Amerika kime oynar?
2020 Kasımında ABD’de başkanlık seçimleri var. Acaba biz kimin kazanmasını isterdik? Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Trump’ın hem Putin’in “açık sözlülüğü”nü, dobra dobralığını, içinden geçenleri pat diye söylüyor olmasını seviyor. Onun için herhalde en azından Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’ın seçilmesini tercih ederdi.
Amerika’da lider adayları için lobi yapılabiliyor. Birçok odak, lider adayları lehine-aleyhine kampanya yürütüyor, hatta maddi yardımda bulunuyor. Trump’ın seçilmesinde Rusya’nın müessir olduğu iddiası bugün bile Amerika’daki siyasi tartışmaların ana teması.
Trump lehine kampanyaya bir şekilde katılmak ister miydik? Bunu bilmem ama, muhtemelen oradaki FETÖ yapılanmasının seçimlerde etkin olduğu söylenebilir.
Biz, Libya’da iktidarın belirlenmesinde etkili olmaya çalışıyoruz. Suriye’de de öyle.
Bunları niye yazıyorum? Dış ilişkilerin bir boyutunda ilişki kurduğunuz ülkelerin yönetimlerinde size dost kadroların olması işinizi kolaylaştırır da onun için.
Amerika dünyanın süper gücü. Bizden çok daha geniş alanda belirleyici oluyor, olmak istiyor.
Acaba Amerika Türkiye’de bugünden yarına nasıl bir siyasi gelecek öngörüyor?
Bu sorunun güncelliği, Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin bir yazısı ile oluştu. Selvi, ABD’lilerin MetroPOLL Araştırma Şirketi’ne “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dışında AK Parti’de kim lider olabilir?” diye araştırma yaptırdığı iddiasını köşesine taşıdı. Selvi’ye göre şirketin CEO’su Özer Sencar bu iddiayı doğruladı, ancak başka bir bilgi vermedi.
Böyle bir haberin iç siyasete yansımasının olmaması mümkün değildir. Bu haberden yola çıkarak, “Amerika’nın Erdoğan yerine yeni isimler aradığı” gibi yorumlar yapılabilir.
Amerika’nın böyle bir yola girmesi mümkün müdür? Tabii ki mümkündür. Amerika’nın Türkiye’de ilişkileri kolay yürüteceği partnerler araması kadar normal bir şey olamaz. Tıpkı bizim Amerika’da, ilişkileri kolay yürüteceğimiz partnerler aramamız gibi.
ABD’den gelen bu tür girişimleri, bir “Trend okuma” faaliyeti olarak görmek de mümkündür. Amerika aslında bunu hep yapar. Amerikan diplomatik kadrolarının bir işi de siyasi, ekonomik, kültürel, ahlaki anlamda “trend okumak” ve bunu merkeze bildirmektir. Halkla görüşürler, siyasetçilerle görüşürler, kanaat önderleri ile görüşürler, sokağı dinlerler vs.
2023 seçimlerine 3.5 yıl gibi bir zaman var. ABD’nin bu seçimleri okumaya çalışması normaldir. Tayyip Erdoğan’ın gelecek tasarımını ve ondan sonra Ak Parti’nin ne olacağını okumaya çalışması da normaldir. Türkiye’yi 17 yıldır yöneten bir siyasi kadro ve liderlik söz konusudur. Bu dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrindeki kırılmalar dikkate alındığında Amerika geleceği okumayı da önemser, onu etkilemeyi de.
Peki ne kadar etkiler?
Bu konuyu değerlendirirken mesela Ak Parti’nin yola çıkış yıllarına bakmak uygun olabilir. O dönemde birçok çevre (Fazilet camiası, solcular, ulusalcılar) Tayyip Erdoğan’ı Amerika’nın desteklediğini iddia etti. Ben o zaman “Amerika’nın bir ülkede yükselen ve iktidara aday olan yapıya oynadığını, bu yapı ile ilişki kurarak yönlendirmeye çalıştığı”nı yazdım. O dönemde Erdoğan’lı Ak Parti’nin iktidar adayı olduğunu görmemek ise ancak gözleri kapamakla mümkündü.
O günkü süreçte Ak Parti liderliğinin Erdoğan-Gül dahil ABD ile, AB ile iyi ilişki kurma çabasında oldukları da biliniyor. Batı merkezlerine ziyaretler bunun için yapıldı. Bunun da hesap tarafı vardır: Bir, Batı’dan rezerv görmemek, iki, içerdeki meşruiyet sıkıntısını Batı desteği ile aşmak. Ak Parti liderliğine Refah tecrübesi bunu göstermişti. Refah’a yönelik iç dış ambargonun ancak böyle aşılabileceği öngörülmüştü.
Ak Parti, 2008 yılına kadarki iç direnişi böyle kırdı denebilir.
Bugüne geldiğimizde acaba Amerika, “yükselen trend”lere baktığında neyi görüyor? Tayyip Erdoğan’ın son dönemi olduğunu mu düşünüyor, Erdoğan’dan sonra Ak Parti’nin gücünü koruyup koruyamayacağı noktasında ne öngörüyor, başka alternatifleri nasıl görüyor, İstanbul’da farklı bir çıkış gösteren İmamoğlu, ABD için de muhtemel Türkiye yöneticileri arasında mı yer alıyor? Ak parti içinden çıkıp yeni şeyler söylemeye çalışan siyasi oluşumlar Washington’da nasıl okunuyor?
Belli ki bunları konuşacağız. Türkiye önemli bir ülke, Türkiye’yi bugün kimin yönettiği kadar yarınlarda kimlerin yöneteceği konusu da, Amerika başta olmak üzere bütün dünyanın meselesidir.