Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında tanık olarak ifadesi alınan Ahmet Keleş kritik 3 ismi ve onların örgüt için önemini anlattı.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında tanık olarak ifadesi alınan Ahmet Keleş, sanıklardan Sait Aksoy'un, bu ihanetin en önde gelen hainlerinden olduğunu, Ekrem Dumanlı'nın, örgütün beyin takımında yer aldığını, Şerif Ali Tekalan'ın da örgütün "kara kutusu" olduğunu söyledi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki FETÖ/PDY çatı davasında, 1998'de örgütten kendi isteğiyle ayrıldığını belirten Ahmet Keleş'in tanık olarak ifadesi alındı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtlayan Keleş, uzun bir süre FETÖ bünyesinde, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'e yakın isimlerden olduğunu belirterek, örgütten ayrıldıktan sonra yazdığı "FETÖ'nün Günah Piramidi" kitabını heyete sundu. Kitabında, FETÖ'nün tamamen devleti ele geçirmeye yönelik bir organizasyon olduğunu yazdığını anlatan Keleş, FETÖ yapılanması hakkında bilgi verdi.
Esnaftan öğrenciye, memurdan hakime kadar, nerede ne kadar örgütlenmeye ihtiyaç varsa bunların listesinin yapıldığını, akla gelecek tüm birimlerdeki açık alanların doldurulması için adımların atıldığını söyleyen Keleş, "Örgütte hiç bir adım gereksiz, hesapsız atılmaz. Gerekli tüm hazırlıklar, gerektiği ölçüde atılır, tesadüfi bir adım atma asla söz konusu olamaz." dedi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın, örgütün esas amaç ve hedefini sorması üzerine Keleş, Fetullah Gülen'in ilk yıllarından beri yanında olan Naci Tosun ile ilgili bir anısını anlattı. Keleş, Ankara Necatibey Caddesi'ndeki bir evde, 1976 ya da 1977'de, Naci Tosun'un, "Devleti, tüm kurumlarıyla bir gün öyle bir ele geçireceğim ki devlet bunu fark ettiği gün yapacağı hiç bir şey kalmayacak." dediğini aktardı.
Buna ilişkin ses kaydının bulunduğunu ancak 1998'de örgütten ayrıldıktan sonra kaydı imha ettiğini belirten Keleş, "Sonraki tüm faaliyetlerin başından itibaren tek amacı vardı, devleti ele geçirmek. O zaman devleti ele geçirmeyi düşüncelerimizde meşrulaştıran en önemli faktör şuydu; devleti din düşmanı olarak algılıyorduk, dini kurtarmak devleti ele geçirmekle mümkündür diye düşünüyorduk. Ama meselenin bir din meselesi olmadığını ihaneti sonradan anladım." şeklinde konuştu.
"İSLAM DEVLETİ KURULACAKTI"
"Örgüt devleti ele geçirince ne yapacaktı?" sorusuna, Ahmet Keleş, "Bir İslam devleti kuracağını söylüyordu. Zaten devleti biz bir şekilde yönetiyorduk." karşılığını verdi.
Örgütün yedi katlı bir piramidi bulunduğunu, en üst yedinci katında Gülen'in, altıncı katında ise örgütün üst düzey mensuplarının yer aldığını anlatan Keleş, piramitteki herkesin Gülen'in mehdi, mesih, insanlığı kurtarılması için gönderilen müstesna bir insan olduğuna inandığını kaydetti.
Örgütte kaldığı dönemlerde, açıktan namaz kılmadıklarını, oruç tutmadıklarını, gizlice yapılanma içine girildiğini belirten Keleş, şu ifadeleri verdi: "Altın nesil ve ışık evlerinde tamamen dini duygular öne çıkarılırdı. Müslüman taban üzerinde örgütlenme, ev sohbetleri üzerinden yapılırdı. Hatipler, konuşmayı iyi bilen insanlar, bu iş için özel yetiştirildi, vaaz kasetleri dinletilirdi. Ama örgüt onları her türlü kullanırdı. Her evde kalan öğrencinin neden orada kaldığı, hangi fakülteye gitmesi gerektiği, bu tamamen bir süre sonra devleti ele geçirmeye yönelik bir faaliyetti, bilinerek yapılırdı. Abilik sistemi örgütün otokontrol sistemidir, örgütü örgüt yapan en önemli faktördür." - "Rotamız sürekli değişiyor diye isyan ettim" Ahmet Keleş, gazete okumayan, televizyona karşı olan örgütün kendi gazetesini, kendi televizyonunu kuracak konuma geldiğini de belirterek, "Hareketin kendi yol haritası içinde bir şeye karşı çıkıyoruz ama sonra onu en iyi biz yapıyoruz. Benim feryadım bundan oldu, rotamız sürekli değişiyor diye isyan ettim." dedi.
