KARAR yazarları Ahmet Taşgetiren ve Mehmet Ocaktan KARAR TV'de İktidarın ekonomi politikalarından muhalefetin çıkışlarına kadar gündemin öne çıkan konu başlıklarını değerlendirdi.
KARAR yazarları Ahmet Taşgetiren ve Mehmet Ocaktan KARAR TV'de gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati'nin "Ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var. Bunu yaparken de eklektik olmayı sürdüreceğiz" sözlerine Taşgetiren, ''Hangi heterodoks yöntem ya da eklektik bu süreci sona erdirecek. Aslında insanlar yönetimin yarını öngöremediğine inanıyor. Bu öngöremezlik zaten güvensizlik sorununu ortaya çıkarıyor o da ekonominin ana hastalığı olarak biliniyor'' ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada muhalefete, "Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz'u görmediniz mi? Cumhur İttifakı sizi gideceğiniz yere kadar süpürecektir" sözlerine Ocaktan,
''Anayasanın 34. maddesi son derece açık, şiddet olmadan herkes izin almadan gösteri yapma hakkına sahiptir. Bu ülkenin hukuk devleti olduğunu söylüyorsanız bu açıdan Anayasa'nın açık hükmüne rağmen insanların özgürlüklerine ben müdahale ederim demektir. 15 Temmuz'u getirip buraya bağlamak 15 Temmuz'u itibarsızlaştıran bir şey, sonuçta 15 Temmuz'da toplumun her kesimi sokağa çıktı ve darbe girişimine karşı tavırlarını net bir şekilde ortaya koydular'' dedi
Ocaktan sözlerine şöyle devam etti:
''İktidarın bu süreçte hem ekonomide hem de diğer alanlardaki başarısızlığı, her geçen gün kan kaybetmesinin bir sonucu bu. İktidar insanların fakirliğine, enflasyonun çıkışına, döviz indi diye halaylar çekildi yine çıkıyor olmasına, fakirlikte derinleşmiş olmasına bir çözüm üretemediği için. İktidarların genel karakterleri açısından baktığımızda çözüm üretemiyorsan başka argümanlar kullanırsınız. Cumhurbaşkanı bu noktada sokağa çıkılmasını istiyor olabilir. Ama muhalefet ''Sokağa çıkmayacağız, sandıkla göndereceğiz'' dedi. Muhalefet bu anlamda son derece stratejik davranıyor. Cumhurbaşkanı'nın bu argümanlarını zayıflatıyor. Cumhurbaşkanı'nın bu söylemlerinin sebebi kendi konumunu güçlendirmek siyasi bir kazanç elde etmek istediği olabilir. Siz doğrudan Anayasal haklara müdahale ederim derseniz, bu ülkenin hukuk güvenliği zaaf içindedir demektir.''
Konu üzerine Taşgetiren de ''Sayın Cumhurbaşkanı nerden çıkardı böyle bir ihtimali, özel bir istihbarat mı ulaştı kendisine birilerinin ayaklanma türü silahlı güçleri harekete geçirme ihtimali mi var ? Böyle bir şeyi ne içerde ne dışarda kimse görmüyor. Evet ekonomik anlamda bir rahatsızlık ve huzursuzluk var ama ne sokağa çıkma ne de protesto etmek gibi bir şeyi kimse görmüyor, öngörmüyor. Buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanı dozu son derece yüksek bir konuşma yapıyor. Sanki bir savaş iklimine gireceğiz de Cumhur İttifakı kıtaları ellerine ne geçirirlerse birilerini kovalayacaklar. O birileri kim? Bu konuşmalar öfke dozunu yükseltiyor. Benim gözlemlediğim AK Parti kitlesi de Milletvekilleri de bu konuşma neden yapıldı, izah edemiyorlar. Nitekim televizyonlara farklı tartışma programlarına AK Parti'yi savunur diye davet edilen insanlar onu izah etmekte zorlanıyorlar. Keşke söylemeseydi diye cevaplar çıkıyor ortaya. Cumhurbaşkanı ortak duyguları, ülkenin birliğini, bütünlüğünü temsil eden biri olmalıdır. Cumhurbaşkanı diliyle kamplaşma yapılmamalıdır. Türkiye'ye yazık olur'' ifadelerini kullandı.
KAZAKİSTAN'DA NELER OLUYOR?
Kazakistan'da artan gerilime değinen Taşgetiren, ''Kazakistan'da kitleler doğal gaza yapılan zam nedeniyle ayaklandı. Ayaklanma büyüdü kontrol edilemez oldu hükümet istifa etti. Rus barış gücü davet edildi tabi ''Rus Barış Gücü'' derken de tırnak içinde demek lazım. İlginç olan Kazakistan'da böyle bir sosyal yapısın örgütlü bir yapısı var mıydı, yoksa örgütlü güç bu hareketleri motive mi etti, yoksa bir dış örgütün altyapısı mı? Derdest edildi Kazakistan diyebiliriz. Bir kısım değerlendirmeler Rusya'nın yaptığı yönünde. Bugün Karar, Putin el koydu diye verdi. Türk Devletleri Teşkilatı diye bir yapı vardı. O yapının Kazakistan olaylarında nasıl bir fonksiyon aldığı duyulmadı. Ahmet Davutoğlu niye pasif kaldık diye sorguluyor. Niye Kazakistan'da rol alamıyoruz bunu da sorgulamak lazım'' dedi. Taşgetiren sözlerine şunları ekledi:
''Ülkede Rus nüfus yoğunluğu var. O karışıklığı Rus asıllı, Rusya yanlısı gruplar ortaya çıkarıyor. Ve Rusya'ya müdahale ortamı yaratıyor. Rusya buralardaki tesir gücünü devam ettirmek istiyor. Böyle bir durumda ilk Rusya'dan yardım istemek geliyor akıllarına böylece kendilerini hep borçlu hissedecekler. Kendi yönetimini Moskova'ya hep borçlu olarak hissedecekler.''
