Yenilenme başarılabilecek mi?
Cüneyd Özdemir DEVA Partisi Başkanı Ali Babacan’a soruyor: -Hazine ve Maliye’nin başına Lutfi Elvan, Merkez Bankası’na Naci Ağbal getirildi. Bunlar Ak Parti’nin başarılı ekonomi yönetimi zamanlarında Ali Babacan’ın ekibinde yer alan isimler. Onların getirilmesi ile birlikte ekonomide de iyi işaretler görülmeye başlandı. Bütün bunlar artık ekonominin düzeleceğinin işaretleri mi?
Bu soruya belki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup konuşmasında verdiği mesajlar da eklenebilirdi. Neler onlar?
-Yeni yönetime destek: Hazine ve Maliye Bakanımızın ve Merkez Bankamızın yeni başkanının, enflasyon hedeflemesini ve para politikası araçlarını, temel yaklaşımlarımıza uygun şekilde, şeffaf, öngörülebilir, istikrarlı bir seviyeye en kısa sürede getireceklerine inanıyorum.
-İç – Dış yatırımcıya teminat: Türk ekonomisine ve Türk Lirası’na güvenen yerli ve uluslararası yatırımcıların kazancını kendi kazancımız olarak görerek, yatırımcılara her türlü kolaylığı göstereceğiz, desteği vereceğiz. Yatırım yapıldığında en yüksek ve güvenli kazancın sağlanacağı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini tüm dünyaya göstereceğiz.
-Diyalog: Ekonominin tüm taraflarıyla, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla yakın iş birliği halinde hareket ediyoruz. Uluslararası yatırımcılara ülkemizdeki imkanları, fırsatları, potansiyeli ve sağlayacağımız destekleri bizzat anlatacağız.
-Şeffaflık, öngörülebilirlik: Tüm bunları serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, şeffaflığı ve öngörülebilirliği artırmak suretiyle yerli ve uluslararası yatırımcıları harekete geçirerek yapacağız.
-Yapısal reformlar: Yatırım ortamının iyileştirilmesi, mali piyasaların derinliğinin artırılması, kamu gelir ve harcamalarının kalitesinin yükseltilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, iyi yönetişim gibi alanlarda da yapısal reformların hazırlıkları içindeyiz.
-Hukuk devleti: Önümüzdeki aylarda hukuk devleti ilkesini güçlendirme, öngörülebilir, kolay erişilebilen, hızlı ve etkin işleyen yargı sistemi konusunda yeni adımlar atacağız.
-Güven – Kredibilite: Ekonomi politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak, ülke risk primini düşüreceğiz.
Erdoğan’ın konuşmasından altı çizilebilecek cümleler genel hatlarıyla bunlardı ve bu alanlar, özellikle Ak Parti’nin içinden çıkmış iki partinin lider (Babacan – Davutoğlu) ve ekonomistlerinin işaret ettiği ana problemlerdi.
Onun için Babacan’a “İşte sizin ekip, işte sizin işaret ettiğiniz problemlerin farkında oluş ve üzerine gidiş… Bu yeni perspektife ne diyeceksiniz?” diye soruluyordu. Bir anlamda Babacan’ın “ekonomiyi iyi bilen adam” hüviyetiyle var olduğu düşünülen siyaset arenasında misyonu bitmiş mi oluyordu? Siyaset dâhisi diye nitelenen Erdoğan, damadının da feda edildiği bir zeminde içerden çıkan rakiplerini diskalifiye edecek bir hamle mi yapmıştı?
Babacan cevabında özetle “Evet, dedi, ekip bizim ekip. Güvenilir bir ekip. Ama sistemden kaynaklanan sorunları çözebilirler mi?” sorusunu getirdi. Babacan “sistemin tek bir iradenin belirleyiciliği” özelliğine dikkat çekiyor ve o değişmeden yapılacak değişiklikleri sadra şifa bulmuyordu.
Babacan’ın bakışını örnek olarak aldım. Onun veya başka siyasi liderlerin yaklaşımı ekonomi veya başka alanlarda ortaya çıkan sorunların ana kaynağının sonunda tek kişinin iradesine odaklanan, hele orada dominant bir liderlik olduğunda hiçbir alanın kendi özgünlüğünü yansıtamayacağı algısı ortaya çıkaran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik.
Cumhurbaşkanı grup konuşmasında tüm bu değerlendirmelerin bir yerinde “Yine de ısrar ediyorum” diye bir cümle başlatıyor ve sözünü “Faiz sebep, enflasyon netice” diye bitiriyor. Faiz - kur denkleminin kritik bir konu haline geldiği ve faiz artırmanın kaçınılmaz olduğu bir ekonomi zemininde Cumhurbaşkanının bu tavrından çekinildiği için faizin artırılamadığı ya da “laf dinlemeyenler”in gittiği biliniyorsa, yeni ekonomi yönetimi de bu konuda tereddütler yaşayacaksa…. “Yeni ekonomi yönetimi güven verebilecek mi?” sorusu kaçınılmaz olarak devreye giriyor.
Bu meseleyi, diyelim Yeni Şafak’ın sür-manşetten verdiği “Faiz lobisi bastırıyor” başlığı ile düşündüğümüzde daha girift bir ortam oluşuyor. Haberden ziyade gazetenin sahiplendiği bir analiz niteliği taşıyan metinde şu ifadeler yer alıyor:
“Ekonomi yönetimini dolar-faiz-enflasyon üçgeninde kıskaca almaya çalışan faiz lobisi, ekonomi yönetimindeki değişiklikle birlikte yeniden sahneye çıktı. Lobi, yeni Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal üzerinde baskı kurmaya başladı.”
Bunlar ne kadar etkiler, bir yandan kaçınılmaz zaruretler, bir yandan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin liderliğin dominant karakteri sebebiyle Türkiye’de aldığı biçim dikkate alındığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düştüğü şerh ne kadar belirleyici olur bilmiyoruz ama yeni ekonomi yönetiminin işinin kolay olmadığı açık. Dengeli bulunan ekip farklı bir sistem ve liderlik içinde sınav verecek. Kaldı ki şeffaflık, güvenilirlik, öngörülebilirlik ve hukuk gibi çok çetin sınav alanları bulunuyor.
Bu noktada dün Adalet Bakanının seslendirdiği “Anayasa Mahkemesi karar verip mahkemenin uyar mı oymaz mı gibi bir öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir” ifadesi ya da “Pardon dediğinizde, haksız yere içerde tutuklu kalan kişinin o günleri geri gelmiyor. Ticari itibarı, maddi kayıpları geri gelmiyor. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” tespiti - çağrısi, problemi görmek açısından önemli, ama icra kapasitesi açısından kuşkulu olmaktan kurtulamıyor.