Bir başka soru üzerine de Keleş, örgüt içinde sıradan bir kişinin herhangi bir makamda yükselmesinin söz konusu olamayacağını ifade ederek, "Örgütün içinde sıradan bir kişinin Zaman gazetesine, Samanyolu televizyonuna müdür, temsilci, başkan olması kendiliğinden olan bir şey değil, Gülen'in okeyi ve onayı olmadan hiçbir icraat yapılamazdı." diye konuştu.
Keleş, Türkiye veya dünyadaki faaliyetlerin tümünün, piramidin beşinci katında konuşulmadan asla hayata geçmediğini söyledi, örgütün önde gelen isimleri arasında Nurettin Veren, Suat Yıldırım, Naci Tosun, Ali Bayram, İlhan İşbilen'i saydı.
Tanık Keleş'e, iddianamede yer alan sanıkların isimleri soruldu. Keleş, İlhan İşbilen'in, beşinci kat toplantılarına katıldığını, Gülen'in bürokrasi, siyaset gibi etkili yerlere temsilen gönderdiği heyet içinde yer aldığını anlattı.
İSİM İSİM SAYDI
Sanıklardan Kasım Avcı'nın örgütten ayrıldığı 1998'e kadar Ankara başta olmak üzere milli eğitim ile ilgili işleri yürüttüğünü belirten Keleş, diğer isimlerle ilgili şu bilgileri verdi:
"Sait Aksoy, bu ihanetin en önde gelen hainlerindendir. Elinden tutup örgüte kattığım Ekrem Dumanlı, örgütün beyin takımında yer alan önemli isimlerden birisidir. Naci Tosun, bizim abimizdi en üst düzey örgüt elemanıdır bizi yetiştiren odur. Şerif Ali Tekalan örgütün kara kutusuydu. A'dan Z'ye Türk Silahlı Kuvvetlerini, emniyeti, yargıyı, bürokrasiyi üst düzey kadro kadro bilen oydu, örgütün, legal, illegal örgütlerin içinde görevlendirilen gizli isimlerini bilen de oydu. 'Kaçmasın dikkat' dedim ama kaçtı. Hidayet Karaca'yı iyi tanırım. Cevdet Türkyolu, Gülen'in arşividir."
Tanık Ahmet Keleş, sanık ve avukatların da sorularını yanıtladı. Sorular üzerine FETÖ'nün toplantılarına ilişkin bilgiler veren Keleş, şunları söyledi:
"Beşinci kat toplantıları çok önemliydi. Gündemi ve medyayı ilgilendiren toplantılardır. Karaca'nın beşinci kat toplantılarına katıldığının şahidiyim. Örgüt toplantılarında nasıl bir pozisyonda olduğunu bilmiyorum. Bu toplantılara gelmiştir, katılmıştır. Örgütün piramit yapısının ilk üç katında yer alanlar, 17 ve 25 Aralık operasyonlarına kadar bunun bir ihanet yapısı olduğunun farkına varmış olamayabilirler. Ama 6 ve yedinci kattakiler bunu biliyordu. 1998'de Gülen ABD'ye gittikten sonra bu yapının içindekiler, bir ihanet yapısı olduğunu biliyordu. Süleyman Uysal Alevilere de bakardı. Emniyet memurlarından sorumlu olan Uysal, Alevilerle irtibatı kurmaktan da sorumluydu."
Keleş, sanık avukatlarının, "Kendinizi suçlu hissediyor musunuz?" sorusu üzerine, "Ben bu yapıya din iman yapısı olarak girdim. Sonradan, geç fark ettim. 'Aşığın gözü kör olur.' Doğrudur buradaki hatamı kabul ediyorum ama bunu Gülen'in yüzüne söyleyebilmiş, söyleme cesareti göstermiş biriyim. Bunun şahitleri var. Bu yapıyı lanetlemiş, bir daha da irtibata hiçbir şekilde geçmemiş biri olarak söylüyorum." dedi.
Duruşmada, öğleden sonra Nurettin Veren'in tanık olarak dinlenilmesi bekleniyor.