Yalanın kibarcası ‘post-truth’

Son zamanlarda popülerleşen bir kavram post-truth.

Sözlük anlamı hakikat ötesi. Bazıları buna “yalanın kibarcası” da diyorlar. Ama düz yalan kadar basit değil burada anlatılmaya çalışılan durum. Posttruth, siyasetçiler ve diğer toplum seçkinleri tarafından üretilen ve nesnel gerçeklerle uyuşmayan birtakım öykülerin oluşturduğu algı dünyası anlamına geliyor. Ülkeyi yönetenlerin ülkenin tam da yönetilmesi gerektiği gibi yönetilmekte olduğuna halkı ikna etmek için sundukları gerekçelerin anlam evreni.

Elbette bugüne mahsus bir mesele değil bu ama adı bugün konulmuş diyelim. Siyasetin tabiatından kaynaklanan bir boyutu da var şüphesiz. Siyaset yalanla yapılır anlamında söylemiyorum. Siyaset yaparken nesnellik ister istemez bir tarafa bırakıldığı için, belirli gerçekler başka bazı gerçeklerin varlığını örtecek derecede öne çıkabilir söyleminizde. Bilimde ve felsefede bile nesnel yaklaşımların mümkün olup olmadığı tartışma konusuyken insanları belirli tutumlara ikna etmeyi gerektiren siyasetten nesnellik beklemek yanlış olur zaten.

Onun için mesela iktidardakilerin her hangi bir konu hakkında “yanlış yaptık” diyerek özeleştiride bulundukları pek görülmez. Muhalefettekilerin de iktidarın herhangi bir başarısını veya olumlu çabasını kolay kolay alkışlamadıkları gibi…

***

Bugün siyasi propaganda mekanizmalarının ve kitle iletişiminin yüksek teknolojiyle ve karmaşık yöntemlerle gerçekleştiği bir ortamda nesnel gerçekliğin yerine başka bir gerçeklik dünyası inşa etmek bir yandan kolay ama diğer yandan yine aynı sebepler yüzünden neyin ne olduğunu anlamak da kolay. Demek ki bir tarafın söylediğine öbür tarafın inanması şeklinde basit bir düzenek işlemiyor burada. Buradaki temel problem toplumların “hakikat tercihi” noktasında ortaya çıkıyor. İnsanlar ve kitleler “hangi hakikati tercih edeceğine” kendileri karar veriyorlar. Dolayısıyla çözülmesi gereken bilmece bu tercihlerin neye göre gerçekleştiği, hangi şartların bu süreçte etkili olduğu konusunda düğümleniyor.

Yalan kelimesini kullanmak istemiyorum ama bu meselenin psikolojik temelini anlamak için pembe yalan kavramını hatırlamak lazım. İnsanlar inanmak istedikleri veya daha doğrusu inanmaya ihtiyaç duydukları yalanlara inanırlar. İşin özü bu galiba. Kendini çirkin gören bir arkadaşınıza “çok güzelsin” derseniz buna belki hemen inanmayabilir ama bu yalanı defalarca tekrar ederseniz ve üstelik başka kişiler de aynı şeyi söylerseler arkadaşınız güzel olduğuna inanmaya başlar ve “sana yalan söylüyorlar sen çirkinsin” diyen biri olursa onu yanından kovar muhtemelen. İşte bu “hakikat tercihi” dediğimiz şeydir.

***

Siyasetteki mekanizma biraz daha farklı olsa da özü aynı: İnanmaya ihtiyaç duyduğunuz söze inanmak. Ama aynı zamanda fayda kavramı da devreye giriyor burada. Yani inandığınızın size “somut bir fayda” sağlaması da gerekiyor. Trajikomik olan husus şu: İnsanoğlunun fayda algısını büyük oranda nesnel gerçeklik belirliyor. Kısa bir süre algı bulanması yaşasa bile insan nihayetinde kendisini ilgilendiren konularda rasyonel bir fayda maliyet analizi yapabiliyor.

Meseleyi basitleştirirsek ve aynı zamanda bugünkü somut gündem konularına bağlarsak… Cebindeki paranın eksildiğini gören ve bilen bir insana bunun doğru olmadığını anlatmak çok riskli bir tutum olur. Sosyal psikolojiyi şekillendirmekte işinize yarayan yöntemler veya gerekçeler burada ters etki yapabilir. “Ekonomiyi kötü yönettik, yanlış işler yaptık” demek siyasetçinin işine gelmez ama “Aslında çok iyi durumdayız, siz buna inanın” demenin de başka konularda sizin söylediklerine inanma ihtiyacı duyanlar üzerinde aynı etkiyi yapması giderek zorlaşacaktır. İnşa ettiğiniz post-truth yapıdan eksilecek olan bu tuğla çatıyı da yere indirebilecektir.

