Kandil Cumhurbaşkanı seçtirecek güçte mi?
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Doğu – Güneydoğu illeri gezisi çok coşkulu geçiyor. Gezileri izleyen t24 yazarı Murat Sabuncu, bölgenin nabzını iyi tutan araştırmacı Reha Ruhavioğlu’na atfen şu tespiti yapıyor:
“Kılıçdaroğlu Kürt seçmenin yoğun yaşadığı illerde, 7 Haziran’da HDP’nin oy patlaması gibi sonuç alabilir.”
Kılıçdaroğlu’nun Van mitinginin coşkusu görüntülere de yansıyor.
Türkiye’de 2018’de sandığa giden her 100 Kürt seçmenin yaklaşık, 33’ü AK Parti, 10’u CHP, 57’si HDP’ye oy vermiş. Bugün ise yaklaşık; 21’i AK Parti, 20’si CHP, 58’i HDP olarak görüldüğü ifade ediliyor.
Ak Parti’nin Kürt seçmen oylarında 33’ten 21’e gerileyiş, CHP’nin oylarında yüzde 100 artış gözleniyor.
Bu arada HDP de Cumhurbaşkanlığında Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklamış durumda.
Soru şu:
-“Kürt seçmen” alanında bütün bu olan bitenler “Kandil direktifleri” ile mi gerçekleşiyor, yoksa Kürt seçmenin kendi tercih iradesi ile mi?
Taa Cumhurbaşkanı’nın diline varıncaya kadar bir “Kandil edebiyatı” akıp gidiyor. Birebir tv mülakatına gelindiğinde, -Erdoğan böyle bir şeye yanaşmıyor ya- herhangi bir AK Parti’li yetkilinin yüzüne karşı, “HDP’ye oy veren tüm Kürt seçmenlerin Kandil direktifi ile hareket ettiğini mi düşünüyorsunuz?” sorulduğunda “ık – mık” ediyorlar ama netice itibariyle “Evet aynen öyle düşünüyoruz” gibi bir söz de söyleyemiyorlar. Çünkü orada 6 milyon küsur oy var, tüm Kürt seçmenlerin Kandil direktifi ile hareket ettiğini söylemek, Kandil’e olağanüstü bir güç atfetmek anlamına da geliyor.
Ak Parti’nin yüzde 33’lük payı yüzde 21’lere düşmüş. Demek ki oraya oy veren vaz geçmiş, başka yere gitmiş. Kandil’in, yani PKK’nın direktifleri ile mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kandil’in desteği ile beraber bu ülkede cumhurbaşkanı olacak. Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez” buyurdu malum. Kamuoyu bu sözün “teslim etmez” kısmını tartıştı daha çok, ama bu sözün “Kandil’in desteği ile Cumhurbaşkanı seçilebilme” ihtimali üzerinde durulmadı. Bu yaklaşım, HDP desteğini Kandil ve PKK ile aynîleştirme düşüncesinin ürünü. Oradan yola çıktığınızda da tüm HDP oylarına terör örgütü gölgesini düşürmüş oluyorsunuz, oradan da Cumhurbaşkanı seçimi dahil Türkiye’nin en hayati konularını “PKK’nın – Kandil’in” belirlediği gibi bir noktaya geliyorsunuz.
Sorayım: Siz gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?
21 yıldır iktidardasınız, o zaman ne yaptınız terörle mücadele adına ki, ayakkabı numaralarını bildiğiniz 80 – 100 terörist hala Türkiye’nin Cumhurbaşkanı seçiminde en etkili aktör- faktör oluyor?
Eminim bu denklemi kuranlar ne dediklerinin farkında değiller. Toplumun geriye kalanını bir “Beka kaygısı”na sokmak ve oylarını devşirmek için fay hatlarına akıl almaz bir enerji yüklemek demek bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en son Konya konuşmasında buna bir şey daha eklemiş. Yapıyor zaman zaman bunu.
“Bay bay Kemal yanındakilerle beraber emri nereden alıyor? Kandil’deki teröristlerden alıyor. Biz emri Allah’tan alıyoruz.”
Allah Allaaah!
Bunu söylerken içi titremiyor mu? Seçim için bu kadarı da mı? Ne kadar kolay söyleniyor bu sözler Rabbim?
Erdoğan böyle bir sözü 2018 yılında Karadeniz gezişinde söylediğinde de aynı duyguları yaşamıştım. O zaman “Onların Doları varsa…” diye başlayan bir cümle kurmuştu. “Bizim de Allahımız var” demişti.
Baktım dün, Dolar kuru Ekim 2016’da 3 Lira barajını aşmış, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında 4.64 Tl imiş. Enflasyon da 15.4’müş. Erdoğan’ın yukardaki sözü söylediği tarih ise 10 Ağustos 2018’miş.
Şimdi dolar kaç, enflasyon kaç? Ne oldu, ne yaptık biz? Ne düşünsün şimdi ekonomideki gelişmeler, iktidarın hesapsızlıkları ve Kandil işleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan mesela gençler? Ne düşünsün?
Hadi, “Beka sorunu” deyip toplumun bir kesimini büyülediniz, ya öte yanda inanç alanında nasıl bir kafa karışıklığına sürüklediniz insanları?
Bu kadar ucuz mu görünüyor sizin oralarda inanç konuları? Bu kadar kolay mı “Devlet adına” ülkenin fay hatları ile fütursuzca oynamak?
Yazık, çok yazık.
Şunu söyleyeyim: Kandil ya da İmralı ile çok oynamayın. Size çok faydası olmuyor. Üstelik başka çok başka dosyalar açılıyor. Oslo işleri, İmralı tutanakları, Öcalan’a sağlanan villa olanakları… Kim bilir belki çözüm süreci sırasında Kandil’e gönderilen mesajlardan da bizim – mesela Akil İnsanların bile- bilmediği şeyler vardır. Ben, o süreçte iktidarla birlikte rol alan HDP’lilerin bile bazı şeyleri -müzakere disiplini- içinde henüz açıklamadıkları gibi bir noktaya geldim en son… Mesela, Bülent Arınç’ın Dolmabahçe mutabakatı ile ilgili bildiklerini biz biliyor muyuz?