Diyanet İşleri Başkanı Görmez, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminde camilerde halkı sokağa davet etmek için sela okurken saldırıya uğrayan din görevlileri ile bir araya geldi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında camilerde sela okurken saldırıya uğrayan din görevlilerine, davacı oldukları kişilere mahkeme önünde af ve özür çağrısında bulunmalarını tavsiye ederek, "Ben sizin yerinizde olsam şöyle söylerim, 'Bir şartla affederim' derim. Bir, özür dileyecek. Kimden, bu milletten özür dileyecek. İki, Diyanet İşleri Teşkilatından özür dileyecek. Üç, af dileyecek. Rabbimizden af dileyecek. Salatu selam Resul-u Ekrem Aleyhisselam'a yönelik bir çağrıdır. Efendimizden özür dileyecek." ifadesini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında camilerde sela okudukları sırada çeşitli saldırıların hedefi olan din görevlileri ile Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda bir araya geldi.
Toplantıda konuşan Görmez, 15 Temmuz'un, Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan en büyük ve en üzücü hadiselerden biri olarak tarihe geçtiğini söyledi.
Yaşananların sıradan bir darbe hareketi olmadığına dikkati çeken Görmez, "Bir işgal girişimi olarak değerlendirdim. Bu işgal teşebbüsünde Diyanet İşleri Başkanlığının üzerine düşen vazifesini yapması bir iman vazifesiydi. Bizim vazifemiz sadece namaz kıldırmak, camileri yönetmek değil, bizim vazifemiz aynı zamanda milletimizin zor günlerinde onların yanında yer almak, rehberlik yapmak, milletin hukukunu korumak için seferber olmak. Tıpkı Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi bu bizim asli vazifemizdir." dedi.
"RAHMET VE BARIŞ TANKA, UÇAĞA GALİP GELDİ"
Görmez, 15 Temmuz gecesi bir kriz masası oluşturduklarını dile getirerek, ilk akla gelenin "salatu selam" olduğunu aktardı. "Salat"ın Arapça "rahmet", "selam"ın da "barış" anlamına geldiğini ifade eden Görmez, "Rahmet ve barış şiddeti, savaşı, darbeyi yenecek. Rahmet ve barış tanka, topa, tüfeğe, uçağa galip gelecek, öyle de oldu." ifadelerini kullandı.
Milletin hukukuna sahip çıkacaklarını bildiren Görmez, ilk dakikalardan itibaren Ankara'da sela seslerinin uçakların sesine galip geldiğine şahit olunduğunu vurguladı.
Görmez, Diyanet Teşkilatının 15 Temmuz gecesi verdiği sınavın tarihi bir sınav olduğuna dikkati çekerek, "En ücra köşedeki, mezradaki arkadaşımız da o görevi yerine getirirken, tarihe altın harflerle yazılacaktır. Bunu yaparken hangi arkadaşımızın başına ne geldi bilmiyoruz. O gece bu vazifeyi yerine getirirken herhangi bir darba uğrayan arkadaşlara 'sela gazisi' adını verdim ve 'Onları ödüllendirelim' dedim. Arkadaşlar da bana bu sayının çok olduğunu söylediler. Ben de bu görevlilerimizle bir araya gelmek istedim." diye konuştu.
"BU MİLLETTEN ÖZRÜ DİLEYECEK"
Görmez, din görevlilerinin maruz kaldıkları olayların hukuk boyutunda Diyanet İşleri Başkanlığına düşen her türlü görevi yapmaya hazır olduklarını kaydetti.
Din görevlilerine, davacı oldukları kişilerden, mahkeme önünde af ve özür dilemelerini istemeleri tavsiyesinde bulunan Görmez, sözlerine şöyle devam etti:
"Eğer kamu hukukunu çiğnemişse ve dava kamu davası ise biz ona müdahil olmamayız ama şahsımızla ilgili ise ben sizin yerinizde olsam şöyle söylerim, 'Bir şartla affederim' derim. Bir, özür dileyecek. Kimden, bu milletten özür dileyecek. İki, Diyanet İşleri Teşkilatından özür dileyecek. Üç, af dileyecek. Rabbimizden af dileyecek. Salatu selam, Resul-u Ekrem Aleyhisselam'a yönelik bir çağrıdır. Efendimizden özür dileyecek. Öyle diyeceksiniz onlara. 'Onları yapın ben de sizi affedeyim. Bir daha da bu kötülüğü yapmayacağınıza dair söz verin.' deyin ve o şekilde bitirin. Kişisel bir dava ise bizzat mahkemelerde bu çağrıda bulunun. Size yakışan budur."
"AKLIM ÇOCUKLARIM VE CAMİDEYDİ"
Toplantıda, 15 Temmuz gecesi camilerde sela okuyan din görevlileri de o gece yaşadıklarını anlattı.
Sela okuduğu sırada palayla yaralanan Fatih Mihrişah Hacıkadın Cami İmamı Adem Tunoğlu, şunları aktardı:
"Elinde bir palayla geldi ve 'Bu kapılar neden kapalı?' dedi. Biz de 'Kapılar açık.' dedik. Ben durumu anlamaya ve şahsı tanımaya gayret ettim. Açık kapıdan girdiğimizi söyledik. 'Bundan sonra isteyen istediği gibi konuşacak. Herkes istediği gibi davranacak. Sizin devriniz bitti.' diye karşılık verdi. Dışarı çıktım. Maksadım kapalı kapı varsa açıp, şahsı dışarı çıkarmaktı. Burada ve hiçbir ibadethanede saldırı düşünülemez. Burası bir ibadethane, kendimizi savunacak bir şeyimiz yok. Kapının kapalı olmadığını gösterdim. Niyetim onu ikna etmekti. Kapıyı gösterdim, 'Bak açık' dedim. O sırada palayı salladı, yaraladı. Sonra yanımdaki polis arkadaşı yaraladı. Onun da kafasında 20 dikiş var. Hastaneye giden ilk yaralılar bizdik. Biz oradayken başka yerdekileri taramışlar. Çok fazla yaralı geldi. 'Onlarla ilgilenin' dedim. Aklım çocuklarım ve camideydi. Kendi yarama kısa bir müdahaleden sonra hemen camiye koştum."
ANKARA/AA