Bahçeli'nin çağrısı Erdoğan'ın cevabı

Üç gün önce devlet aklıyla ilgili itiraf gibi bir şey oldu.

İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, "devletin iki farklı eğiliminden Öcalan'a iki farklı yaklaşım söz konusu" dedi.

Mezopotamya Ajansı'na konuşmuştu.

Devlet aklının bir karara varıp netleşmesini beklediklerini de ekliyordu.

İtiraf gibi oldu ama şaşkınlık gibi bir şey olmadı ardından.

İlk kez içeriden bir ses; devlet aklının henüz karar vermediğini, net olmadığını, süreç lâflarının kendi arzularını yansıttığını ama ortada bir süreç de bulunmadığını ve ancak devlet netleşince sürecin başlayacağını anlattı bize. Daha doğrusu gördüğü şeyi aldı, önümüze bıraktı.

Bu bilgiyle ne yapacağınız size kalmış.

Şu görüşteydim...

İktidar ortakları, terörsüz Türkiye hedefinde tam mutabık, bütünüyle hemfikirler. Fakat küçük bir sorun var; bu amaca hangi yöntemle, nasıl ulaşacaklarında ayrılıyorlar.

Demek o konudaki görüş ayrılıkları hâlâ sürüyor, giderilebilmiş değil.

Dışişleri Bakanı Fidan da örgütün Öcalan'ı dinleyeceğine dair şüphesini açıkça ortaya koymuştu. 11 yıl önce, kendi MİT Baskanlığı sırasında denediklerini ve işe yaramadığını hatırlatarak hem de.

Hakan Fidan, medyaya bunu söylüyorsa iktidar/ devlet aklının plana inanmadığını, ikna olmadığını göstermez mi?

Ben, o sözlerden yüksek bir inanç ve beklenti çıkaramadım.

MHP lideri Bahçeli'nin ısrarıyla ve onun hatırına ilerliyor süreç.

Bahçeli, son grup konuşmasında ne demişti:

"Gün bugündür: Ayrışmadan uzlaşmak, yönetimde kaynaşmak için varız... Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz; o halde barışla herkesin kazanması için hazırız ve buradayız.”

Bu bir 'yanımıza, çizgimize bekliyoruz' çağrısı. Çağrının muhatabını sormazsınız herhalde artık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dünkü grup konuşmasında bu çağrıya cevap gibi bir dil kullandı. Şöyle:

"Arkadaşlarımıza, bölücü örgütün lağvedilmesini sağlayacak çalışmaların, dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik... Gün, bugündür. Gün, kardeşlik günüdür. Gün, huzurun kapısını ardına kadar açma günüdür. Gün, tüm coğrafyamızda barışı, istikrarı, güvenliği egemen kılma günüdür."

O hâlde devlet yani iktidar aklının artık netleştiğini, AK Parti'nin de kararını verdiğini ve davete icabetle MHP'nin yanına geldiğini, görüş ayrılıklarının kalmadığını ilan edebilir miyiz?

Acele etmeyin, derim. İflâh olmaz iyimserliğine rağmen Sırrı Süreyya Önder'in bile bunu yeterli kabul edeceğini sanmıyorum.

Şahsen ben, Ahmet Türk'ün göreve iade edildiğini görmeden ihtiyatı elden bırakmam.

Bahçeli sayesinde hapisten çıkan Mümtaz'er Türköne koymuştu bu ölçüyü, ben uydurmadım.

Türköne, 7 Ocak'taki Medyascope yazısında "süreci Ahmet Türk'e bakarak takip edin" demiş ve demeye getirmişti ki...

Ahmet Türk, kayyım atayanlara karşı Bahçeli'yi temsil ediyor. Erdoğan'la Bahçeli arasındaki görüş ayrılıklarının giderilip giderilmediğini, onun durumundan anlayabilirsiniz.

Gösterge olarak bulunsun elinizde.

Bahçeli, "vakit tamamdır" dediğinde... Öcalan, Meclis'e getirilmedi ama lâfı da havada bırakılmadı; DEM, Öcalan'a götürüldü.

Şimdi de Bahçeli, "gün bugündür" diyor. Bakalım, kayyum geri çekilerek Ahmet Türk göreve iade edilecek mi?

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum