21 yıl: İslam-Toplum ilişkisinde nasıl bir gelişme oldu?
Ak Parti’nin 21 yılının, siyasetin İslam – Toplum ilişkisine etkisi açısından da tahlil edilmesini gerekli görmez misiniz?
Şöyle bir soru: Bu 21 yılda İslam – Toplum ilişkisinde İslam adına ne kazanıldı ne kaybedildi?
Bir kere şunu peşinen söylemek isterim: Türkiye’nin İslam’la ilişkisini hayati değerde bulurum. İslam’la sağlıklı ilişkinin Türkiye’ye de, İslam’a da kazandıracağını düşünürüm. Bu konudaki yanlış oluşumların her iki alana kaybettireceği de bence kesindir.
Cumhuriyet döneminde başlangıçtan itibaren bu ilişkinin sağlıklı zemine oturtulmadığı, bu sebeple de uzun yılların “sistem sancısı” geriliminde yaşandığı, bunun da ülkeye kaybettirdiği bir gerçektir.
Tek parti dönemi sancıları, çok partili hayat içinde laiklik yorumu etrafındaki gerilimler, bunun siyasete yansımaları, darbeler, dini hayata yönelik kısıtlamalar, hayat tarzı yasakları vs…
Demokrat Parti’den Ak Parti’ye kadar devlet – toplum hayatında İslam’a ne kadar yer olacağı konusu tartışmalara sebep olmuş.
Refahyol iktidarında Başbakan Erbakan’ın Başbakanlıkta dini önderlere iftar vermesi kıyameti koparmış.
Ak Parti’ye 2008’de yüzde 47 oyla iktidarda iken kapatma davası açılmış.
Oralardan bakıldığında şu anda 20 yıllık Ak Parti iktidarının dindarların devlet hayatına iştirakleri açısından pek çok şeyi gerçekleştirdiği bir vakıadır. Başörtülü milletvekili, başörtülü hakim, başörtülü asker…. Bu anlamda sembolik önem taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürütmede olduğu kadar yasama ve yargıda da etkinliği açıktır.
Erdoğan iradesinin, Ak Parti’ye oy veren geniş halk kitleleri toplumun en yoksul kesimlerini oluşturuyor olsa bile kimi çevrelerin zenginleşmesine imkan hazırladığı da biliniyor.
Olaya “İslam’la ilişkiler” açısından bakıldığında Erdoğan’ın iç – dış islâmî muhitlerde “Ümmetin lideri” gibi bir pozisyonda görüldüğü biliniyor.
Peki ama zaman zaman dini söylemle iç içe geçen bütün bu iktidar görünürlüğü, toplumsun İslam’la ilişkisine nasıl yansıyor?
Ya da şöyle sormak mümkün: İktidarın dini söylemle iç içe geçen görünürlüğü, insanların İslam’la ilişkilerini olumlu yönde mi etkilemekte, yoksa olumsuz sonuçlar mı doğurmakta?
Bu soruyu önemsiz bulan da olabilir. Ama ben, İslam adına görünürlük sunan her bireyin ya da kurumun sağlıklı bir sunum yapması gerektiğini düşünürüm. Ve bu noktada siyasetin içindeki veya tepesindeki kişilerin sorumluluğunun sade bir insandan çok daha fazla olduğuna inanırım.
Türkiye’de İslam aleyhine yürütülen kampanyaların tamamında sembol kişilerin – kurumların toplum tarafından yadırganan tavırları malzeme olarak kullanılmıştır.
Böyle hesaplanmış – planlanmış bir kampanya olmasa bile, sergilenen görünürlükler, yoğun iletişim ortamında insanların gündemine düşer ve yargılanırsınız. Söyledikleriniz, yaptıklarınız, iş tutma tarzınız, hatta jestleriniz, mimikleriniz yargılanır. Tek tek yargılanırsınız, total olarak yargılanırsınız.
Şöyle bir soru: Gençlerde geliştiği ifade edilen inanç sorgulamalarında acaba dini söylemler yanında siyasi görünürlüklerin de etkisi var mıdır?
Kullanılan iktidarın “Müslümanların siyaset tarzı” olarak okunması ve bu iktidar diline yabancılaşmanın dini alana yabancılaşmaya dönüşmesi gibi bir ihtimal var mı, risk var mı?
Belki de bunlar siyasetin olmazsa olmazı olarak görülecektir. “Siyasette ahlâk ve değer” kolayca ihmal alanına sürülecektir. İleriki zamanlardadır olumlu sonuçlar… Yeter ki iktidar korunsun, güven sarsılmasın.
Bence Ak Parti iktidarlarının özellikle “İslam – Toplum ilişkisi”ne yansıması konusunda duyarlı olanlar bu alana bir kere daha bakmalılar. Belki de o alanda ciddi zemin kayması yaşandığı görülecektir.