Bakan Nebati partisini inandırdı mı!
İktidarın denediği modelin başarısı, hepimizin ona inanmasına bağlıymış.
İnanırsak olur yani. Necip Fazıl’ın dizeleriyle “Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur, sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur”.
Fakat üstat, “Su iner yokuşlardan hep basamak basamak...Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat” da diyor.
Her ne kadar “Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne” dese de sular, şiirde dahi tersine akıtılamıyor, üstat farkında.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati yine de ülke yönetiminde denemeye değer buluyor, inanırsak başaracağımızdan emin. Habertürk'ten Sevilay Yılman'a açılmış. Öyleyse iknaya, inandırmaya partisinden başlaması gerekmez mi?
Mesela “Dışarıdan herhangi bir saldırı yok! Çok net olarak söylüyorum. İçeride birkaç manipülatif, spekülatif işlem var” kanaatini hepsi paylaşıyor mu?
Numan Kurtulmuş “Hiçbir ekonomik gerekçesi yokken kurlar birden yukarı doğru fırladı” diyeli üç gün olmadı daha.
Hem TL’nin değerini düşürüp doları yükselterek yeni bir model denediğinizi, ucuz TL ile pahalı doların daha avantajlı olduğunu söyleyeceksiniz...Hem de kurları siz zıplatmamışsınız, fiyatlar bu yüzden uçmamış, hayat pahalılığı bundan kaynaklanmamış, Allah Allah niye böyle olmuş ki gibi konuşacaksınız...
Yaptığınızın arkasında daha kendiniz duramıyor, dürüstçe sorumluluğunu alamıyorsanız yeterince emin değilsiniz demektir.
Kendiniz güvenip inanmazken ne yaptığınızı bildiğinize kim inanır, kim güvenir?
Bakan Nebati hiç değilse dürüstçe üstleniyor, iyi bir başlangıç noktası.
Geriye partisinin diğer sözcülerini inandırmak kaldı.
Onları da Tapınak Şövalyeleri’nin kur oyunlarıyla bize saldırmadığına ikna ederse tamamdır.
Bizanslıların enflasyon entrikalarıyla bizi batırmaya çalışmadığı konusunda aralarında ağız birliğine varsınlar.
Allah bizi açlıkla sınadığı için yoksullaşmadığımıza da hep birlikte kanaat getirdiklerinde, oturup konuşmaya hazırlar demektir.
AB ile ABD’de enflasyon patladı, yüzde 5’lere geldi ki tarihi bir seviye olduğunu iktidar medyası sürekli haber veriyor.
Faizleri sıfır dolaylarında ama enflasyonda 30-40 yıldır bu seviyeleri görmemişler.
Peki onlar niye kontrolden çıkarsa enflasyona müdahale için faiz artışına gidebileceklerinden bahsediyorlar?
Avrupa, ABD merkez bankalarının faizi yükseltme silahına davranarak enflasyonu düşürebileceklerine inanmalarının sırrı, sebebi ne olabilir?
Biz paramıza değer kaybettirip enflasyonu körükleyerek mücadeleyi kazanmaya uğraşıyoruz.
Onlarsa paralarının değerini koruyup yangını büyümeden söndürme politikası izliyor.
Bizim iktidarın bildiği ama onların henüz bilmediği nedir?
Bakan Bey, bu soruya akla yatkın bir cevap verebilirse ciddi bir ikna gücü elde edecektir.
Aksi halde...’Kendisinin kaybedecek babadan kalma çok şeyi var, çulsuz halkın kaybedecek zaten bir şeyi yok, neden korkacaklar, en fazla enflasyonun altında ezilip ekmek soğan yiyecekler, onu da bulamayan açlıkla imtihan olacak, bitersek hep beraber biteceğiz, tam anlatamasa bile iktidarın ne yaptığını bildiğine güvenirsek turnayı gözünden vuracağız, herkes zenginleşecek’ gibi argümanlar iknaya yetmez.
Madem suyu tersine akıtma deneyi yapıyoruz ve başarısı hepimizin inanmasına bağlı...
Bu kumarı niye oynamamız gerektiğini baştan bir daha anlatsınlar. Dış güçler de saldırmıyor, zorumuz ne, bu çıkmaza neden girdik?
Göstere göstere kara propaganda
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, “Geliyor gelmekte olan” sloganı, TRT 1’deki ‘Teşkilat’ dizisinde bir teröriste söyletttirilmiş. Haber oldu. İzlemediğim için okuduklarımdan aktarıyorum.
Sloganı kullanan karakter, kamuoyunda hayırsever iş adamı diye biliniyormuş. Ama gerçek yüzü başkaymış. Dış güçlerin uzantısı bir hain olarak gösteriliyormuş.
Böylece ana muhalefetin bir sloganı, hain ağzı gibi sunulmuş ve dış güçlere mal edilmiş oluyor.
Mesaj açık...
Bu bir kara propaganda yöntemi.
Yalan, iftira ve karalamayla siyasi rakibi yıpratmaya, demokrasinin de altını oymaya yarıyor.
Dinin nasları bu konuda ne der? Kamu kaynaklarıyla millete algı operasyonu çekmek helal midir, haram mı? Ahlaken meşru mudur, değil mi? Demokratik midir, antidemokratik mi?
Hepsini koysunlar bir kenara, sadece şunu düşünsünler:
Bu yöntemin ilk sahiplerine, eski kullananlarına ne hayrı oldu ki üçüncü sınıf taklitçilerine olsun? Asıl mucitleri, ağababaları, dik alasını yapanlar nerede şimdi? Millete, memlekete ödettiği bedel yetmedi mi?