Keramet ekonomisiyle nereye kadar?
Bakan Nebati, dolar 18’lerden 11 liralara indiğinde bu fevkalade gelişmeye “lan nasıl” diye tepki göstermişti.
Dediğine göre Merkez Bankası hiçbir şey yapmamıştı. Vatandaş, Cumhurbaşkanı’nın TL’ye kur garantisi açıklamasına güvenmişti, dolar bu tepkiyle kendiliğinden düşmüştü.
Sonuç, Bakan’ın bile beklemediği kadar iyiydi. Piyasalar, fevkaladenin fevkinde olumlu karşılamıştı.
Oysa ekonomistler, MB ve BDDK kayıtlarında tersini gördü, rakamlar bir müdahale sonucu doların düştüğünü söylüyordu.
Soru şu:
Bakan Nebati, MB’nin arka kapıdan dolar satıp satmadığını gerçekten bilmediği için mi şaşırmıştı? Yoksa şaşırmış gibi mi yapıyordu?
Daha önce 128 milyar dolarlık rezervlerin bu yolla yakıldığını, Gelecek Partisi’nin ekonomi kurmaylarından Kerim Rota ortaya çıkarmıştı.
Rota, pazartesileri KRT’de Yavuz Oğhan’la yaptığımız “Sen Ne Dersin” programına konuktu. Ve bir mucizevi başarının perde arkasını daha ortaya çıkardı.
Meğer MB, yılın son günü 70 milyar lira zarardan 60 milyar lira kâra geçmiş. Gizemli bir işlemle.
Kimi ekonomistler, sırrı tam çözülemediğinden bunu sihirli bir dokunuşa bağladı.
Acayiplik burada kalmıyordu. MB’nin zarardan bir günde kâra geçtiğini kimsenin ruhu bile duymamıştı. Ama Hazine ve Maliye Bakanlığının şubat ayı programına bu kârın daha gerçekleşmeden yansıdığı, yansıtıldığı anlaşılıyordu.
Gizli bir el yine işbaşındaydı. Olmayan başarıları varmış gibi gösteriyordu.
Kerim Rota, bu sihirli çarkı “Con Ahmet’in Devri Daim Makinesi”ne benzetiyor.
Başka doğaüstü harikuladelikler de yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ekonomik krizden bir kez daha ayrıştığımızı söyledi.
Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde, Allah’a hamd edilecek bir büyüme performansı yakalamışız. En büyük ilk 10 ekonomi arasına girmeye hiç olmadığı kadar yakınmışız. Hedeflerimize çok yaklaşmışız.
Dünyadan pozitif yönde ayrışmaya devam ediyoruz.
Ama kişi başı milli gelirimiz, 8 yıllık düzenli gerileyişini 2021’de de sürdürdü. 2023 hedefi, artık hayal bile edilemeyecek kadar uzak.
Cumhurbaşkanlığı sistemi, faizi düşürerek enflasyonu indirecekti. Bırakın enflasyonu, faizin kendisi bile düşmedi, arttı. Yine de eksik kalırsa üstüne Hazine kefil edildi.
Enflasyonsa TÜİK’in üstün gayretlerine rağmen yılı tüketici için yüzde 36, üretici için yüzde 80’le kapattı.
20 yıl önce AK Parti, enflasyonu yüzde 30’un altında devralmıştı.
20 yıl sonra 2022’de enflasyon beklentisi, ÜFE’de ilk kez üç haneli rakamlara yükseliyor, yüzde 100’leri aşacağı öngörülüyor.
İktidarın demesine bakılırsa yüzde 5 enflasyonla AB, yüzde 7 ile ABD yoklukla kıtlıkla boğuşurken biz yüzde 36 ile pozitif ayrışıyor, şahlanışa geçiyoruz. Onlar batarken biz çıkıyoruz, yıldızımız parlıyor.
Fakat ne hikmetse ölüm kalım savaşı veren; ekmeği gerekirse yarıma düşürme, icabında açlıkla sınanıp kuru ekmekle soğana talim etme tavsiyesi alan da halkça biziz.
Soru şu:
Bilanço makyajları, kağıt üstünde göz kamaştırabilir. Kaybolan güven ve istikrar, göz boyamayla geri sağlanmış gibi gösterilebilir.
Ama aç karınları da avutur, sanki yemiş gibi doyurur mu ki gerçeği anlamayacaklar?
Cem Yılmaz halkçı mı elitist mi?
Ünlü komedyenin Netflix’te yayınlanan son stand-up gösterisini beğenmeyenler, sınıfsal nedenlerle mi beğenmedi?
Yıldıray Oğur, “Cem Yılmaz’ın eski tadı yok mu” başlığıyla tartışmayı güzel özetledi.
Yalnız vardığı sonuçtan emin değilim. Acaba öyle mi?
Yani kabaca genellersek...
Eskiden avam gülünçlüklerine güldürüyordu, Beyaz Türklerin hoşuna gidiyordu, bayılıyorlardı...
Şimdi ise Beyaz Türklerin absürtlüklerine güldürdü, halkın ve halkçıların hoşuna gitti, alkışlıyorlar. Elitler ve elitistler de bu yüzden mi gücendi, bozuk atıyor?
“Artık güldürmüyor” demeye başlayanlar, sırf Beyaz Türkler bu varsayımda.
Fakat mizahına kendileri hedef olduğu için tatlarının kaçtığı doğru olsaydı...
Bizim halk, oldu olası halk tiplemeleri Karagöz’e de Kavuklu’ya da gülmezdi.
Elitlerimiz de halka tepeden bakan, üstünlük taslayan elit bozuntusu Hacivat’la Pişekar canlandırmalarını eğlenceli bulmazdı.
Tefe kimin konduğu, pek belirleyici değil bana sorarsanız.
Bu kez elit yapmacıklıklarına, özenti budalalıklarına daha fazla ağırlık verdiği için değil bence. Değişen Cem Yılmaz ve mizahı değil.
Enerjisi değişmiş, esprilerinde olgunlaşmanın da etkisi var, kabul.
Ancak bu, kendini yenileyemediği, eski kalitede üretemediği, devrinin geçtiği anlamına gelmiyor.
Her gün gözümüze sokulan gerçeğin kendisi artık daha komik, taklitleri kesmiyorsa Cem Yılmaz ne yapsın!