeli, onlara dokunulmalı.

Ülke olarak geri kalmışlık ve haksız rekabet ile terk edilmişliğe bırakılan çocuklar geleceğin ağır faturası altında ezilecekler. Yaşken eğilmeyen ağaçlar kurumuş olacak.

Hasılı eğitim bakanlarının icraatlarına baktığımızda lafla peynir gemisinin yürümediğini en iyi bilen Ziya Hoca’nın evrildiği yerde Nazım Hikmet’in “Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin” şiiri karşıma çıkıyor.

“Ben yordum ruhumu biraz da sen yor

Çünkü bence şimdi herkes gibisin “

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum