Erdoğan’ın düşürdüğü doları kim yükseltmişti?
Nassa karşı hile yapmaya, hile-i şeriyye deniyor, gelenekte yeri var.
Hile; sahtekarlık değil çözüm, çare, beceri demek burada. Çıkış yolu anlamındaki mahreç kelimesiyle aynı anlama geliyor.
Bu sayede, şekil şartlarını yerine getirerek nassı arkadan dolanıyorsunuz.
Hem işiniz görülmüş, hayatın gerçeklerine uymuş oluyorsunuz. Hem de zevahiri kurtarmış, görünüşte nassı çiğnememiş...
Faizi fiilen arttırıp şeklen arttırmıyor görününce çifte kazanç oluyor, hem şekilcilik hem faiz yiyenler kazanıyor.
İktidar, güya 19 yıldır buna hazırlanıyordu, ekonomide yeni modele geçti.
Artık “halkı, yüksek faiz ile düşük kura ezdirmeyecek”ti.
Çünkü hem “nas vardı nas”. Hem de “Yüksek faizle düşük kur, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor”du.
Fakat 19 yıllık hazırlık sırasında hesap edilmeyen bir şey oldu. Bu sefer yüksek kur ile düşük faiz, halkı ezmeye başladı.
Kur yükselirken paradan para kazandırdı, zengini daha zengin etti.
Ay başından ay başını zor bulan maaşlı fakirse daha fakirleşti, parası pul oldu.
Yeni modelin neticesi 6 aya alınacaktı, ömrü 3 ay sürmedi.
Foyası çıkınca yüksek faizin adına ‘kur farkı’ dendi, bankada TL’si olana ucu açık kur garantisi verildi. Fark kaç lira tutarsa tutsun, faizine eklenecek. Süper faizden tatlı.
İktidar cenahı; kuru yükseltme politikasından sert bir manevrayla dönmemişler, faizi fiilen ucu açık bırakmamışlar, TL hesaplarındaki faiz kaybına Hazine’yi kefil etmemişler, model çok başarılı olmuş, yine haklı çıkıp yine bilmişler, dedikleri olmuş gibi zafer kutluyor.
‘Ekonomiyi büyütmek için daha iyi’ diye dolar yükseltilirken bir tur vurgun vuran zenginler, yüksek dolardan dönerken fakiri bir tur daha üttü.
Ama iktidar, onurlu bir çıkış yolu bulmayı çok güzel becerdi. TL mevduatı olana faiz yetmezse üstünü devlet tamamlayacak, kur farkını Hazine’den kapatacak.
Takviyenin adına faiz denmiyor. Yine “nemalandırılacak”, sadece adı ‘vadeli TL mevduatını kur farkından koruma neması’ olacak.
Faizin üstünde kalması halinde, kurdaki artış devletten. Farkı Hazine üstleniyor.
O arada yanan, canının yandığıyla kalacak. Bu gelgitin halka yaşattığı zarar ziyan, geriye doğru telafi edilmeyecek. İktidarın lafıyla hep TL’de kalmış, dolar bozdurmuş olanlara bir tazminat yok.
Madem TL’nin değerini korumak için ‘alternatif bir enstrüman’ geliştirilecekti, bu noktaya gelineceği baştan niye öngörülemedi? Hani 19 yıldır hazırlanılıyordu?
İktidar, ağzından bir kere laf çıktı diye faizi resmen geri yükseltmedi. Fiilen de yükseltmemiş mi oluyor şimdi?
Yeni çözümün altı faiz, üstü kur farkı.
İçinde faiz de var, yetmezse kur farkı garantisi de. Nas, nerede kaldı peki?
TL’yi dolara endeksleyerek TL görünümlü dolar mevduatını teşvik etmek amaçlanıyor. Kulağı tersten göstermek değil mi?
1966-78 arasında Türkiye’de benzeri denenmiş. Demirel’in “70 cente muhtaç hale geldik” demesiyle sonuçlanmış.
Hazine’ye kalmış borcunun son taksidini bankalara ödeyen Özal, 1989’da bu deneme için “cehaletin vesikası” demiş.
“Yaşasın” çığlıklarıyla kutlanıyor. Dolara diz çöktürmüşüz.
Kur farkını, Hazine nereden karşılayacak? Ya para basıp ya da vergi salarak. Her iki halde de bankada parası olanın neması, parası olmayana ödetilecek.
Halkı, düşük kura ezdirmemekten dönüldü. Ama yüksek kura ezdirmemek için alınan tedbirde de altta halk kalıyor. Faturası, yine fakir fukaraya patlayacak.
İktidar, bir yanlıştan öbürüne döndü ama hiç dönmemiş gibi yapmak için de TOBB’la TÜSİAD’a kızıyor. Çok geç olmadan gerçekçiliğe dönmeye çağırdılar diye.
Herhalde şu sorulara kafa yoralım istenmiyor:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye çıkardığı rezervlerimizi, o yokken kim düşürmüştü?
Ve dün Erdoğan’ın düşürdüğü doları, kim zirveye çıkarmıştı?
KEÇİ BURCU’NDAN DUBAİ’YE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ekonomide bir kural var, dere yatağında akar” demişti.
Ekonomiyi bilmem ama sanatta dere akıp yatağını buluyor.
Alın size son örnek...
Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır Keçi Burcu’ndaki sergisi, 2 hafta erken sonlandırıldı.
Oysa bir rekor kırmıştı. Ev sahibi Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası, yoğun ilgi sebebiyle 30 Aralık’a uzatmak istiyordu, duyurmuştu.
Öyleyse bir milyona yakın kişinin gezdiği serginin uzatılmasına izin vermeyen kim miydi? Sergi kapatmak yerine sergi açması gereken Kültür ve Turizm Bakanlığı. Başka bir etkinlik düzenleyecekleri gerekçesiyle 2 hafta bekleyemediler.
Fakat yatağını değiştirseniz de hayat akıyor işte. Aynı hafta Güneştekin, Dubai’de ilk sergisini açtı.
Oradaki birçok lüks otelin iç mimarisini tasarlayan Haldun Kilit, Dubai iş hayatında edindiği yeri bir sanat galerisiyle taçlandırdı. Açılışını da 18 Aralık cumartesi akşamı Güneştekin sergisiyle yaptı.
Laf aramızda, Türkiye’den bir grup davetliyle birlikte ben de katıldım.
“Kum Çiçeği” adlı sergi, Uluslararası Finans Merkezi’ndeki AWC Galeri’de 3 ay boyunca gezilebilecek. Işıltılıydı, Bakanlık benden duymuş olmasın.