Sinema eleştirmenlerine 2019’da Türk sineması için anlamlı buldukları yerli filmleri sorduk. Cevaplar yoksul üç kız kardeşin köydeki yaşam mücadelesini anlatan ‘Kız Kardeşler’ dramı ile şehirli orta sınıfın işsizlik sorununu irdeleyen ‘Küçük Şeyler’ absürt komedi filmlerini öne çıkardı.
SALİHA SULTAN
Son beş yıldır yapımların çoğalması ve izleyicilerin sinema solonlarında yeniden Türk filmlerini tercih etmeye başlamasıyla en azından oransal olarak yükselişine şahit olduğumuz Türk sinemasında bu yıl 140’a yakın yerli film izleyiciyle buluştu. Türkiye’de sinema sektörüne maddi-manevi katkılar sağlayan film festivallerinin artışının, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün ve TRT’nin Ortak Yapımlar projesinin önemli desteklerinin göz ardı edilemeyeceği sinema sektörümüzün ürünleri sadece ülkemizde değil, artık Cannes, Viyana, Berlin, Saraybosna gibi dünyanın önemli festivallerinde de övgü ve ödüllerle buluşuyor.
CEP HERKÜLÜ: NAİM
Nitelik mi, nicelik mi sorusunun cevabını ise önümüzdeki yıllarda bulacağımız sinema dünyasının nabzını tutan yazarlarımıza 2019’da Türk sineması için önemli buldukları yapımları sorduğumuzda Emin Alper’in ‘Kızkardeşler’, Kıvanç Sezer’in ‘Küçük Şeyler’ filmleri öne çıktı. Semih Kaplanoğlu’nun ‘Bağlılık-Aslı’, Özer Feyzioğlu’nun ‘Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu’, Mehmet Ada Öztekin’in ‘7. Koğuştaki Mucize’ ve Serhat Karaaslan’ın ‘Görülmüştür’ filmlerinin değerli yapımlar olduğu konusunda ise hemfikirler.
KÜÇÜK ŞEYLER
Sinema yazarları etkileyen bu filmlerin ortak özellikleri ise hikayelerinin sinemanın dünyaca kabul gören evrensel değerlerine temas etmesinin yanı sıra, barındırdıkları gerçekçi insan hikayeleriyle sanallıkla örülü teknolojinin kucağında hangi sese kulak vereceğine karar veremeyen insanlara bu coğrafyadan içten bir söz söylemesi...
ATİLLA DORSAY
USTALARDAN YENİ FİLMLER GÖREMEDİK
Geçen yıl, gösterilen 140 kadar yerli filme karşın Türk sineması için çok iyi bir yıl değildi. Ustaların çoğu yeni filmlerle karşımıza çıkamadılar. Yeni yönetmenlerden güzel filmler gördük, yılı sanki onlar kurtardı denebilir. Ama çoğu aldıkları yerli-yabancı ödüllere karşın henüz gösterime çıkmadı. Bu yıl izleyebildiklerimden, görebildiklerimden bana göre bu yılın en iyi on Türk filmi: Emin Alper’in yönettiği Kızkardeşler, Kıvanç Sezer’in yönettiği Küçük Şeyler, Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanett’nin yönettiği Sibel, Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği Bağlılık-Aslı, Serhat Karaaslan’ın yönettiği Görülmüştür, Özer Feyzioğlu’nun yönettiği Cep Herkülü, Tarık Aktaş’ın yönettiği Nebula, Nihat Durak’ın yönettiği Kapı, Pelin Esmer’in yönettiği Kraliçe Lear ve Murat Pay’ın yönettiği Dilsiz.
MEHMET GÜLERYÜZ
ÜÇ YÖNETMEN ÜÇ GÜÇLÜ HİKAYE
2019’da izlediğim Türk filmleri arasında yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun ‘Bağlılık Aslı’, Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ Hüseyin Karabey’in ‘İçeridekiler’ filmleri bana dokunan filmler oldu. Üç yönetmenin de güçlü hikayeleri, oyuncu yönetimleri ve oluşturdukları atmosfer etkileyiciydi. Bu meslekdaşlarımızın sinema sanatına gösterdikleri saygı ve sinema yapma isteklerini çok önemsiyorum.
SADİ ÇİLİNGİR
HEPİMİZİN BAŞINA 'KÜÇÜK ŞEYLER'
Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ filmi hayatta çaresiz kalan kardeşlerin gösterdiği olağanüstü dayanışmayı mükemmel bir şekilde sinema perdesine yansıttı. ‘7. Koğuşta Mucize’ ise engellilere şefkat gösterilmesi gerektiğini, insanlığı sevginin ayakta tuttuğunu gösteriyor. ‘Küçük Şeyler’ filmi de günlük hayata yaşadığımız, hepimizin başına gelen küçük ayrıntıları başarıyla perdeye yansıttı.
