Türkiye'nin en büyük iş örgütü TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısında konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, 'Güvenlik sorunları bir devletin bir numaralı konusudur. Ancak güvenlik sorunları demokrasi içinde, özgürlüklerin kısıtlandığı değil genişletildiği bir ortamda çözümlenmelidir. Bizi arzuladığımız toplum hedefine yaklaştıracak olan budur' dedi.
Özilhan, JW Marriott Otel’de düzenlenen “TÜSİAD YİK Toplantısı”nda, ekonomide, iç ve dış politikada bazı risk faktörlerinin geride bırakıldığını söyledi. İç politikada seçim sürecinin geride kaldığına dikkati çeken Özilhan, yerel seçimlerin Türk toplumunun demokrasi ve sandığın meşruiyetine duyduğu inancı teyit ettiğini dile getirdi. Özilhan, dış politikada S400 ve Suriye harekatı gibi belirsizlik yaratan konuların ateşinin biraz hafiflediğini belirterek, Rusya ve ABD ile ilişkilerin seyrinin Türkiye’yi “nereye gittiği en çok tartışılan ülkelerden biri olmaktan çıkarttığını” ifade etti.
Özilhan Özetle şöyle konuştu: ”
ULUSLARARASI SİSTEMLE İTTİFAK
Kısa vadeli akut sorunlarımızı çözerken de uzun vadeli yapısal sorunlarımızı çözerken de içinde hareket edeceğimiz çerçevenin üç çıpası var: Bu çıpalardan ilki kural temelli uluslararası sistemle ittifak. Mayıs ayındaki toplantıda, ‘Eğer Türkiye küresel düzendeki yerinin hiç tereddütsüz biçimde kural temelli uluslararası sistem içinde olduğunu herkese gösterebilirse ve AB tam üyelik perspektifini güçlendirebilirse, bu durum ‘toptan ve çok yönlü’ bir reform niyet ve taahhüdü anlamına gelir’ demiştim. Geçen süre içinde Türkiye’nin liberal ekonomi ve demokrasi modelinden uzaklaşmakta olduğu tartışmalarının azalmasının olumlu etkilerini görmeye başladık. Bundan sonrası için beklentimiz Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinin konjonktüre göre şekillenen, bireysel düzlemde değil, uzun vadeli, kurumsal düzlemde olduğunun görülmesidir. Böylece Türkiye, liberal demokratik sistemin reformunda etkili olacak uluslararası ittifakların bir parçası olacaktır.
AB’YE TAM ÜYELİK PERSPEKTİFİ
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifi, geçmişte olduğu gibi bugün de gerek Türkiye’nin, gerekse Avrupa Birliği’nin ortak çıkarınadır. Önümüzdeki dönem için beklentilerimizden birisi de Avrupa Birliği ile ilişkilerde mesafe alınması. Avrupa Birliği ile aramızdaki Gümrük Birliği, 21. yüzyılın küresel ekonomi ortamında zaman aşımına uğradı. Geçen süre içinde sanayi ve hizmetlerin artan etkileşimi, dijitalleşmenin ulaştığı boyut, uluslararası ekonomik sistemde Çin, Hindistan ve Rusya’nın değişen konumu, sürdürülebilir kalkınma hedefleri, AB’nin Japonya, Kanada gibi ülkelerle yaptığı yeni nesil ekonomik anlaşmalar gibi birçok gelişme ortaya çıktı. Bu gelişmeler 1995 tarihli Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesini gerektiriyor.”
DEMOKRASİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
“İkinci çıpa, demokrasi ve hukukun üstünlüğü. Bugün birçok ülke toplumsal hareketlerle sarsılırken, geçen seneden beri yaşadığımız ekonomik daralmayı demokrasi içinde atlatma yolunda ilerliyoruz. Bu ülkemiz açısından başlı başına önemli bir başarı. Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra yeni sistemin kurumsal yapısının henüz oturtulamamış olması yapısal sorunların çözümünde bizi yavaşlatıyor. Güvenlik sorunları bir devletin bir numaralı konusudur. Ancak güvenlik sorunları demokrasi içinde, özgürlüklerin kısıtlandığı değil genişletildiği bir ortamda, toplumsal huzur ve güven içinde çözümlenmelidir. Bizi arzuladığımız toplum hedefine yaklaştıracak olan budur. Demokrasimiz güçlü olursa dışarıdan gelebilecek her türlü tehdidin üzerinden tüm toplum olarak el birliğiyle geleceğiz.”
KURUMLARIN BAĞIMSIZLIĞI GARANTİ ALTINA ALINMALI
Üçüncü çıpa ise serbest piyasa düzeninin kurum ve kurallarıyla etkin şekilde işlemesi. Ekonomideki karar alıcılar ancak bu sayede önlerini görürler ve yatırım ve üretim kararlarını alabilirler. Etkin işleyen bir piyasa ekonomisi, önemli bir ekonomik etki yaratabilecek kanun değişiklikleri yapılırken, toplumun ilgili kesimleri ile istişare sürecinin şeffaf ve doyurucu şekilde yürütülmesini gerektirir. Ekonomide oluşmaya başlayan olumlu havanın güçlenerek devam etmesi için, serbest piyasa düzeninin kurumsal yapısının güçlendirilmesi, düzenleyici kurumların bağımsızlığının garanti altına alınması, kurumlar arasında görev ve sorumlulukların dengeli dağıtılması gerekir.
LAİKLİK ÜLKENİN ÇİMENTOSUDUR
Unutmayalım ki uzun vadede vatandaşımızın huzur ve refahı, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği, sosyal adalet, adaletli gelir dağılımı, tüm bireyler için kaliteli eğitim, ifade özgürlüğü, doğal ve kültürel mirası koruma hedefleri doğrultusunda kat ettiğimiz mesafeye bağlı olacak. Bu hedefler doğrultusunda ilerlerken asla vazgeçemeyeceğimiz ilke ise laiklik. Laiklik bu ülkenin çimentosudur.”