Gazze fırsatçılarının duyarlılığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kasım başında Astana'daki Türk Devletleri Zirvesi'nden dönerken İsrail'le ilişkiler için şöyle demişti:

"Tamamen bağları koparmak, hele hele uluslararası diplomaside öyle bir şey olmaz."

İktidar, İsrail'i yaptırımlarla boykot etmiyor. Tepkisi sert ama eyleme geçirmiyor, söylem bazında. Diplomatik ve ticari ilişkilerimiz, seviye düşürmeden devam ediyor.

Zaten destekçileri de yaptırım için iktidara bastırmıyor. Mazeretleri var; ekonomimiz zarar görürse iktidar da seçimde zarar görürmüş. Öncelik, iktidarı korumakta, oy kaybetsin istemiyorlar.

Gazze'ye duyarlılıklarını ise kendi iktidarlarına ve ekonomilerine zarar verecek kampanyalar başlatan ABD'lileri, iktidarlarını protesto için sokaklara dökülen Avrupalıları takdir ederek gösteriyorlar. Onlarla tam dayanışma içindeler.

Aradaki boşluğu da resmi yaptırımların yerine sivil boykotu, İsrail'in yerine de kendi insanımızın çalışıp gittiği Türkiye'deki kahveciyi, hamburgerciyi, hastaneyi hedefe koyarak dolduruyorlar.

Aldıkları neticeyi muazzam sanmış gibi yapmaları ise her türlü göz boyamanın üstünde.

İstanbul Balat'taki Musevi Hastanesi yakınında doktorlar, 'kanlı' önlükleriyle her cumartesi Gazze için nöbet eylemine başladı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu da X'te onaylayarak destek atıyor.

Üsküdar'da bir çay ocağı sahibi, bir kahvecinin masalarına müşterilerini oturtarak boykota katılmıştı. Onu da Yeni Şafak duyuruyordu. Filistinlilerin evini çalan İsrailli işgalcilere misilleme içinmiş.

Çok şiddetli geçiyor mücadeleleri, çok amansız.

Yine Sabah gazetesi, Kadıköy'de önceki gün kahveci dükkânını basan boykotçuların müşterilerle yumruk yumruğa kavgasını haber veriyor.

Neler yapmıyorlar şu Gazze için. En birinci Gazze mücahitlerinin her kahveci, hamburgerci baskınını da bilmemizi istiyorlar.

İsrail'in yaptıklarından, Türkiye'nin Musevi vatandaşları sorumluymuş gibi hedef gösteren eylem, din farklılığına dayanarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçuna girmiyor sanki. Cumhurbaşkanı başdanışmanı, desteklemekte sakınca görmüyor.

İsrail'i cezalandırma bahanesiyle komşu kahvecinin masasına çöken çaycı, İsrail'in işgaline misilleme yapıyor âdeta. Yaptığı, fırsattan istifade zorbalık değil zannedersiniz.

İsrail'in haydutluk yapması, ona da burada, kendi komşusunun masalarına çökerek haydutluk yapma hakkı verirmiş gibi sunuluyor.

Bir suçu ve suçluyu övme, bir suça teşvik pervasızlığıdır almış gidiyor. Ya da fırsatçılığı mı, demeli...

Kendi insanımıza, kendi ticaret hayatımıza zarar vererek İsrail'e ne zarar veriyorlarsa!

New York'ta Mısırlı bir seyyar satıcıyı defalarca Müslüman karşıtı sözlerle taciz etmiş biri, daha yeni gözaltına alındı.

Adı, Stuart Seldowitz. Eski Başkan Obama'nın danışmanlarındanmış. Gözaltına alınma gerekçesiyse nefret suçu işlemesi.

Anadolu Ajansı dahil, iktidar medyası sevinçle paylaşıyor haberi.

Az bile, fazlasıyla hak etmiş, ABD'de gereğini yapanlara helal olsun, bravo da...

Sormazlar mı:

Türkiye'de kahvecinin, hamburgercinin, Musevi Hastanesi'nin önünde olanlar ne? Boykot sınırlarını aşıp fiziki taciz ve saldırılara, komşu kahvecinin masalarına çökmeye varan nefret suçları işleniyor. Bizde gereğini yapacak kanun, düzen yok mu?

Suyunu çıkarmak değil bu artık, düpedüz istismar.

İktidar tatlı tabii, önce can sonra cânan, iktidarı kollayarak Gazze'yi savunmayı anlayabiliriz. Ama satılan o kahramanlık tafraları, o çalımlar da neyin nesi?

İktidarın dediğiyle yaptığı ayrı, örtüşmüyor. Ve eylemini doğru bulup söylemini eleştirenler var. Onlara demediğini bırakmama, katliam destekçiliğiyle bile suçlama yüzü nereden bulunuyor?

Cumhurbaşkanı, daha yeni Cezayir'den dönerken Siyonist olmayan Yahudi sermayesini de Türkiye'ye beklediğini açıklamadı mı?

Erdoğan'ın bu söylediği doğru ama tamburası geçinenlerin yaptığı hâlâ yanlış, ayrı telden çalıyorlar.

Kendi insanımızın canını yakarak, Gazze için herkesten fazlasını nasıl yapmış ve İsrail'in canını Batılılardan daha çok nasıl yakmış oluyorlar?

NETANYAHU'YU KİM GÖNDERECEK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cezayir'de de tekrarlamıştı: "Netanyahu gidicidir. Artık Netanyahu’ya İsrail halkı bile sahip çıkmıyor."

Sonra dönüş yolunda yine söyledi:

"Bazı yabancı ülke yetkilileri bize, 'Netanyahu'dan kurtulmalıyız' diyor. İnşallah çok kısa bir zamanda pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek."

Netanyahu gidici ama meselâ Cezayir Cumhurbaşkanı istediği için değil. İsrailliler onu istemediği için. Bu durumda başbakanlıktan gitmesi, kimin başarısı ve süksesi olacak?

Ya Rutte, Macron, Veliaht Prens, Sisi ve Esad gibi o da biz istediğimizde hemen gitmezse!

Bazı yabancı devlet yetkililerinin, Netanyahu'dan kurtulma dileklerini Erdoğan'a iletmeleri, gösterişli. Ama Gazze'ye faydası ne, dış güçlerin istemesiyle oluyor mu?

YORUMLAR (53)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
53 Yorum