Konuya ilişkin Ocaktan, ''Kazakistan'la aramız çok iyi, Sayın Cumhurbaşkanı her hafta Azerbaycan'a Kazakistan'a Türkmenistan'a gidip geliyor. Ama bu tarz kriz anında Türkiye'nin esamesi okunmuyor. Şuanda Rusya'ya bir şey diyemiyoruz. Rusya'ya Azerbaycan'a kardeş ülkeyiz, gerekli desteği verdik. yardım etmemize rağmen ''Bir dakika masada bizimde olmamız gerek'' diyemedik. Kazakistan'la ilgili müttefikimiz gibi söylemlerde bulunamıyor. Dolayısıyla Rusya'nın oralarda ki patronluğundan dolayı bizde aramız bozulsun istemiyoruz. Türkiye'nin öyle bir talihsiz dış politika güzergahı var'' şeklinde konuştu.
ENFLASYONUN KÖPÜĞÜ ALANACAK MI?
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Ekonomik Araştırma Forumu “2022’ye Girerken Türkiye Ekonomisi” panelinde konuştu. Kaslowski, “Enflasyon ile mücadelede gerçekten doğru adımları mı atıyoruz? Bunlar doğru adımlar ise neden enflasyon bu denli şiddetli yükseliyor?” dedi. TÜSİAD başkanının konuşmasını hatırlatan Ocaktan, ''
''Maliye Bakanı'nın sözlerini çok önemsemiyorum, muhtemelen biri yazmış vermiş bunları duyunca ya ne entelektüel adam dersiniz ama öyle olduğunu düşünmüyorum. Türkiye bir çok ekonomik modeli dendi. Fakat faiz sebep ama pahalılık sonuca geldik. İktidar bunları yaparak iktisadi kurallara uymadı. İktidar Nass deyip faizi arttırdı. İhtiyaç kredi yüzde 23'den 28'e, tüketici faizi yüzde 22'den 25'e mevduat faizleri 23-26 arası faiz veriyor, kredi faizleri de yüzde 35-40 arasında bu nasıl bir NASS anlayışı. Sayın Cumhurbaşkanı tek hedefimiz ilk 10 ekonomi arasına girmek diyor ama 10 yıllık borçlanmada en yüksek faizi veren ülkeler arasında ilk 10'a girdik. İktisadi kurallar ne gerekiyorsa onları yapsaydık şuanda bu noktada bunları konuşuyor olmazdık, en azından daha stabil bir durum söz konusu olurdu'' dedi.
Konuya ilişkin Taşgetiren de, ''Şimdi bu Ortodoks denen şey şu, ekonomi bir bilimdir. Belli kuralları vardır ve bu kuralları uygularsak işler. AK Parti ilk döneminde bu kurallara uygun hareket ettiği zaman Milli gelir 12.500 dolara çıktı. Sonra kafalar karıştı doların çılgınca tırmandığı bir noktaya geldik. Bir takım ekonomi kuruluşları var, bu işin mantığına ilmine Ortodoks denen çizgiye davet ediyor. Bakan da bunu reddedip biz ekonomi dünyasına yeni ürünler sokuyoruz, Heterodoks çizgideyiz diyor. Ama yeni ürünler deniyorsanız ortaya bir başarı çıkması lazım o görünmüyor. Henüz enflasyonun yakın zamanda düşeceğine dair bir şey yok. Herkes biliyor ki bu üretici fiyatları süreç içerisinde tüketiciye yansıyacak. Pahalılık azalmayacak artacak. Hangi Heterodoks yöntem ya da eklektik bu süreci sona erdirecek. Aslında insanlar yönetimin yarını öngöremediğine inanıyor. Bu öngöremezlik zaten güvensizlik sorununu ortaya çıkarıyor o da ekonominin ana hastalığı olarak biliniyor'' ifadelerini kullandı.
MUHALEFET ALTERNATİF SUNAMIYOR MU?
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in okul öncesi dini eğitimi 'ortaçağ zihniyetine benzettiği' yönündeki açıklamalarına değinen Ocaktan, ''
Talihsiz bir açıklama olmuş. Tabi olarak 0-6 yaş grubu çocukların pedagojik bir eğitimden geçmiş olması gerekiyor öğretmenlerin. Bu konuda ehil olanların konuşması gerekiyor. O yaşlarda nasıl bir eğitim veriliyor eleştirisi yapılabilir. Burada esas problem CHP'nin geleneksel hafızası Kılıçdaroğlu'nu anlamakta zorlanıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yapmak istediği değişimi anlamakta zorlanıyor. Zaman zaman dil sürçmesi olabilir ya da zihinsel kodlarda ki o geleneksel yapı bir anda ortaya çıkabilir. Ortaçağ zihniyeti dediğiniz zaman bunu Türkiye toplumuna izah edemezsiniz'' dedi.
Taşgetiren de, ''Anne bünyesinde bile çocuğun bilinç dünyasına kodlarına bir takım değerlerin intikal ettiği söyleniyor. Bu yaş grubunda değer eğitimi, manevi eğitim bir takım ilahi öLçüler merak konusu. Sağlıklı bir değerler eğitimi her hâlükârda gerekli ama bunu pedagojik hassasiyetler içinde vermek gerekir. Bu eğitimi verecek anne babaların, öğretmenlerin pedagojik formasyonu olmalı hem de çocuk psikolojini biliyor olmalı. Özgür Özel'in gerek dil sürçmesi, gerek refleks ne olursa olsun bu ifadesi her bakımdan sorunlu'' diye ekledi.