Kutuplaşmanın yiyip bitirdiği ülke: Lübnan
İç savaş, din ve mezhep çatışması, güç çekişmesi, birbirini ezme ve hayat hakkı tanımama sevdası, iktidar hırsı, sen-ben kavgası, kötü yönetim, yolsuzluk ve ihmaller zinciri...
Kısacası, siyasi kutuplaşma girdabı bir ülkeyi nasıl tüketir, görmek isteyen Lübnan'a baksın.
Beyrut'taki korkunç facia, ülkenin içler acısı halini bir kez daha ortaya koydu.
7 yıldır limanda kaderine terk edilen 2 bin 750 tonluk patlayıcı madde infilak etti. Bir zamanların göz alıcı başkenti, Ortadoğu'nun Paris'i bir hayalet şehre, taş devrine döndü.
Hangisine yanacaksınız!...
Yüzden fazla ölü, 4 binden fazla yaralı var.
Hastaneler, oteller, evler tuzla buz. Çatısı başına yıkılan yüzbinler sokakta, açıkta.
Maddi hasar 5 milyar dolar deniyor.
Fakat Lübnan parasıyla yıkımın maliyeti, enkazın kaça kaldırılacağı bile hesaplanamıyor.
Çünkü ekonomisi bitik, parası pul, birden fazla kur rejimi uygulanıyor.
Benzin, ilaç ve tahıl gibi stratejik ihtiyaç ithalatında; 1 dolar 1,500 Lübnan lirasından işlem görüyor.
Belirlenmiş temel tüketim maddelerinde, 1 dolar 3 bin 900 liraya sabitlenmiş.
Karaborsada ise 1 dolar 7 bin 500 liralardan alınıp satılıyor.
Bankalar dolarla işlem yapmıyor. Döviz, ancak lira olarak çekilebiliyor hesaptan.
Serbest kur rejimine geçtiğimiz 1989 öncesi Türkiye gibi...
Yaraları sarıp eski normale dönmek bile uzak bir hayal.
Yıkımın boyutlarını, toplumu ayağa kaldırmak için ne gerektiğini tespit etmek dahi zor.
Ülke öyle bir dağıldı ki...İki yakası bir daha nasıl bir araya gelir? Bırakın onu, lirasının kaç sente karşılık geldiği bile bir kerede söylenemiyor.
Sıfırı tüketmeye görün, iflasa sürüklenmeye görün!...
Sahte kurtarıcıların elinde yoksullaşmakla, yaşama sevincinizi kaybetmekle kalmazsınız.
Sömürülen korkularınız başınıza gelir. Yok olmamak için sarılmaya çağrıldığınız düşmanlıklar, sığındığınız hayal ve mazeretler, felaketiniz olur. Kaçtığınız tehlike senaryosu gerçekleşir. Can ve beka derdine düşersiniz.
Teker bir patladı mı, bir daha nasıl toparlanacağını, nerede duracağını kestirmek mümkün mü? Hazin sona doğru yuvarlanırsınız.
Siyasi buhranlar, kutuplaşma bunalımları, din istismarları, zıtlaşma cinnetleri, ideolojik delirmişlik ve dayatmalar, gerçekler dünyasından kopuşlar...Potansiyeli yüksek bir ülkeyi savunurken nasıl batırır, kanını nasıl emer, yıldızını ve umutlarını nasıl söndürür? İbret almak isteyen Lübnan'a baksın.
İmkanı olan dış güçler de yardım elini uzatmaktan geri durmasın.
KANUNLARIN GÜCÜ BİR MAGAZİNCİLERE Mİ YETİYOR?
Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu, sosyal medya hesaplarından korsan ilaç reklamı yapan magazin ünlülerine ceza kesmiş.
Ama Seda Sayan, Şeyma Subaşı, Seren Serengil, Seray Sever, Ebru Akel, Seda Akgül gibi isimler sayılıyor. Magazin eklerini süsleyen isimleri, resmi karara da geçmiş.
“Corona’ya ve her türlü virüse karşı korur” diyerek ürün pazarlamaktan yüzer küsur bin lira ceza almışlar.
Ne ala! Fakat sadece onlar mı halkı yanıltıcı ve izinsiz, onaysız ilaç pazarlamaya kalktı!
Sadece onlar mı, salgını fırsata çevirerek halkın can korkusunu istismar etti, sağlığıyla oynadı!
Hani “muzice ilacı buldular” diye adını, görselini koyup alenen Çin, Rus şirketlerinin tanıtım kampanyasına çalışan siyasiler, danışmanlar! Onlara da aldatıcı ilaç reklamı yasaklarını delmekten bir ceza çıkarılmayacak mı?
Aylar önce sormuştum. “Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Birliği, şimdi değilse ne gün kuralları hatırlatacak” diye.
Sağlık Bakanlığı; ‘bağışıklığım güçlendi, bana iyi geldi, size de tavsiye ederim’ diyen şöhretleri meğer uyarmış. İhtara uymayınca cezayı yemişler.
Ama ya bu yolu açan, özendiren, kötü örnek olan resmi ünvanlı zevat! Onlar da uyarıldı mı?
İlaç reklam ve tanıtımıyla ilgili sıkı kurallar, bazıları için geçerli de bazılarına sökmüyor mu yoksa?