Son 30 yılda yaşanan hızlı büyüme ve kişi başına gelir artışı toplumlarda zenginlik yerine fakirliği artırdı. Artık zengin-fakir uçurumu eskiye göre çok daha yüksek. Bu çelişkileri Kaliforniya Üniversitesi Berkeley’den Ekonomi Profesörü Roger Craine'e sorduk.
Yakın zamana kadar hızlı ekonomik büyümenin toplum refahını artırdığı kabul ediliyordu. Toplam GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) ve kişi başına gelir artışının toplum refahını da artırdığı peşin ve kesin sonuç kabul ediliyordu. Fakat ortaya çıkan sonuçlar hiç de bu durumda değil. Son 30 yılda yaşanan hızlı büyüme ve milli gelir artışı toplumlarda zenginlik yerine gelir adaletsizliği ve fakirlik getirdi.
OECD'nin yayınladığı son rapor gelir adaletsizliğinde 30 yıllık zirveye ulaşıldığı görüldü. Zengin ile fakir arasındaki fark hızlı büyüme dönemlerinde arttığı gibi çok az büyüme dönemlerinde de artıyor. O zaman fakirliğin çaresi nedir?
D. Ricardo 09 Kasım 1920'de Malthaus'a yazdığı mektupta şöyle yazıyordu: “Size göre iktisat bilimi, ulusal refahın artış nedenlerini araştırmaktadır. Bana göre ise; iktisat, bu refah artışının üretime katılanlar arasında nasıl paylaşıldığını araştırmalıdır. Gün geçtikçe birinci tanımın boş ve aldatıcı, ikincinin ise bilimin gerçek amacını yansıttığına daha çok inanmaktayım” diyordu.
Eğer refah toplum için bireysel bir durum ölçüt ise refah artışı da makro verilerden değil bireysel verilerden toplanarak ölçülmeliydi. Toplam zenginleşme bireysel fakirliği ölçmekten çok uzakta kalıyordu. Hatta bazı hızlı büyüme dönemleri aynı zamanda fakirliğin de arttığı dönemler olabiliyordu.
Sorunun bir başka yönü de gelişmekte olan ülkelerdi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler karşısında diğer dezavantajı da sermaye birikimi sorunuydu. Gelişmekte olan ülkelerde hızlı gelişme ve kalkınma için sermaye birikiminin sağlanması gerekiyor. Hem hızlı büyüme hem de sermaye birikimi aynı zamanda azalan refah ve fakirlik anlamına da gelebiliyor.
Sorunun günümüzde ne noktada olduğunu Karar.com için Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Ekonomi Profesörü Roger Craine sorduk:
Hızlı büyüme toplum refahını artırıyor mu?
ABD yakın zamana kadar gelir ve servetin eşitsiz dağılımı sonucu daha hızlı büyüdü. Büyük ödüller de yenilikçilik ve büyümeye teşvik oldu. Çünkü yapılan araştırmalar bu görüşü destekler nitelikteydi.
Gelişmekte olan ülkelerin büyümesini nasıl görüyorsunuz?
Son zamanlarda ekonomistler, hızlı büyüme için aşırı gelir eşitsizliği gerektiği görüşüne meydan okudu. Hızlı büyüyen ülkeler Asya mucizesi yada daha yakın dönemlerde Latin Amerika ve Türkiye'de gelir eşitsizliği arttı. Ama diğer pek çok şey aynı anda değişti.
Çözüm ne?
ABD ve bir çok gelişmiş ülke ekonomilerinde , dikkatli bir zaman serisi veri analizi tekrar dağıtılabilen vergi politikalarının daha büyük ve daha sabit istikrarlı büyüme ile sonuçlandığını gösterdi.
Maalesef gelişmekte olan ülkelerde durum daha olumsuz. Hızlı büyüme gelir eşitsizliğini artırıcı sonuç verdi. Örneğin Latin Amerika, Hindistan, Çin ve Türkiye gibi.
Aslında hikayenin ana fikri şu: Yenilikçi ve sıkı çalışan ekonomilerde gelir ve servet eşitsizliği vergi müdahalesiz olursa kaçınılmaz sonuç oluyor. Bir ülkenin hızlı geliştiği zaman, gelir eşitsizliği artışı da olasıdır.
Adaletsiz büyüme sürdürülebilir bir büyüme midir?
Aşırı gelir eşitsizliği gelişmiş ekonomilerde de büyümeyi yavaşlatır. İstikrarsızlık ve toplumsal huzursuzluk oluşturur. Büyümenin istikrarlı ve sürdürülebilir olması için Hükümet politikası orta gelir eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik hareket etmelidir.
ABD'de fakirlik eylemleri artıyor
Roger Craine'nin değindiği gibi hızlı büyüme aynı zamanda artan fakirlik anlamına da gelebiliyor. Nitekim Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman 2007 yılında yazdığı "Bir Liberalin Vicdanı" kitabında ABD'de 1980 sonrası büyüme dönemini inceliyor şu tespitlerde bulunuyordu: “ABD'nin hızlı büyüdüğü son 30 yılda aslında zenginlik değil fakirlik artmıştır. Hızla büyüyen ekonomide çalışanların geliri artacağına azalmıştır. Hızlı büyüme dönemi ücret gelirlerinin erimesine, borçların artmasına yol açmıştır.
80 sonrası uygulanan Neo-Liberalizm topluma zenginlik değil fakirlik olarak yansımıştır. Kimsenin 60-70'li yıllardaki gibi hayatını garantide hissetmek gibi bir lüksü kalmamıştır.”
Roger Craine ise Karar.com'a verdiği cevaplarda sorunun çözüm noktasının maliye politikasında yattığını söylüyor.
Eğer geliri yeniden dağıtıcı bir maliye politikası yoksa hem hızlı büyüme hem de yavaş büyüme toplumda fakirliği artırabiliyor. Gelişmekte olan ülkelerin sermaye birikimi sorunu da düşünüldüğünde hızlı büyümeler bu ülkelerde fakirliği daha da fazla artırabiliyor.