Doğu Türkistan davası
Emin olun, Çin açısından baktığınızda bu başlık bile problemli. Çünkü “Doğu Türkistan”a “Doğu Türkistan” dediniz. Ne diyecektiniz? “Şincan özerk bölgesi.” Birisi Doğu Türkistanlıların dili, diğeri Çin’in. Çin dilinde Şincan (diğer ifade biçimiyle Sinkiang) ilhak edilmiş ülke anlamına geliyor. Doğu Türkistan, bağımsız bir Türk-İslam yurdunun adı, Şincan ise sömürgeleştirilmiş bir Türk-İslam vatanının...
Ben yazı hayatına girdim gireli, bir “Doğu Türkistan davası” olduğunu biliyorum.
Doğu Türkistan’ın son başbakanı merhum İsa Yusuf Alptekin Bey, Türkiye’ye sığındığı günden başlayarak vefatına kadar, gözlerinin görmez olduğu dönemlerde bile, insanların yüreğine ulaşarak Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü anlatmaya çalıştı.
Şunu biliyorum: Dönemin ABD Başkanı Reagan’a, Suud Kralı Fahd’a, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Demirel’e “Doğu Türkistan’ı unutmayın, orada insanlar acı çekiyor ve bir vatanın kimliği değiştiriliyor” diye mektuplar yazdı. Bunu biliyorum, çünkü mektuplarını ben yazdım. Benden sonra da tarihçi yazar Veli Şirin Bey yazdı.
Niye Amerika’ya, Suudlular’a yazdı? Çünkü kendisinin gücü yoktu; orada Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerinin kendilerini savunacak gücü yoktu. Mazlumlar her kapıyı çalarlar çünkü.
***
Yine yazı hayatına girdim gireli Türkiye’nin Çin ile Doğu Türkistan üzerinden ilişkisi hep “sıkıntılı” olmuştur. Çin’i ne yapmalı, Doğu Türkistan’ı ne yapmalı?
Doğu Türkistan’ı unutamıyorsunuz, çünkü kardeşiniz, çünkü ülkenizde oradan göç etmek zorunda kalmış insanlar var, Çin’e tavır koymakta tereddüt ediyorsunuz, çünkü dev bir ekonomik güç ve ekonomik ilişkileri geliştirmek istiyorsunuz. Ne yapacaksınız?
Bir de Doğu Türkistan sürekli gündemde, çünkü oradan yoğun insan hakları ihlali haberleri geliyor. Bu haberler, Türkiye gündeminde karşılık buluyor. Her dönemde iktidarlara soruluyor: “Doğu Türkistan’daki acıyı görmeyecek misiniz?”
İşin bir de Amerika boyutu var hiç kuşkusuz.
Yeşil Kuşak teorilerinden beri Asyalı Müslümanlar Amerika’nın gündeminde. Amerika Sovyet Rusya’ya karşı, güneyden bir Müslüman kuşatması geliştirmeyi stratejik planlarına dahil etmiş. Bu Amerikan stratejisi.
Bu strateji Sovyet-Çin hakimiyeti altında bulunan ya da Sovyet tehdidine maruz kalan Müslüman toplumlar-ülkeler nezdinde nasıl bir karşılık bulmalı?
“Bu iş Amerikan çıkarlarına hizmet eder, bir emperyaliste karşı başka bir emperyalistle birlikte olmak bize yakışmaz, en iyisi Sovyet-Çin hakimiyeti altında kalmaya devam edelim” mi denmeli, yoksa “Kurtuluş için bir ümit veriyorsa onu değerlendirmeliyiz” mi denmeli?
Mesela Afganistan’da Sovyet işgaline karşı Mücahidler ABD kuvvetleriyle birlikte karşı koymayı tercih ettiler ve işgali püskürttüler. (Sonra iktidar paylaşımı noktasında birbirlerine girmeleri ayrı bir konu) Çeçenistan’da ise mücahidler yalnız kaldı ve Rusya Grozni’de tarihte eşine ender rastlanan bir vahşet icra etti.
Acaba Amerika Doğu Türkistan davasını Çin’e yönelik kuşatmasında araç olarak mı kullanıyor?
Türkiye’de ve dünyada, Doğu Türkistan adına ve Çin karşıtı bütün eylemler Amerika’nın soğuk savaş stratejisinin uzantısı mı?
O yüzden Türkiye’de Doğu Türkistan’a sahip çıkan islami çevreler, farkında olarak olmayarak Amerikan politikalarına alet mi oluyorlar?
Hele bir kısmı iktidarı zaafa uğratmak için Amerikan çıkarlarına uygun olarak Çin ile ilişkileri bozmaya mı çalışıyor?
***
Öyleyse...
Çin’in Doğu Türkistan’a yönelik uyguladığı “Çin usulü” eritme, dönüştürme, nüfus yapısını bozma projelerine karşı sessiz kalmak, toplama kamplarını görmemek, en küçük itiraz seslerini zindanda çürütmeye itiraz etmemek... Türkiye’nin “Orada yanlış şeyler oluyor” tarzındaki cılız tepkisini bile yadırgamak...
Bu mudur?
Şunu biliyorum:
İsa Bey, “Aman Türkiye’nin başına bir şey gelmesin” diye çırpınırdı. Onun için dünya ülkelerinden yardım isterdi. Çin’e laf anlatamadığına göre başka ne yapacaktı? Türkiye’nin taşıyamayacağı bir yükün altına girmesi değildi istediği. Ama Çin ile ilişkide bir de “Oradaki kardeşleri”ne dair bir gündem maddesi olsun, diyordu.
Gündemde bir Abdurrahim Heyit maddesi bulunması Türkiye’ye zarar vermez. Aksine Çin nezdinde “Türkiye ile iyi ilişkinin şartları”ndan birisi olur. Şayet Türkiye’nin stratejik değerinin ve Çin nezdindeki artılarının farkında iseniz...