Belçikalı futbolcu Jean Marc Bosman, 1990 yılında formasını giydiği RFC Liege'ın başka kulübe transfer olmasına izin vermemesi üzerine açtığı dava ile başta Avrupa futbolu olmak üzere, spor dünyasında devrim niteliğinde değişikliklere neden oldu.
Sözleşmesi bitmesine rağmen transferine izin vermeyen takımına açtığı davayı kazanarak dünya futbolunun seyrini değiştiren Jean Marc Bosman, dava sürecinin devam ettiği 5 yıl boyunca futbol unsurları tarafından dışlandı. Hiçbir kulüp başkanı, 'futbola dava açan' oyuncuyu kadrosuna almak istemedi. Geçim sıkıntısı çeken Bosman, bir süre ailesinin garajına yerleşerek hayatını sürdürdü.
JEAN MARC BOSMAN BİYOGRAFİSİ
30 Ekim 1964'te Belçika'da dünyaya geldi. Futbol kariyerine 1983'te Standard Liege takımında başladı, 1988-1990 yılları arasında Belçika 1. Lig takımlarından RFC Liege'nin formasını giydi. O yıllarda Belçika Genç Milli Takımı'na kadar yükselirken, takımında ilk 11'de sahaya çıktı fakat yeterli para kazanmıyordu. Sözleşmesinin bitimine yakın, kulübüyle pazarlığa girişti, 1 yıllık bir sözleşme karşılığı aylık 750 euro öneriliyordu. Bu rakamı kabul etmeyen futbolcu kendisine daha fazla para verecek bir kulüp arayışına girdi.
1990 senesinin yaz aylarında takımıyla olan sözleşmesinin sona ermesi üzerine, Fransa 2. Lig takımlarından Dunkerque'den aldığı transfer teklifine olumlu yanıt verdi. Ancak RFC Liege kulübü bu transferin gerçekleşmesi için bonservis bedeli talep etti. Dunkerque kulübü ise istenen parayı vermemekte diretiyordu. Transfer gerçekleşmedi, futbolcunun maaşı ilk 11'de yer almadığı için aylık 750 euroya düştü.
MAHKEME BOSMAN'I HAKLI BULDU
Bu durumu kabullenmeyen Bosman, konuyu Liege mahkemelerine taşıdı ve RFC Liege kulübü, Belçika Futbol Federasyonu ve UEFA'ya karşı dava açtı. Dava 'restraint of trade' (ticaret hakkının kısıtlanması) üzerine kuruldu, Avrupa'daki transfer sisteminin geçerliliğini sorguluyordu. Yerel mahkeme futbolcunun dava konusunda haklılığını vurgulayarak, lehte karar verdi ve davayı bir üst mahkemeye, Avrupa Adalet Divanı'na havale etti.
Dava Lüksemburg'da Avrupa Adalet Divanı'nda bir kez daha tartışıldı. 15 Aralık 1995'te futboldaki transfer sistemini altüst edecek karar çıktı. Karara göre, günümüzde futbolun ekonomik sektör olduğu, futbolcuların sözleşmelerinin bitiminin ardından bonservis gibi kısıtlamalarla transferlerinin engellenmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı vurgulandı, sözleşme sonunda serbest kalma hakkını tanındı. Jean-Marc Bosman davayı kazanmıştı...
DAVAYI KAZANANA KADAR FUTBOLDAN DIŞLANDI
Ancak futbolcu adına işler hiç de beklendiği gibi gitmedi. 26 yaşında başladığı hukuk sürecini 31 yaşında tamamladı. Dava sürerken futbol kariyerini Belçika'nın alt liglerinde sürdüren Bosman, kısa bir süre Hint Okyanusu adası Reunion'da şansını denedi. Futbol kariyerinin sonlarına doğru Belçika takımı Charleroi onu kadrosuna dahil etti.
Fakat geçmişte yaşananlardan dolayı kulüpler onu 'yüksek risk' kategorisinde gördü. Hiçbir kulüp, hakkını mahkeme kapılarında arayan bir oyuncuyu kadrosunda görmek istemedi. Bir süre ayda 650 sterlin karşılığında takımda forma giyen Bosman, maddi sorunlar yüzünden eşinden ayrıldı. Charleroi'daki evinin kirasını ödeyemeyecek duruma geldiğinde ailesinin evinin garajında yaşamaya başladı.
GEÇİMİNİ SAĞLAMAKTA ZORLANDI
Futbolseverler arasındaki genel inanış, dava sonunda çok para kazandığı, evlere, lüks arabalara sahip olduğu yönündeydi. Oysa tüm servetini, davasını özetleyen 'Who's the Boz' (Patron Kim?) adını verdiği tişört üretimine yatırdı ama o işten para kazanamadı. Zamanla sefalete düştü, alkol illetine bulaştı ve ailesinden uzaklaştı. Yalnızlık ve depresyonla geçen zamanlarda bir süre alkol tedavisi gördü. Hastaneden çıktığında en büyük zaferinin Bosman kuralı değil, alkol illetini yenmek olduğunu dile getirdi.
Günümüzde 53 yaşında Jean Marc Bosman, devletin verdiği 720 euro aylık ile hayatını idame ettirmeye çalıştı. "Belçika'nın yetiştirdiği en önemli futbolcu muhtemel benim, ama kimseler beni tanımıyor!" cümlesiyle kendini tanımladı. Ve devam etti: "Aslında kural zengin kulüplere yaradı, onlar astronomik ücretler karşılığında istedikleri oyuncuları kadrolarına katarken küçük kulüpler hep kaybetti. Neticede esas oğlanlar ve diğerleri arasındaki fark giderek açıldı. Aslında amaç bu değildi."
Onu en çok üzen şey ise en zor zamanlarını birlikte geçirdiği, 'Özgürlük Savaşçısı' adını verdiği siyah labrador kopeğinin ölümü oldu. "Beni hiçbir zaman terk etmeyen, en sadık arkadaşımdı, onu çok özlüyorum" dedi. Futbolda devrim yaratan, kendisinden sonra gelecek futbol nesillerinin önünü açan, zamanın futbolcularının geçmiş zamanlarda hayal edemeyecekleri servetlere sahip olmasını sağlayan Bosman, yoksulluk içinde hayata tutunmaya çalıştı.