Davutoğlu’nun durduğu yer
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Perşembe akşamı çıktığı Global tv’de partisinin Millet İttifakı ile “Eklemlenme – monte olma” tarzında bir ilişkisi olmayacağını açıkça, “ancak Millet İttifakı’nın yeni bir veçheye bürüneceğini ve partisinin orada yer alacağını” da mealen ifade etmişti.
Cuma akşamı Karar tv’deki programdan önce Gazetede bizlerle yaptığı sohbette ise durduğu yerin anlamını detaylıca paylaştı. İzlenimlerini paylaşmak istiyorum:
Davutoğlu öncelikle seçimlere giderken Cumhur İttifakı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyun planına dair görüşlerini ifade ediyor; Buna göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamplaşmayı muhafazakar değerler üzerinden derinleştirmek istediğini, bunun için CHP ya da sol çevrelerden kırılacak potları malzeme olarak kullanacağını, son açıklamalarının bunun işareti olduğunu, Öcalan vs hamleleriyle alabilirse bir miktar Kürt oyu almaya çalışacağını, Ak Parti’den ayrılanların kurduğu Gelecek, DEVA ve Saadet’i, muhafazakar oyları etkilemelerini önlemek için CHP’ye “eklemlenmekle” suçlayacağını öngörüyor.
Kamplaşma tarzında bir yapının Türkiye’ye fayda değil zarar vereceğini düşünüyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın oyun planına göre oluşacak bir karşı ittifakı ve ona eklemlenmeyi belli ki hem kendi partisi adına hem Türkiye adına doğru bulmuyor, ayrıca sonuç almakta zorlanılacağı kanaatini taşıyor.
Değerlendirmesi mealen şöyle:
Millet İttifakı için Osmanlı’nın son dönemindeki arayışlardan bu yana devam eden potansiyel üç damar var: Batı yanlısı damar ki bunu CHP temsil ediyor, Milliyetçi damar ki, bunu İyi Parti temsil ediyor, ve muhafazakar, dindar, islâmî damar ki bunu da Saadet ve Ak Parti’den ayrılan DEVA – Gelecek temsil ediyor. Millet İttifakı’nın sütunlarının bu üç ana damarın birlikteliği kaidesi üzerine oturmasının toplumsal barışa olumlu katkı sunacağı gibi bir tasarımı – öngörüsü var.
Benim değerlendirmeme göre bu, biraz MSP – CHP koalisyonunun Ecevit tarafından en azından kendi tabanını ikna sadedinde “Tarihi yanılgının onarılması” izahını, biraz merhum Özal’ın ANAP’ı kurarken tam da Davutoğlu’nun yaklaşımına benzer şekilde “Dört eğilimi” buluşturma hedefini andırıyor. Muhtemelen Ak Parti de yola çıkarken “Açılımlar” ile böyle bir Türkiye’yi inşa etme arayışından hareket etmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yüzde 50 artı 1 hesabını tahkim etme vs ile kamplaşma alanına direksiyon kırıldı.
Davutoğlu bu değerlendirmelerini son günlerde yaptığı ziyaretlerde hem Kılıçdaroğlu hem de Meral Hanım’la paylaşmışmış. Alt kadrolar halinde çalışma yürüten 6 partinin tamamıyla (Saadet, DEVA, Demokrat Parti) paylaşmayı da düşünüyor. Görüştüğü iki lider sıcak karşılamışlar değerlendirmeleri. Bir tür “Millet İttifakı’nın felsefesi” anlamına geliyor bu.
Davutoğlu, bu arada HDP eş başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile de görüştü. HDP ile görüşmekte sakınca görmüyor öncelikle. “Herkesle görüşürüm” diyor. Onlarla HDP’nin Türkiye demokrasisine katkısının imkanları üzerine konuşulduğunu anlıyoruz açıklamalarından. Özellikle Global tv’deki mülakatta bu görüşmede, terör, dağ ile ilişki, Kürt sorunun çözümünde takınılacak tavır üzerinde görüş alışverişi yapıldığı anlaşılıyor. Davutoğlu “Başbakanlığı döneminde terörle en keskin mücadeleyi vermiş olması”na dayanarak, herkesle ülke sorunlarını görüşmekten kaçınmayacağının altını çiziyor.
Ne olur bundan sonra? Kılıçdaroğlu ve Akşener nasıl okumuşlardır Davutoğlu’nun yaklaşımını, Saadet ve DEVA ile görüşmeler nasıl sonuçlanacaktır bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Bir anlamda Davutoğlu, Millet İttifakı’nın önüne “Ortak aday” arayışından önce, “perspektif - vizyon tanımlaması” ihtiyacını koymaktadır. Bunu, bu ittifak içinde “muhafazakar temsil”in daha anlamlı hale gelmesi için istediği de düşünülebilir. Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “CHP’ye eklemlenme” söyleminin kitleleri etkileyeceğini düşünüyor. Bunu “siyasi” bir kaygı olarak okumak mümkün, muhafazakar- milliyetçi kitlelerle diğer toplum kesimlerinin derin fay hatlarıyla ayrışmasını Türkiye’nin geleceği için büyük risk olarak telakki ediyor olması mümkün.
Davutoğlu akademisyen iken siyasetçi olup, Başbakan iken partisinden ayrılıp, yeni bir parti kurmak gibi çetin işe soyunan bir sima. Partisinin henüz sınırlı bir toplumsal karşılığa ulaştığı görülüyor. Ancak onun da, DEVA lideri Babacan’ın da, Saadet lideri Karamollaoğlu’nun da bilinen ifadeyle söylersek “özgül ağırlıkları”nın şu anda görünen oy oranlarıyla sınırlı olmadığını söylemek mümkün. Bunu hem iktidar cenahı görüyor hem muhalefet cenahı. Bakalım Davutoğlu’nun bu çıkışı siyaseti nasıl hareketlendirecek?