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
24 Yorum
  • Tiki Tiki Praf / 12.08.2020 09:12

    Ne güzel yazmışsınız. İşine gelen hakikati tercih eden yazarlarınızı tarif etmişsiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • AK-Pak katakulli,sahte diplomalilarin partisi (! / 11.08.2020 17:42

    Asagidaki yorumumdaki bir hatayi düzeltmek istiyorum.IMF'e 5 milyon $ yardimi (!) bu rakami 5 milyar $ olacakti. 5 milyon $ nedir ki IMF'in "disinin kovuguna gitmez" (!)..

    Yanıtla (0) (0)
  • Mürsel / 11.08.2020 16:03

    Hiçbir müfsid, ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum.” (Bediüzzaman, Münâzârât, s. 119

    Yanıtla (0) (0)
  • AK-Pak katakulli,din tacirlerinin partisi.. / 11.08.2020 15:48

    Bu AKP döneminde biz ne palavralar gördük.bu konuda cok "antremanliyiz" (!).. Fezaya yapilan 4 seritli otobahn,milli yerli ucak "hala göklerde ucup duruyor" yerli-milli otomobil, ve cok yeni piril-piril bir yalan.IMF'e bir tarihte 5 milyon ($) ödünc vermisiz (!)..

    Yanıtla (0) (0)
  • AK-Pak katakulli,sahte diplomalilarin partisi.. / 11.08.2020 14:33

    RTE'nin 65 kisilik "Danisman Ordusu" yeni "malzeme"üretmekte cok zorlaniyorlar. Akillarina gelen ,buzdolabi,camasir makinesi ve IMF yalani..Bu palavralari bizde yandaslara kolayca yedirirler de,elin oglu pek yemez.IMF cevabini vermis,bunun bir yalan olduguna yazili bir karsilik vermis.Mektup Ingilizce yazilmis,RTE "One minute"bilir Ingilizcesiyle anlar mi?.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 11.08.2020 12:31

    İMF bizden 5 milyar dolar borc istedi budami yalan.????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????

    Yanıtla (0) (0)
  • Vatandaş Adem / 11.08.2020 12:07

    Eskiden "yalancının mumu yatsıya kadar yanardı" oldukça uzun bir zamandi.Halbuki şimdi internette konuyu arastirdiginda Türkiye'nin İMF'ye 5 milyar dolar borç vermediğini,diğer 40 ülke gibi bir konuda para vermeyi taahhüt ettiğini öğreniyorsun.Bu durumda ne oluyor "post truth" yalanın dik alası oluyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 11.08.2020 11:55

    '' kandırılan insan yoktur. kandırılmak isteyen insan vardır. demişler vede dogru demişler. aklını kullanmasını bilmeyen insanları kandırmak daha kolay. hamasette bunun için var. yani kanmaya hazır insanlar için.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 11.08.2020 10:35

    Vatandas ekonomiyi TUIK'den degil evine sokabildigi gida miktarindan olcuyor. Buzdolabi ucuz ama icine sican dusse kafasi yarilacak, bombos, tamtakir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 11.08.2020 10:32

    Butun gun is bulma umidiyle cabalayip bir sonuc alamadan bezgin evinize donuyorsunuz. Kapiyi sevincle kosarak cocuklariniz aciyor. Onlara ne getirdiniz diye ellerinize ve gozlerinizin icine bakiyorlar. Siz gozlerinizi onlardan kaciriyorsunuz. Cunku elleriniz bombos.

    Yanıtla (0) (0)
  • CUT / 11.08.2020 10:24

    Ya da en azından onların mühendisliğinden geçmiş bir hakikat algısına sahip olmanız için. Böylece güle oynaya,hatta Allah'ın rızasına uygun bir iş yaptığınıza kani olarak sömürgeci bile olabilirsiniz. Bu bağlamda benim "faizsiz finans" konusunda bile kuşkularım var. Sebebi ise yanlış bilmiyor isem bunun kavramsal altyapısı bize ait değil.Ne kadar katkımız var bilmiyorum. Sanırım kavramsallaştırma İngilizlere ait.

