Doları kim attı kim tuttu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gün önce “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak nas neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” dedi.
Dolar, 18 liradan daha yukarıya doğru tırmandı.
Bir gün sonra akşam, adına faiz demeden faizleri ucu açık yükseltme paketini açıkladı.
Dolar 11 liraya kadar indi.
O arada 18 liradan bir milyar dolar satıldığı söyleniyor.
Sattığı doları 11 liradan geri alan oldu ki kur tekrar çıktı, 14 liranın üstünü gördü.
14 liradan yine satmış olmalı ki birileri, dolar 12 liralara geriledi.
Kısacası, o arada birileri döne döne vurgun üstüne vurgun vurdu, dolarına dolar kattı.
En son TL’ye dönüp faize yatıracaklar. Faizleri az kalırsa da üstünü bankadan almayacaklar. Kur farkı, mevduat kazancı adıyla Hazine’den ödenecek. Paraları, helalinden nemalandırılmaya devam edecek.
Faizcileri, faiz yemeyen ya da faizini yiyecek parası olmayanlar da finanse edecek.
Yani iktidar doları düşürdüğü için sevinçten halay çeken vatandaşlardan alınacak, faizcilere verilecek.
Bankalara göre hava hoş. Zaten MB’den yüzde 14 faizle aldıkları borcu, yan kapıdan Hazine’ye yüzde 23 faizle geri borç veriyorlardı.
Bankalar şimdi bir de topladıkları mevduata kıyak MB faizini uygulayacaklar, üstünü ise Hazine tamamlayacak.
Faizciler al gülüm ver gülüm, halay çekenlerin parasıyla birbirlerini zengin edecekler. Derenin taşıyla derenin kuşunu vuracaklar, kazançlarının kefili devlet.
Öyle ‘ben çalışıp faizcilere yedirmem’ yok, herkes bu ‘ekonomik bağımsızlık savaşı’na katılacak. Vatan kurtarmayı bedava mı sandınız?
Faiz nassıyla başlatılan ‘bağımsızlık mücadelesi modeli’ gerçi artık yok. Ama iktidar, oradan dönmemiş, faizleri düşürmeye aynen devam ediyormuş gibi yapıyor.
‘Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan faiz’i iktidar, başka isimle hem ekstra yükseltti, hem de ekstrasını bankalara yük etmedi, üstlendi.
Düşük kura halkı ezdirmemek için bu modele geçilmişti. Ama kur yine düşürüldü. Halk, bir yüksek kura ezdirildi, dönüldü, bir de düşük kura...
AK Parti’ye son yıllarda model dayanmıyor. Nas anlayışı bile kaç kez değişti.
2004’te faiz dünyanın gerçeğiydi, faizsiz ekonomi söylemi bir aldatmacaydı.
2006’da İslam dünyası, faizi yeniden tanımlamaya çağrılıyordu.
2018’de, İslam’ın “güncellenmesi” gerektiği söyleniyordu. “İslam’ı, 14 asır öncesinin hükümleri ile bugün uygulayamazsınız” deniyordu.
2021’de şeklen, görünüşte nassa dönüldü. Ama aslında dönüldüğü de yok. Helal görünümlü faiz, kur farkı ve mevduat kazancı adıyla hem de devlete karşılatılacak. Eskiden bankalar ödüyordu, sadece o değişti.
İktidara model ve nas anlayışı dayandırılamıyor. Zaten Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’ne göre nassın ne olup ne olmadığını da tam bilmedikleri çıkıyor. Hangi nas içtihada/yoruma açıkken hangisinin olmadığını ulema yüzlerce yıldır tartışıyor.
Bugünlerde bir de şu tartışılıyor:
Birileri, yüksek kurdan düşük kur modeline dönmüyormuş gibi yaparak dönüleceğini önceden biliyor muydu?
Yani acaba dolar, “18’lere çıkarıp minareden at beni, in aşağı 11 liradan tut beni” diye kimsenin kulağına fısıldamış olabilir mi?
Öyleyse fena silkelenip bir güzel söğüşlenen keriz değil milletçe biziz, ondan fakirleştik, halaya kalkanlar da dahil.
Hülya Avşar niye kızdırdı?
Sanatçıların krizden nasıl etkilendiği soruluyor. Avşar da “gerekirse simit yenecek, bazı fedakarlıklara katlanarak bugünler atlatılacak” kabilinden bir cevap veriyor.
Hala üstüne gidilmesinin sebebi bu.
Tıka basa donatılmış ziyafet masalarından fotoğrafları, başında bir simit tepsisiyle gösteren montajları paylaşılıyor.
Muhtemelen ne dedi de bu kadar tepki ve öfke çekti, anlayamıyordur.
Biri, neyi kaçırdığını söylesin Hülya Avşar’a.
Bırakın simidi, kuru ekmeğe muhtaç hale getirilenler gerçekten var, bu bir şov değil. Ve yediği önünde, yemediği arkasındayken karnını doyuramayan açlardan rol çalmış oldu.
Aza kanaat ve fedakarlık tavsiye etmek karnı toklara düşmez, yoksullaştırılanların ağırına gider.