TÜİKistan’da kazanıp Türkiye Yüzyılı’nda harcayanlar
Tek parti döneminde halk ezilirken makbul vatandaş bayram ederdi. Halkla makbul vatandaş ayrımı ise şu haber örneğinde anlatılırdı: “Halk plaja akın etti, vatandaş denize giremedi.”
Günümüze gelince... Vatandaş önden akın etti, halk Türkiye Yüzyılı’na giremiyor.
Peki halk nerede yaşıyor, derseniz... TÜİKistan’da tabii ki. Memur, emekli, asgari ücretli oradan çıkamadı daha.
Hayatları nasıl geçiyor, bilirsiniz.
TÜİKistan enflasyonuna göre maaş zammı alıyor ama Türkiye Yüzyılı’ndaki vergi ve fiyat artışlarına göre harcıyorlar.
Kör olası bahtları niye mi böyle kara? Sırrı, TÜİK’in enflasyon sepetinde saklı. Nisan 2022’den beri açıklamıyor, gizli tutuyorlar.
Ekonomi yazarı Alaattin Aktaş, işte TÜİK’in sır gibi sakladığı o enflasyon sepetinin peşine düşmüş.
TÜİKistan’daki enflasyon rakamları, hangi fiyat değişimlerine bakılarak hesaplanıyor? Aktaş, âdeta bir zehir hafiye titizliğiyle araştırıp, iğneyle kuyu kazarak bulmuş.
Baz alınan fiyatlardan bazıları şöyle:
Uzman doktor muayenesi, 34 lira...
Yurt ücreti, 457 lira...
Kira, 5 bin 845 lira...
Beyaz peynir, 147 lira...
Yumurta, 2 buçuk lira...
Haziran ayı için esas alınan ekmek, tavuk, kuru soğan fiyatlarını tahmin edersiniz buradan. Kuru soğan meselâ, 7 lira 76 kuruş. Ekmeğin kilosu, 35 lira 26 kuruş.
Yani sudan ucuz. Ekmek elden, su gölden. Bakan Şimşek’in tespitiyle dezenflasyon süreci başlamaz mı, bu fiyatlarla güle oynaya başlar elbette.
Zaten TÜİKistin’da enflasyonu yükselten tek şey, memur ve emeklilerle asgari ücretlilerin maaş zamlarıydı. Topa basıp, kanuni zam oranlarını da bu enflasyona ayarladınız mı, o dert de bitiyor.
Şimşek’in tespitiyle hayat pahalılığından kim sorumlu oluyor? Enflasyonu patlatan para politikaları olacak değil, sabit gelirli halk bittabii.
Reçete belli öyleyse...
Enflasyonu durdurmak için halk da üstüne düşen fedakârlığı yapacak bir zahmet.
Vergilerde, yiyecek içecekle barınma gibi asgari geçim kalemlerinde zammı serbest bırakıp maaş zamlarını sabitlediniz mi, fıstık gibi olur ekonomi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kazakistan dönüşü uçakta şöyle değinmişti:
“En büyük sorunumuz, hayat pahalılığı. En adaletsiz vergi, enflasyon. O nedenle dar gelirlilerimize, asgari ücretlimize, emeklilerimize yapacağımız en büyük iyilik; popülizm yapmadan enflasyonu kalıcı bir şekilde tekrar tek haneye düşürmek...”
İktidar, sorunu ve çözümü belirlemiş durumda. Ve enflasyonu düşürürken canınız acıyabilir, gıkınızı çıkarmamanızı istiyor.
Hem enflasyonu coştururken iktidara sordunuz mu ki, indirirken yediğiniz şekerler zehir oluyor diye şikâyet edesiniz. Enflasyonu baklava börek gibi lüpletirken iyiydi, tatlıydı!
Esad’la aramızı kim bozduysa enflasyonu da o yükseltti belki. Her neyse ikisini de şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan düzeltecek inşallah.
Karacaoğlan, bizim ele benzemeyen Frengistan ellerine inip seyran etmişti. İnip bir de TÜİKistan’ı seyran etse şunu demez miydi:
TÜİK’in enflasyonu var, bizim enflasyona benzemez.
28 Mayıs seçim gecesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başlasın” komutuyla başlamıştı Türkiye Yüzyılı.
Mutlu azınlık, açılan kapılardan doluştu. Mutsuz çoğunluksa dışarıda kaldı, Türkiye Yüzyılı’na giremedi. O kadar şanslı değillerdi.
TÜİKistan derler, bir diyar var; halkımız orada kazanır, Türkiye Yüzyılı’nda harcar velhâsıl.