Çok dikkat çekici bir Kur’an ayeti
Kur’an ayetleri üzerinde düşünmek, onu hayat kılavuzu olarak bilenlerin önemli bir görevi. Kur’an’la ilişkiyi “Bu ayet bana ne söylüyor?” gibi bir duyarlılıkla sürdürmek, onunla hukukumuzu doğru düzenlemek anlamına gelir.
Geçen günlerde Kur’an’dan “diri bir hayat yaşama”nın olmazsa olmazını öğrenmiştik. Bugün çok önemli bir ayet üzerinde düşünmeyi öneriyorum okuyucularıma. Çok önemli, bir o kadar da derin düşünme gerektiren bir ayeti…
Mümtehıne (60) suresinin 5’inci ayetinden söz ediyorum. Aslında bir dua öğretiliyor ayette. Şöyle: “Ey Rabbimiz! Bizi, küfre sapanlar, inkarcılar için bir fitne/imtihan aracı yapma!” Ayetin devamı da şöyle: “Bağışla bizi ey Rabbimiz! Sen, yalnız sen sonsuz kudretin, sonsuz hikmetin sahibisin.”
Ne demektir bu? Belli ki inanan insanlar yöneliyor Rablerine ve kendilerini inkarcılar için “fitne” kılmaması dileğinde bulunuyorlar.
Ayete, Kur’an meallerinde genellikle “inkarcıları bizim üzerimize hakim kılıp da bizi zora düşürme” gibi bir anlam verilmiş. Fakat bazı meallerde de “İnkarcılar için fitne olmak” ifadesine, “onların inkarını artıracak yanlışlar yapmak” anlamı verilmiş.
Diyorum ki, ayetin bu anlamı üzerinde biraz düşünelim. Biz bir yanlış yapacağız ve bu, inkarcıları daha kötü noktalara yöneltecek. Buna neden sebep olunsun ki?
“Bir kalp yazısı” başlıklı yazımda kısmen bahsetmiştim. Yayın hayatında 16 yılı dolduran Genç dergisinin Mart 2022 sayısının kapak konusu: Din dili gençlerde nasıl karşılık buluyor?
Önemli bir konu mu? Elbette. Hani zaman zaman gençlik, deizm, ateizm vs. gibi akımlarla birlikte konuşuluyor ya… Acaba nasıl oluyor da öyle oluyor? Acaba kamuya yansıyan “Din dili”nde problem var da gençler, din ile sağlıklı ilişki kurmadıkları için mi? Kim o kamudaki “din dili”nin üreticileri? Kürsüye çıkan, ekrana çıkan ya da herhangi bir ortamda arz-ı endam eden hocalarımızın kendine bakması gerekiyor mu?
Genç dergisi geniş bir dosya hazırlamış bunun için. Gençlere sormuş, ilim adamlarına sormuş.
Gençlerden özetlediğim tespitler şunlar:
-Popüler din dili insanları dinden soğutuyor.
-Uçlarda yaşıyoruz, gençlerle iletişim kopuyor.
-Kürsülerde tahakküm edici, tepeden bakıcı, emir kipli dil kullanılıyor.
-Popüler hocalar yaşadıkları toplumun sosyolojisinden haberdar değil.
-Eğitimli insanları tatmin edecek bir din dili geliştirilmiyor.
-Siyaset ve diyanet ilişkileri sağlıklı olmadığında camilerin birleştirici vasfı aşınıyor. Din dilinin dolayısıyla dinin, siyasi çıkarlar uğruna kullanılması bir çok genç için “İslam buysa” yaklaşımıyla dinden uzaklaşma sonucunu doğuruyor.
-İtidalli bir din diline ihtiyaç var.
Dediğim gibi geniş bir dosya hazırlanmış. Özellikle kamuoyu önüne çıkan ve din adına konuşanların altını çizerek okumasında fayda olduğunu düşünüyorum.
Dosya içinde ilim adamlarının görüşlerine de başvurulmuş. Onlardan birisini, gerçekten kapsayıcı muhtevası sebebiyle burada paylaşmak isterim. Ankara İlahiyat’tan Prof. Dr. Bünyamin Erul’un sözlerini. Soru şu: “Hangi vaiz/ hoca/hatip tipi İslam’a yarardan çok zarar veri yor?” İşte herkes “İslam adına” konuşacak herkesin içine, kalbine, diline nakşedeceği söz ve hayat disiplini:
“İslam’ı temsil makamında olduğu için, hâli ile kâli, söylemi ile eylemi birbirine zıt olan, kendisinin yapmadığı, yapamayacağı şeyleri halktan bekleyen, hikmetsiz, mev’izesiz, basiretsiz, ferasetsiz, siyasetsiz, kifayetsiz bir üslup kullanan, vaaz ve irşad için dil, edebiyat, güncel malumat vb. yeterli donanımı olmayan, manasını ve mesajını anlayamadığı, anlatamadığı ayetleri delil olarak kullanan, halkın anlayamayacağı veya yanlış anlayacağı, amel konusu olmayan sorunlu rivayetleri aktaran, yalan olduğunu bildiği halde sırf gözyaşı için uydurma rivayetleri, asılsız kıssaları anlatan, halkı korkutmak için sürekli azabı, gazabı dillendiren yahut onların hoşuna gitsin diye sürekli cenneti müjdeleyen, ayet-hadis kullanımında terğib-terhib dengesini sağlayamayan, gündemi, günceli, gelişmeleri takip etmeyen, ilgisini-bilgisini yenilemeyen, kendi ideolojisini, politik görüşünü veya meşrebini kürsüye taşıyan, muhatabın seviyesini, eksiğini, ihtiyacını, ilgisini ve bilgisini dikkate almayan, gençlere, hanımlara, çocuklara, yaşlılara ayrı bir dil ve üslup kullanmayı beceremeyen, yapıcı, olumlu, alımlı, ılımlı, ilimli, hilimli bir üslup geliştiremeyen, her vaaz için, muhataba, zamana ve mekana özel, özenle hazırlanmayan bir vaizin zararı faydasından çok olacaktır.”