D, B12 vitamini kullananlar dikkat! Uzmanlar üstüne basarak uyardı! Böbrek, karaciğer gibi pek çok organ etkileniyor! Faydadan çok zarar veriyor!
Dahiliye Uzmanı Doç. Dr. Murat Akarsu, özellikle D ve B12 vitamini gibi takviyelerin bilinçsiz kullanımına karşı toplumu uyararak, bu ürünlerin kontrolsüz şekilde tüketilmesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Akarsu, hastaların çoğunun sosyal medya etkisiyle reçetesiz alınabilen bu ürünlere yöneldiğini ve bu durumun karaciğer, böbrek ve sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğunu vurguladı.
SOSYAL MEDYA VE ÇEVRE TAVSİYELERİ TEHLİKE YARATIYOR
Dr. Murat Akarsu, sosyal medya ya da komşu tavsiyesiyle vitamin ve bitkisel takviye kullanımının yaygınlaştığını ifade ederek, hekim önerisi olmadan yapılan bu tür kullanımların zararlı olduğunu dile getirdi. Bu bilinçsiz tüketim sonucu, birçok hastanın karaciğer enzimlerinin tehlikeli seviyelere çıktığını belirten Akarsu, bu durumun tedavi süreçlerini de olumsuz etkilediğini söyledi. Özellikle bitkisel ekstrelerin, reçeteli ilaçlar yerine kullanılmasının, hepatit gibi ciddi karaciğer rahatsızlıklarına yol açabileceğini hatırlattı.
“DOĞAL ÜRÜNLER İLAÇ YERİNE GEÇMEZ”
Akarsu, toplumda yaygın olan bazı doğal ürünlerin yanlış kullanımına da dikkat çekti. Maydanoz ekstresi, sarımsak ve tarçın gibi doğal ürünlerin ilaç yerine kullanılmasının tehlikeli olduğunu söyleyen Akarsu, “Maydanoz ekstreleri, sarımsak, tarçın gibi sosyal medyada da çok konuşulan, arkadaş, komşu tavsiyesi gibi sebeplerle çok yanlış kullanımlar görüyoruz. Bir maydanozu ekstre haline getirip günde 3 öğün tükettiğinizde toksik hepatit tablosuyla hastalar hastanelere başvurabiliyor. Karaciğer enzimleri çok yüksek şekilde gelebiliyor. Bir hasta sarımsak suyuyla ya da sarımsak yutarak tansiyonunu tedavi etmeye çalışabiliyor. Bu tip durumlarda çoğu zaman bizim verdiğimiz tedaviler bir kenara itiliyor. Birçok hastaları görüyoruz sadece tarçınla diyabetini tedavi etmeye çalışıyor” dedi. Doğal ürünlerin sofrada yer alması gerektiğini vurgulayan Akarsu, bu ürünlerin ekstre yapılarak tedavi amaçlı kullanılmasının hem tedaviyi aksatacağını hem de ciddi sağlık problemlerine neden olacağını ifade etti.
Akarsu, "Bu tip durumlarda çoğu zaman bizim verdiğimiz tedaviler bir kenara itiliyor. Birçok hastaları görüyoruz sadece tarçınla diyabetini tedavi etmeye çalışıyor. Hiçbir zaman diyabeti tarçınla tedavi etmiyoruz, diyabet tedavimizi bir kenara itmiyoruz. Bir maydanoz ekstresiyle sindirim sorunlarımızı ya da vücuttaki tansiyon, kan basıncı problemlerimizi çözmeye çalışmıyoruz. Soframızda bulundurmamız gereken ürünler, bunları ekstre yapıp da ilaç yerine kullanmamalıyız. Bol bol salata tüketmeli, Akdeniz tipi diyetle beslenmeliyiz. Tutup da bunu bir doktor reçetesinin yerine sanki doktor bu ekstreleri önermiş gibi tedavi yerine kullandığımızda 2 problemle karşılaşıyoruz. Bir tedavi aksıyor, ilaçları kesmiş oluyor, ikincisi de toksik tablolarla karşımıza geliyor. Bunların en başında hepatotoksisite (karaciğerde oluşmuş hasar) gelişebiliyor ya da böbrek fonksiyonları bozulabiliyor, bazen alerjik reaksiyonlar olabiliyor. Özellikle yeşil çaylar, ishal tabloları, kronik ishal sebebi olabiliyor, bunlara dikkat etmemiz gerekiyor" diye konuştu.
