Bozkurt işaretinin kökenleri üzerine
Lâtife yapıyorum canım, lâtife. Tabii ki bozkurt işaretinin tarihsel kökenleri üzerine atıp tutma furyasına katılmayacağım.
Yoldan kimi çevirip gösterseniz, onun bir parti işareti olduğunu söyler size.
Bozkurt işaretini kim yapar, diye sorun... Ya ülkücü ya MHP'li cevabını alırsınız.
Ha, seçim zamanı Kılıçdaroğlu da yapmış... E milliyetçi seçmene şirinlik için yaptığını, o kesime selam çaktığını çocuk bile bilir.
Yani yine abesle iştigal ettiriliyoruz, absürt tartışmalar bunlar.
Ne derseniz deyin... Bozkurt işareti, Milli Takım formalarındaki Ay-yıldızlı bayrak gibi milli birliğimizi temsil etmiyor. Milleti oluşturan partilerden birinin sembolüdür, siyasi bir işarettir. Türklüğü değil Türkçülüğü simgeler. O kadar.
Milli Takım, Avusturya'yı yenmiş. Milli futbolcu Merih Demiral'ın, gol sevincini bozkurt işaretiyle göstermesi uygun mu? Bence uygun kaçmadı. Yeri, zamanı, sırası değildi.
Fakat UEFA'nın illa soruşturma açmasını da gerektirmezdi.
Peki Almanlar, Milli Takım'ın gol sevincini hazmedemediği, galibiyetimizi çekemediği için mi... İçişleri Bakanları Faeser, o işareti sahalarında istemediklerini söyledi? Yoksa işareti, ırkçı ve partizan buldukları için mi kabul edilemez?
Bu sorunun cevabı, Anadolu Ajansı'nın hemen maçın ertesi günü geçtiği şu haberde:
"Avusturya ile Türkiye A Milli Futbol Takımı arasında oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası maçı öncesi Avusturya taraftarlarının 'Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı' tezahüratları nedeniyle Alman polisinin soruşturma başlattığı bildirildi."
Neymiş? Aynı İçişleri Bakanı'na bağlı Alman polisi, Almanya'daki Türklere karşı tribünden atılan "Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı" sloganlarına da soruşturma açmış.
Türklerin, Türkiye'nin başarısından rahatsız olsalar hiç Türkleri, Türkiye'yi rahatsız edecek bir tezahüratı yasaklarlar mıydı?
Demek ki konu, iktidar sözcülerinin sunduğu gibi Milli Takım'ın zaferini ya da Merih Demiral'ın gol sevincini çekememeleri değil. Türklere karşı ayrımcı bir çifte standartları yok. Irkdaşları Avusturya taraftarına da aynı kuralı uyguluyorlar.
Bozkurt işaretini istememelerine, neyin ne olduğunu en bilmesi gereken Dışişleri'miz de kızıyor veya çok kızmış gibi yapıyor ama... Düşünün; "Almanya Almanlarındır" sloganını dahi ayrımcı, ırkçı ve provokatif diye sahalarında istemiyorlar. Bunu da polis soruşturmasıyla gösteriyorlar.
Bizde hayâl bile edilemez. Yıl olmuş 2024, Hürriyet gazetesinin logosundaki "Türkiye Türklerindir" yazısı hâlâ orada duruyor. Bırakın kaldırmaya cesareti, kaldırmaya çağırın da görelim bakalım; halkı kışkırtmaktan soruşturmaya uğruyor musunuz, uğramıyor musunuz...
Uzatmayayım. Bizim, bozkurt işaretinin kökenleri yerine bozkurt işareti krizinin kök nedenleri üzerine tartışmaya ihtiyacımız olduğu açık.
Avusturya'da yasaklanmış bir işareti, tam da Avusturya'yı yendiğimiz maçta yapıyor Merih Demiral. Tesadüf mü, bilerek mi? Onu soracakken biz, Almanların tepkisinde bir kasıt, garez, kıskançlık olup olmadığıyla uğraştırılıyoruz.
Ve ilginç bir şekilde iktidar, bu krizi çok sevdi. Tırmandırmak için de Dışişleri Bakanlığından Spor Bakanı'na, AK Parti Sözcüsü'nden Gaziantep Belediye Başkanı'na hepsi sahaya indi. Senkronize, çok seri refleks verdiler. Kalk borusu çalmışcasına hepsi ayağa kalktı, topa girmeyenleri kalmadı.
Sinan Ateş davasının görüldüğü şu sıkıntılı, zor günlerinde MHP'ye yaranma, dayanışma kuyruğuna girmek için bir fırsata çevirdiler sanki. Ortakla ilişkilerinde olası yorulma, yıpranmaları da bu vesileyle tamire çalışıyorlar belki.
Oysa Suriye'nin kuzeyinde ÖSO militanlarının bayrak, araç ve askerlerimize saldırılarına böyle hızlı refleks vermemişlerdi. Epey ağırdan almışlardı. O konuyu konuşturmayı sevmediler ki, bu konuda seri harekete geçtiler demek.
Var mı başka izahı?