    Yanıtla (0) (0)
  • CUT / 11.08.2020 10:19

    Bu yüzden "fake" kavramlarını insanların "hakikate" değil yine onların inşa etmekte olduğu sahte dünyaya yönelmeleri için bir mühendislik faaliyeti olarak bizlere boca etmekteler.. Geçmişinden bu güne "istanbul sözleşmesi" ne bu gözle bakılmalı. Çevrecilik "haklar"cılık gibi "sahte-severcilikler" çocuklarımıza ana okulundan itibaren aşılanmakta. Bütün bunlar sizin hakikat ile temas kurarak harekete geçmenizin önünü kapatmak için.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 11.08.2020 10:15

    Iktidar sursun, algi bozulmasin diye mutemadiyen yalan soyleyenler dediginiz gibi kendi ayaklarina kursun atiyorlar. Insanin aklina ister istemez yalanci cobanin hikayesi geliyor. Herkesi, her yalana, her zaman inandiramazsiniz. Vatandasin guveni sifirlandi.

    Yanıtla (0) (0)
  • CUT / 11.08.2020 10:11

    Üç beş tane ağacı kestirmemek için kıyasıya mücadele eder kahraman bile olabilirdiniz. Bütün bunlar size devletinizin sömürgeci olduğu gerçeğini kendinizden gizleyebilmeniz için sunulmuş fırsatlardı(kaçma ve gizlenme kavramları) Şimdi olan ise minarenin artık kılıfa sığmıyor oluşudur. Bu aralar insanlık için gerçeği veya hakikati görme ve dillendirme imkanı var .Yani post-truth değil "truth" dönemindeyiz. Ama belki bu dönem uzun sürmeyecek. Şimdi gerçeğin ortaya çıkmaması için ortalığı bulandırma dönemi. Özellikle de gerçeğe talip olabilecek Türkiye gibi ülkelerde.

    Yanıtla (0) (0)
  • CUT / 11.08.2020 10:03

    Nane şekerli sakız babından benzeri kavramları verir ,halka da bu kavramları içselleştirerek kendini sözüm ona arındırırdı. Halk aslında böyle yapmakla suça ortak olduğunun farkındaydı ama kavramlar öyle kullanışlı ve güçlü idi ki isteyen kendini bunlara inandırabilirdi bile. Mesela "human-rights"(şimdi human yok yalnızca "rights" var) savunucusu olabilirdiniz. Bob Geldof Afrika için bir konser düzenler siz de konserde yerinizi alırdınız. Üç beş kuruş "donate"(bağış) bile yapabilrdiniz. Çevre veya Hayvan korumacısı da olabilirdiniz. (Kendi ülkenizle ilgili konuşmamak şartı ile.).

    Yanıtla (0) (0)
  • CUT / 11.08.2020 09:47

    İbrahim bey, yine batılıların halkın ağzına sakız diye verdiği bir kavramı olduğu gibi ,kritik etmeden, bize ithal etmeye çalışıyorsunuz. "Post- truth" ,"post-modernizm" gibi "fake" bir kavramdır. Sanki önceden olan birşey bitiyormuş da yenisi başlıyormuş gibi önüne "post" ekliyorlar. "Post-truth"(gerçek sonrası,hakikat sonrası) deyince önceden sanki gerçek ortadaymış,göz önündeymiş gibi anlaşılıyor. Özellikle sömürgeci ülkelerde "post-truth" zaten hüküm sürmekteydi. Bu konuda incelikli siyaset üreten ülkeler halkın devletinin yaptıklarından midesin bulanmaması ve kendini iyi hissetmesi için

    Yanıtla (0) (0)
  • feyzi aydıner / 11.08.2020 09:13

    kandırılmaya -hele ki din sembollleri ve söylemi üzerinden kandırılmaya- teşne bir halkın sabah akşam yediği içtiğidir post-truth...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 11.08.2020 08:53

    Post-truth çağının bir özelliği, sosyal ve konvansiyonel medyanın hakikatin perdelenmesi için kullanılması. Bu nedenle hakikatin algılanması gecikmekle kalmıyor, toplumun veya toplulukların tepkisi de şiddetleniyor. Örneğin işbilmez veya ahlaksız politikacılar ilk seçimde sepetlenip, politika tarihinin çöplüğüne gönderileceğine, uzun yıllar görevde kalıyor seri yanlışlardan oluşan politikaları topluma dayatabiliyor.

    Yanıtla (0) (0)