ZAYIFLAMA ÇAYLARINA DİKKAT
Türkiye’de artan obezite sorununa da değinen Akarsu, bitkisel zayıflama çaylarının sıkça tercih edildiğini ve bu çayların bilinçsiz kullanımının hem bağırsak mukozası hem de karaciğer üzerinde ciddi toksik etkiler yaratabileceğini belirtti. Akarsu, bu çayların genellikle ishal mekanizması üzerinden kilo kaybı sağladığını, ancak bu yöntemle verilen kiloların sağlıksız olduğunu vurguladı. Bu tip ürünlerin kullanımı sonrası hastaların karaciğer hasarlarıyla karşılaşabildiklerini ifade ederek, sağlıklı kilo vermek için mutlaka hekim ve diyetisyen kontrolünde bir sürecin takip edilmesi gerektiğini hatırlattı.
VİTAMİN TAKVİYELERİ REÇETESİZ ALINMAMALI
Dr. Murat Akarsu, toplumda D vitamini ve B12 vitamini kullanımının bilinçsizce yapıldığını belirtti. Özellikle B12 vitamini fazlalığının klinikte sık karşılaşılan bir durum olduğunu söyleyen Akarsu, "B vitamini yüksekliğini çok görüyoruz. Hastalar günün bir parçası, öğünlerinin bir parçası olarak gördüğü takviye ürünü sürekli kullanıyor ve B12 vitamini yüksek çıkıyor. Biz de altta yatan bir sebep var mı diye çalıştığımız çok oluyor. Polikliniklerde, servislerde çok başıma geldi. Vitaminlerin hipervitaminoz (Yüksek vitamin depolama durumu) durumları ciddi toksik etkiler olabiliyor, çok dikkat etmemiz gerekiyor. Klinikte de çok sık karşılaştığımız tablolara yol açabiliyor. Toplumda D ve B12 vitaminiyle ilgili kullanımların çok bilinçsiz kullanımlar olduğunu görüyoruz. Kış aylarında önerilerimiz, genellikle C vitaminini gıdalardan almak şeklinde, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu olduğu için C vitaminini öneriyoruz ama tüm mevsimlerde yoğun vitamin takviyelerini de önermiyoruz. Belirli yaş gruplarında sınav döneminde çocuklar kullanabiliyor ama bunu da doğru bulmuyorum, mutlaka doktor kontrolünde olması gerekiyor. Aksi takdirde B hipervitaminozlarını çok görüyoruz. B12 vitamin yüksekliklerini çok sık görüyoruz. Çoğu zaman da kinlikte ileri araştırmalar yapmamız gerekiyor B12 vitamini neden yüksek, altta yatan başka bir sebep mi var diye araştırdığımız oluyor. Toplumsal olarak D vitaminlerimiz düşük, polikliniklerden edindiğim sonuç bu şekilde. Mutlaka laboratuvar tetkiklerinizi, vitamin değerlerinizi, demir düzeyinizi, B12 seviyelerinizi görüp ona göre takviye ürün almanızı tavsiye ediyorum, mümkünse doktorun reçete ettiği vitamini kullanın. Takviye üründeki B vitamini, eksikliğinizi düzeltebilir ama çinko düzeyiniz sınırdaysa yüksek gösterecektir ya da diğer B alt gruplarını yüksek gösterecektir. Vatandaşlar kendi kendini tedavi etmeye çalışan bir pozisyonda olabiliyorlar. Sosyal medyadan etkileniyor olabilirler, komşularından, çevrelerinden etkileniyorlar ve genellikle bir doktorun teşhisi olmadan bu tip kullanımların, reçetesiz alınabilen ilaçlara çok yoğun talep ettiklerini, hele ki bu vitamin ve takviyelerin çok yanlış kullanıldığını söylemek istiyorum. Böbrek, karaciğer fonksiyonlarımızı, sinirsel, aktivitelerimizi, fonksiyonlarımızı bozabiliyor, kardiyak etkiler de oluşturabiliyor" ifadelerine ver verdi.