Su terbiyesi
1988 yılıydı. Hac yaza rastlamıştı. Eşim, birkaç yıl önce rahmet-i Rahmana uğurladığımız kız kardeşim ile Hacca gitmiştik. Şeytan taşlama yerinin ana-baba günü olduğu zamanlar… Girdik o kalabalığın içine şeytanı taşladık. Ama biz de sırılsıklam olduk. Sonra bir otobüse bindik, Mekke’ye gideceğiz.
Susuzluktan kavruluyoruz, kıvranıyoruz. Bindiğimiz otobüsün camlarının üstünde küçük bir bölüm açık. Dışardan, o açık yerlerden içeriye küçük poşetler içinde su atıyorlar. Her poşet geldiğinde içerde bir “Allahüekber” nidası yükseliyor. Hayatta içtiğim en tatlı suyun o su olduğunu söyleyebilirim.
Çocukken susuzluklarımız oldu bağ bahçe işlerinde çalışırken. Öyle yerlerde çalışırken bulduğunuz suyu içersiniz, deredir birikmiş sudur ayırt edemezsiniz.
Çocukken harman yerinde çalışanlara su taşıdığım çok olmuştur. Oralarda da bir damla su altın değerindedir.
İlk gençlik yıllarımda geceleri bahçe sulamışlığım da vardır. Gençlere ve onlara eğitim veren öğretmenlere, anne – babalara “Birim insana yatırım” anlamına “Damlama usulü” sulamayı anlatmışlığım da…
“Suyunuz az olursa, onunla bağ, bahçe, hatta orman yetiştirmeye çalışırsanız, birim fidanın, ağacın günde kaç damla suya ihtiyacı olduğunu hesap edersiniz ve ona göre su verirsiniz, böylece çöl arazide orman yetiştirir, ya da bağ -bahçe yaparsınız. İsrail bunu yapıyor. Birim insana da aynı mantıkla yatırım yapıyor.”
İslam dünyası ile bir kıyaslama da yapıyorum. “Bizde insan çok. 1 milyar 5400 milyon mesela… Onun için birim insanın değerini gözetmiyoruz, eğitimin değerini idrak edemiyoruz. Bakın birim insana yatırım yapanların ve bizim İslam toplumlarının dünyadaki özgül ağırlığına. ”
Ne dersiniz, bizim dünyanın 500 üniversitesi içine üniversite sokamayışımız bununla ilgili değil mi?
Kuraklık bütün dünyanın sorunu. Şu habere bakın:
“Antarktika’da tahminen 10 bin kadar imparator penguen yavrusu buz kırılması nedeniyle öldü. Yavru penguenlerin altındaki deniz buzu, yavrular okyanusta yüzmek için gereken su geçirmez tüyleri geliştiremeden eridi ve parçalandı.
Kuşlar büyük olasılıkla boğuldu veya donarak öldü.
Olay, 2022’nin sonlarında, kıtanın batısında, Bellingshausen Denizi’ne bakan bir bölgede meydana geldi. Kırılma uydular tarafından kaydedildi.”
Konya ovasında yer altı sularının “vahşi kullanımı” sebebiyle obruklar oluşuyor.
Ve İstanbul…
Deprem korkusu ile birlikte “Su korkusu” yaşıyor. Su korkusu kapıyı çaldı, çalıyor. Barajlardan tarla ve mera görüntüleri geliyor. Park – bahçe sulamalarına kısıtlama geldi bile. Acaba evler için de “su kesintileri” olacak mı?
“Su kesintileri” dendiğinde, bir çok İstanbullunun uykusunun kaçacağı muhakkak. Kim semt semt su aramamıştır ki, kim bidonlarda su biriktirmemiştir ki?
Tayyip Erdoğan’ın İstanbul başarısının önemli bir kısmı da “Su başarısı” değil midir?
Peki “İstanbul’a ihanet ettik” nedir?
İstanbul dev bir mega-kent oldu… 16 milyon mu 20 milyon mu? Gelenlerin gidenlerin haddi hesabı yok.
Kuraklığın en yaman vurduğu şehir İstanbul dense yeri… Kim bilir belki 2024 seçimlerinin ana gündemlerinden biri de “Su” ya da “Susuzluk” olacak. Vatandaş neyi satın alır bilinmez: 2019’da belediyeyi üstlenenlerin yapamadıklarını mı, merkezi iktidarın yapmadıklarını, yaptırmadıklarını mı?
Melen’den su alamamak kimin hesabına yazılacak göreceğiz.
Başlığa “Su terbiyesi”ni koydum. Evet o da bir “Terbiye” işi. Hani çocuklarımıza “Diş fırçalarken suyu israf etmeme”yi öğütlüyoruz ya, büyüklere tıraş olurken “Musluğu açık bırakmama”yı tavsiye ediyoruz ya… Hepsi terbiye işi…
Peygamberimiz “Irmak kenarında abdest alıyor olsanız bile suyu israf etmeyin” buyuruyor. Terbiye bu.
Bir de Muhyiddin İbnül Arabi’nin sözü var benim çok sevdiğim: “Göğe iyi davran. Yere iyi davran. Ağaca iyi davran suya iyi davran. Kur’an’a iyi davran. Namaza iyi -davran.”
Kur’an, namaz dahil, gök, yer, ağaç, su… bunlar bizim hayat alanımız. Habitatımız. Onlarla iyi geçiniyorsak, iyi insan oluyoruz ve iyi bir hayat alanı oluşturuyoruz.
Eriyen buz kütleleri altında kalıp can veren penguenler, yapıp ettiklerimiz yüzünden verdiğimiz ilk kurbanlardır. Yaşadığımız su sıkıntıları ise yapıp ettiklerimizin kendi hayat alanlarımızı da daralttığının göstergeleridir. Göğe iyi davranmazsak uzak olmayan zamanda soluyacak hava sıkıntısı da çekebiliriz.