KEREM AKÇA
'GÖRÜLMÜŞTÜR' ETKİLEYİCİ BİR İLK FİLM
Emre Yeksan’ın ikinci uzun metrajı ‘Yuva’da sunduğu modern ve deneysel Maniza Tarzanı macerası filmi önerisi yetkindi. Hapishane ortamını bilinç akışı olarak tasarlayan ‘Görülmüştür’, mektup okuma görevlisi ana karakteriyle hafızalara kazınacak etkileyici bir ilk film. ‘Bir Aşk İki Hayat’ bir Yunan filminin legal yeniden çevrimi olsa da iki başrol oyuncusunun uyumuyla dikkat çeken, düzgün çekilmiş bir aşk filmi. ‘Küçük Şeyler’ de Türk orta sınıfındaki işsizlik problemini, Lanthimos usulü bir görsel yapıyla saran gerçeküstücü ve absürd bir komedi filmi. ‘Türk İşi Dondurma’ filmiyse ülkemizde Çanakkale Savaşı’yla ilgili yapılmış en iyi filme dönüşürken, ‘meatpie western’ lokal türünde faaliyet gösteren ilginç bir deneme.
DENİZ YAVUZ
BİYOGRAFİLERİ DAHA ÇOK GÖRMELİYİZ
Emin Alper’in son filmi ‘Kız Kardeşler’ yabancı film festivalleri ve yurt dışı gösterimleri açısından 2019’un övgüyü hak eden filmlerinden. Oyuncu yönetimi ve usta işi detay oyunculuklarıyla da önemli. Geçen haftalarda vizyona giren ‘Küçük Şeyler’ de sıra dışı anlatım yapısı ve yarattığı film dili sebebiyle bu yılın bahsedilmesi ve izlenmesi gereken prodüksiyonuydu.
Uyarlama ‘7. Koğuştaki Mucize’, Türkiye sinema gişelerinin çok bilet satan filmlerinin sahip olduğu tarzdan çok farklı bir tarzda çekilerek başarıya ulaştı. İçerik ve atmosfer olarak hayli başarılı olan film izleyiciye sinemada ulaşmak konusunda da başarılı stratejiler üretti. Belden aşağı ya da basit esprileri seçmek yerine bir sisteme tabi tutularak oluşturulan komedi dili ‘Cinayet Süsü’ filmi ile 2019’da karşımıza geldi. ‘Sibel’ de bu yılın uluslararası başarıya ulaşan ve bir nevi endüstriyel bir tanıtım, kültürel bir elçi vazifesi üstlenen filmlerindendi. Türkiye’nin ve Bulgaristan’ın bir dönemine sinema dili ve Naim Süleymanoğlu ile bakan ‘Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu’ gibi prodüksiyonları sinema salonlarında daha çok görmek gerekiyor. Cem Yılmaz’ın genel tarzı dışında bir iş çıkardığını ‘Karakomik Filmler 1: Arada, Kaçamak’ filminin ‘Arada’ episotu için söylemek mümkün. ‘Arada’da Cem Yılmaz mutlaka görülmesi gereken bir oyunculuk performansı sergiliyor ve yine bu bölümün görüntü yönetimi hayli usta işi.
BURÇAK EVREN
NİTELİK AÇISINDAN KISIR BİR MEVSİMDİ
Geride bıraktığımız yılın Türk sineması açısından olumlu geçtiğini söylemek biraz zor. Nicelik açısından ne kadar verimli görünse de, nitelik açısından da bir o kadar kısır bir mevsim oldu. Bu olumsuzluğun da kuşkusuz bir çok nedeni var. Bunların başında da ne yazık ki ana akım filmlerinin azlığına karşılık ‘art house’ olarak tanımladığımız festivallik filmlerin çokluğu ve niteliksiz oluşu. Neredeyse eline her kamera alanın film çektiği, seyircisiz, sinemanın temel estetik ve dilinden yoksun, amatör heyecan ve acemilikle kotardıkları niteliksiz filmlerin yalnızca festivallerde ödül peşinde koşması -kimilerinin herkesi şaşırtıcı bir şekilde ödüllere boğulması- bu olumsuzlukların bence tek nedeni. Sanıyorum önümüzdeki yıllarda ödüllü, ama seyircisiz ve de tek yıldızlı filmlerin, tecimsel sinemalar da bile gösterime çıkmadan -biraz da güdümlü çevreler tarafından sözüm ona itilerek- varlıklarını sürdüreceklerine pek inanmıyorum. Bu yılın öne çıkan Türk filmleri ise, Emin Alperin ‘Kız Kardeşler’ ile Kıvanç Sezer in ‘Küçük Şeyler’. Her iki film de ele aldıkları çevrede kendi küçük dünyaları içinde kimi sorunlarını/çatışmalarını/zaaflarını alçak sesle, ama inandırıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Bunların dışında Murat Payın bildik, alışılmış çizgiler dışına çıkan, kendi dünyasını hat sanatının mistik atmosferinde -kimi eksiklikleri olmasına karşın- vermenin üstesinden gelen ‘Dilsiz’ filmi, belki de günümüzde milli sinemanın yeni ve farklı bir versiyonunun/anlayışının/uygulanışının bir protipi sayılabilir. Ana akım filmler içinde ise, geniş kitleler tarafından iyiden iyiye ilgi gören biyografik filmler furyasının devamı Cep Herkülü ile Cem Yılmaz ın nedense ıskalanan ya da görülmemezlikten gelinen ‘Karakomik Filmler’ini başarılı sayabiliriz.