Depremde önceliği Twitter'a vermek!
Deprem, yardım, istismar, ucuz reklam, karalama, siyasi şov ve Twitter sözcüklerinin aynı cümlelerde kullanılmasından daha kötüsü ne mi olabilir?
Bu cümlelerin, henüz enkaz altında kurtarılmayı bekleyen canlar dururken kurulmaya başlanması!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "hele hele sosyal medyada insanı tahrik eden bazı mesajlar var ki onlar çok çok beter, berbat, ahlaksızca" demekte bu açıdan haklıydı.
Oldu böyle ahlaksızlıklar.
Erdoğan'ın, "Bunu gerek siyasi istismar vesilesi yapan, gerekse orada 'millet can derdinde bunlar mal derdinde' anlayışı ile ne yazık ki 'acaba biz buradan nasıl bir fırsat devşiririz' bunun için de bir karalama kampanyasını sürdürüyorlar" dediği kadar oldu.
Ama tek taraflı değil, iki taraflı oldu bunlar.
Deprem üzerinden siyasi yıpratma kampanyaları, karşılıklı düzenlendi.
Bu marazi durumu, iktidar ve muhalefet kamuoylarına genelleştirmek haksızlık elbette. Herkes bu duyguda değildi.
Her yardım eli uzatana, her koşana ayrımsız sevinenler, partisine ve görüşüne bakmadan her çabayı takdirle destekleyenler muhakkak çoğunlukta.
Fakat yok mu şu işgüzarlar!
Yok mu, partizan siyaseti her türlü insani duygu ve erdemin üstünde tutanlar!
Yok mu, arama kurtarma çalışmalarına bile algı ve imaj oyunu gibi yaklaşanlar!
Yok mu, deprem yardımına dahi propaganda ve karşı propaganda gözlüğüyle bakanlar!
Var güçleriyle devredeydiler.
İnsanlıktan çıkmış azgın fanatikler iş başındaydı, yine havayı zehirlemek için çırpındılar...
Buraya kadar okuduklarınızı, Elazığ depreminin sıcak günlerinde yazmıştım.
Üç yıl önce yazdıklarımı alın, üç yıl sonra şimdi yazılmış gibi okuyun.
Depremzedelere acil yardım gündemi ve ihtiyaç listesinde, o günden bugüne var mı bir değişiklik?
Twitter'da ne söylenip ne söylenmediği, hâlâ öncelikler sıralamasında ilk sıralarda yer alıyor. Her şey bitmiş de sıra ona gelmiş gibi. Başka söze gerek yok!
DEPREM YARDIMLARINDA SİYASİ ÇEKİŞME
Aşağıda okuyacağınız soru ve cevap, üç yıl öncesinden.
Gazeteci sıfatıyla Cumhurbaşkan'ı Erdoğan'a, muhalefet belediyelerinin yardım faaliyetleri şikayet ediliyor; pardon, yani soruluyor.
Güya soru şu:
"Ülkemizde yaşanan son yıllardaki depremlerden sonra iki tavır ortaya çıkıyor. Devletin tavrı, muhalefetin tavrı…
Devletin tavrı, son 17 yılda birçok depremde milletle dayanışma içinde. Muhalefet ise deprem üzerinden siyaset yapıyor.
Millet ittifakının bileşenleri de medyasıyla, STK’larıyla başka bir algı oluşturuyor. Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu, 'deprem vergileri nereye harcandı' dedi. Bu tavrı sormak isterim..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, soruyu bir cevapla tamamlamak kalıyor.
AK Parti teşkilatları, siyaset karıştırmadan depremzedelerin yardımına nasıl koşuyor? Ve CHP'li belediyeler, deprem yardımını siyasete nasıl alet ediyor? Bunları anlatması, yetecek.
Erdoğan, durumu şöyle ortaya koyuyor:
"Bu adamın doğru söylediği bir şey yok. Ben şu anda Sivrice depremine CHP’li belediye ne kadar yardım yapmış, bunun üzerinde duracak değilim. Ben sadece şunu söyleyeyim. Allah’a hamdolsun, bir tarafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere, bütün bakan arkadaşlarım ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Fuat Bey, öbür tarafta (AK Parti) Genel Başkan Vekili olarak Numan Bey, tüm vekiller, kadın kollarımız bölgede seferber oldu, çalıştılar ve aç açık bırakmamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Acaba kendisi oraya gitti mi? Gitmedi. Şimdi bundan sonra herhalde gider..."
O günden bugüne siyasi çekişme cephesinde de değişen bir şey yok velhasıl. Kaldığı yerden devam...
Propaganda yarışı, siyasetin fıtratında var. İktidar-muhalefet rekabeti de millete, depremzedeye yarar. Ama... Oy kurtarmayı, can kurtarmanın önüne koymamak kaydıyla.