Yenidoğan çetesinin yıktığı perde
Türkiye bununla yatıp kalıyor, son skandalımız.
Yenidoğan çetesi, yoğun bakım mafyası; adına ne derseniz... Bebek hastaları, anlaştıkları özel hastanelere yönlendirerek SGK'yı ve hasta yakınlarını dolandırmışlar. İstanbul, Çorlu ve Tekirdağ'da.
Öğrendikçe düştüğümüz dehşet artıyor, detaylar korkunç.
SGK'dan fazla para almak için, yenidoğan ünitelerinde bazılarını fazladan yatırmışlar. Bazılarını, gerekmediği halde yoğun bakıma almışlar. Bazılarına doktorsuz ünitelerde yanlış, yetersiz müdahale edilmiş. Bazılarının durumu olduğundan ağır gösterilerek faturalar şişirilmiş...
Haksız kazanç uğruna bebeklerin hayatlarıyla oynamış, 10'unun ölümüne sebep olmuşlar.
22'si tutuklu 47 şüpheli hakkında, 494 sayfalık iddianame hazırlandı.
112 Acil Çağrı Merkezi ve şehir hastanelerinden özele uzanan bir şebeke kurulduğu anlaşıldı. Birlikte çalışıp kirli kazancı kırışmışlar.
Skandalın yıktığı perde şu:
Yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı, devlette 4 bin 738 iken özelde 7 bin 248. Neredeyse iki katı.
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 2022 sonu rakamları bunlar.
Devlet hastanelerinde böyle bir açık olmasa özele sevk ederek kirli para kazanmak için öyle bir çete yine kurulur muydu?
İstismara açılan kapıyı, kötüye kullanarak doldurulan boşluğu da görelim.
Ama yıkılan perde bir değil ki...
KILIÇDAROĞLU'NUN YIKTIĞI KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK PERDESİ
Cumhurbaşkanı'nın eski avukatı Mustafa Doğan İnal, hakaret davası açmış. Kılıçdaroğlu, 6 kez davet edilip her seferinde mazeret bildirerek mahkemeye gitmeyince hakkında zorla getirme kararı verilmişti. Tepkiler üzerine aynı mahkeme, zorla getirme kararını kaldırdı ya...
Kanun önünde eşitlik gerçekten varmış, yargı cidden tarafsızmış gibi yapanlar, perdeyi yıktığı için Kılıçdaroğlu'na ateş püskürüyor.
Mücahit Birinci, Şamil Tayyar gibi AK Partililer çok kızmış. Artık onlar da çağrıldıkları mahkemeye gitmeyecekmiş. Bakalım ne olacakmış.
Sanırsınız ki iktidar elitlerine, Kılıçdaroğlu'na hakaretten kolayca dava açılıp icabında zorla getirme kararı verilebilirdi...
Güya Kılıçdaroğlu'na yargıda tanınan ayrıcalığı protesto için meydan okuyorlar.
Kanun önünde eşitlik gerçekten olsa, hukuk adamına göre işlemese haklılardı. Yerden göğe hem de.
Oysa suçu Kılıçdaroğlu'nda bulan ve mahkemenin zorla getirtmekten çekinerek yanlış yaptığını düşünenlere şimdi pek hak verilmiyor.
Kanun önünde eşitlik varmış gibi oynayanlar, oynamayıp oyunbozanlık ettiği için Kılıçdaroğlu'na veryansın ediyor durumuna düştü. Maskeyi nasıl yırtar, tiyatronun perdesini nasıl yıkarsın kızgınlığı sanki.
Ama dedim ya, yıkılan perde bir değil ki...
ŞİMŞEK'İN VİRAN EYLEDİĞİ VERGİ KAÇAĞI PERDESİ
Cemal Süreya; sevdiğini bir kere öpse ikinin hatırı kalıyordu, iki kere öpse üçün...
Yıkılan perdenin birini yazsanız, diğerinin hatırı kalıyor. Hangi birine yetişeceksiniz.
Hadi hatırı kalmasın, Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek'in viran ettiği perdeyle bitireyim.
AK Parti milletvekillerini cevaplarken vergi kaçağıyla mücadelede niye zorlandıklarını, isyan ederek şöyle anlatmış:
"Kimse vergi vermek istemiyor. İspat yükümlülüğünü devletten alıp mükellefe yüklememiz gerek. Esnaf nakit çalışıyor, kart kullanmaktan kaçıyor. Büyükşehirde 32 daire alan vatandaşın vergi kaydı yok. 65 milyona araba alan var, gelirini izah edemiyor. Ekmekte KDV yüzde 1 ama en çok vergi kaçağı fırıncılarda..."
Bu sene teşvikli müteahhitlerden, indirimli patronlardan vazgeçilip toplanmayacak vergi, 2 trilyon liradan fazla.
Fakat kör olası kabak, dönüp dolaşıp yine ekmeğin ve fırıncıların başına patladı, iyi mi!
Asker milletiz ama vergi vermeyi sevmiyormuşuz. Bu gerçeği garantili müteahhitler yerine fırıncılar üzerinden yüzümüze vurması, biraz sert gelse de... Şimşek, yıktı bir perdeyi eyledi viran.
Hacivat'ın, Karagöz'e söylediği kapanış repliğiyle noktalayayım bari:
"Yıktın perdeyi eyledin viran/ Varayım sahibine haber vereyim heman."