Ekonomide traji-komik görüntü
MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, “Dolar stabil hale geldi, o nedenle fiyatlamayı da çok daha rahat yapıyoruz” demiş, sonra da “ama” diye eklemiş, “… Ama şimdi de fiyatlarda opsiyonlama 30-40 günlük sürelerden çok aşağı çekildi. Fiyatlarda geçerlilik süresi dediğimiz şey aşağılara çekildi. Şu anda maksimum 15 günlere çıkmış durumda. Hatta bir haftalık opsiyon tanınıyor.”
Doların 18.5’tan 15 civarına inmesi ve o civarda dolaşması, yüksek döviz kuru sebebiyle oluşan yüksek enflasyon yüzünden vatandaşın hayatı dayanılmaz hale gelse de, belli ki iş insanları cihetinden fazla sorun teşkil etmiyor. Anlaşılıyor ki o, “Dolar yüksekse yüksek, alırım, maliyetime yansıtırım olur biter” gibi bakabiliyor.
Ancak belli ki onun için de sorun bitmiyor. “Fiyatta opsiyonlama” denen alanda büyük sorun var. Tedarikçi, üretici ya da pazarlamacı, zincirleme fiyat garantisini bir haftaya kadar düşürmüş. Hani “Aldın aldın” diye bir reklam spotu var ya, “Bir hafta içinde aldın aldın, ikinci haftaya aynı fiyatla almaya garanti veremem.”
Bunu vatandaş yaşıyor zaten günlük hayatında, bugün gördüğü etiketten yarın da alım yapacağından kimse emin değil. Demek ki iş dünyası da aynı sıkıntıyı yaşıyor.
Bunun en somut ve gerçekten ülkenin ekonomik yapısının traji-komik görüntüsünü sergileyen örneği, son açıklamalarla ortaya çıktı.
Kiralar tırmanıyor, ev fiyatları tırmanıyor. Özellikle büyük şehirler dar – orta gelirli için yaşanamaz hale geldi, dar-orta gelirlinin ev – araba alma imkanı nerede ise sıfırlandı.
Hükümet bir yandan ev almak isteyenlere düşük faizle ev kredisi açtı, üreticilere de finans sağlayan adım attı.
Karar Cumhurbaşkanı tarafından açıklanır açıklanmaz, konut piyasasında müthiş bir hareketlilik başladı, alım – satım ya da inşaat hamlesi türünden bir hareketlilik değildi bu, acayip bir “fiyat ayarlama” hareketliliğine sahne oldu ülke. İlan edilmiş fiyatlar, anında 200 bin, 500 bin, bir milyon, yani kimin aklına ne gelirse o ölçüde artırıldı.
“Kararın mürekkebi kurumadan, üzerine güneş doğmadan konut fiyatları artmaya başladı. Hangi ara bu kadar vicdansız olduk?” diye tweet atan AKP’li Şamil Tayyar, bu dönemde gelinen “vicdan” seviyesini ortaya koyuyor ama bu arada iktidarın attığı adımların sadra şifa olmanın çok uzağında kaldığını da ifade etmiş oluyor.
İktidarın medyada amiral gemisi rolündeki Sabah Gazetesi’nin yazarı Dilek Güngör, o gece yaşanan emlak piyasası kıyametinden yola çıkarak ekonomi politikasına hükmünü koyuyor: “Anlayacağınız, ranta açık tam serbest piyasa düzeni!”
Peki iktidar adına söylenen ne? Onu da, bir süredir gözlerinde ışıltı görünmeyen Bakan Nebati seslendiriyor:
“… Bir takım fırsatçıların serbest piyasa ilkesiyle asla bağdaşmayacak şekilde konut fiyatlarında gerçekleştirdiği fahiş artışları çok detaylı bir şekilde yakından takip ediyoruz... Vatandaşları mağdur etmeye kalkışanlar hakkında ilgili her adımı atacak, asla müsamaha göstermeyeceğiz.”
Ne yapacaksınız? Hiç.
Çarşıya pazara ne yapabiliyorsunuz?
Hiç.
Bunlar gaz alma hamleleri. İflas eden tüccar eski defterleri karıştırırmış. Burada eski defter, ekonomi yönetimini bırakıp polisiye tedbirlere sığınmak oluyor.
Eski Merkez Bankası yöneticisi ve Gelecek Partisi ekonomi kurmaylarından İbrahim Turhan ısrarla “Düğmeyi yanlış iliklediniz, önce ona bakın” diyor.
Yüksek enflasyon var, yapışkan enflasyon var, iktidarda – ekonomi yönetiminde enflasyonun bu oranlara çıkmasını ciddiye almayan bir kafa yapısı var, yanlışta ısrar var, saplantı var…. Bunca vardan çıkacak sonuç insanların paniğe kapılmasından ve kendisini koruma içgüdüsünü harekete geçirmesinden başkası olamaz.
Ya kendisini koruyamayanlar? Asgari ücretliler, emekliler, çiftçiler, işsizler… Hatta doktor maaşıyla öğretmen maaşı ile ev bütçesini döndürme kıskacına düşenler…
Cebindeki 10 lirayı çıkarıp, bununla ekmek mi alsın, dolmuş parası mı yapsın’ı hesap edenler….
“Farkındayız” edebiyatı. Neyin farkında olabilirsiniz ki? Hiç cebinizdeki on lira ile dolmuş parası ve ekmek parası tercihi yaptınız mı? İki yıldır iş için çaldığınız tüm kapılardan eli boş döndünüz mü? Bulaşıkçılık da yaparım, temizlik işçiliği de, tuvalet bile temizlerim, diye söyleniyordu bir vatandaş uzatılan mikrofona…
İşte memleket bu.
MÜSİAD Başkanı ile başladık öyle bitirelim: Buyurmuş ki hazret: “Maalesef Türkiye’de iş beğenmeme gibi bir durum var. İnsanlar ağır işlerde çalışmak istemiyor. Yabancı uyruklu işçiler bu işlerde daha fazla çalışıyor.”
Başkan burada “yabancı işçilerin kayıt-dışı ve ucuzun ucuzu çalıştırılma durumu var” diye ekleseydi daha gerçekçi olurdu.
Başkan’ın asgari ücretlilere de bir tavsiyesi var. “Asgari ücret İstanbul ya da Ankara gibi büyük illerde cazip olmaz“ diyor ve “daha rahat yaşamak için Anadolu’yu adres gösteriyor.”
Ne diyelim, ülkeyi getirdiğimiz durum bu. MÜSİAD’ın keyfi yerinde mi?