İYİ Parti lideri Akşener, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devredilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, ''Trump emredince rahibi verdiğiniz gibi, Suudi prens emredince de Kaşıkçı davasını devrettiler. Bay Kriz, Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz?'' sözleriyle tepki gösterdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Burada konuşan Akşener, vatandaşın ekonomik sıkıntılarına dikkat çekerek AK Parti'nin 2023 hedeflerini hatırlattı. "2023 hayal oldu" diyen Akşener, "Sayın Erdoğan biz senin masallarını çok dinledik. Sen bunları vizyon olarak değil, iktidarda kalmak için söylemişsin. Düpedüz yalan söylemişsin. Bu masallardan bıktık, usandık. Getir sandığı kararı milletimiz versin" ifadelerini kullandı.
Akşener, Suud yönetimine muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'yla ilgili dava dosyasının Suudi Arabistan'a devredilmesine de sert tepki gösterdi. Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, ''Trump emredince rahibi verdiğiniz gibi, Suudi prens emredince de Kaşıkçı davasını devrettiler. Bay Kriz, Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz? Geçmişini bilmeyen, bugünü de yarını da koruyamaz.'' sözleriyle seslendi.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bay Kriz’in, konuşmaya doyamadığı bir haftayı daha, geride bıraktık. Biliyorsunuz kendisi, beceriksizliklerinin üstünü örtmek için, sürekli olarak konuyu, geçmişe getirip, dikkat dağıtır, gündem saptırır. Ama bu sefer, farklı bir şey oldu. Enflasyon, son 20 yılın zirvesini gördü. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' teorisi, elinde patladı.
'Türkiye Ekonomi Modeli' dedikleri, sözüm ona model de tüm bunların üzerine tüy dikti. Hal böyle olunca da Bay Kriz’in, hisseli harikalar kumpanyasına, artık inanan kalmadı. İşte o nedenle de baktı olmuyor, artık dikkati geleceğe çevirmeye başladı. 2023’e 8 ay kalmış, ama bu arkadaş, 20 yılda yapamadıklarını, 8 ayda yapacaklarını, iddia etmeye başladı. Yetmedi; 2053’ten bahsetti. Yetmedi; 2071’den bahsetti. Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa, şaşırmayın.
'MİLLETİMİZ BUGÜN TANE İLE DOMATES ALIYOR BAY KRİZ'
Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa hiç şaşırmayın. Milletimiz bugün tane ile domates alıyor bay kriz 2053'te lojistiğimiz harika olacak diyor. Milletimiz bugün arabasına mazot alamıyor bay kriz 2053'te ulaştırma muhteşem olacak diyor. Milletimiz bugün temel gıda maddelerine bile erişemiyor bay kriz 2071 olağanüstü olacak diyor.
Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız. Muhterem, yahu bugün ne olacak? Masal anlatmayı bırak biraz da ondan bahset. Eğer Türkiye'ye dair bir vizyon ortaya koymak istiyorsan önce Türkiye'nin sorunlarını çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de dinledik. Hedef 2023 idi dimi.
2023 için neler vaat ediyordun? Mesela kişibaşı milli gelir 25 bin dolar, ihracat 500 milyar dolara ulaşacaktı. İşsizlik yüzde 5'lere düşecekti, Edirne'den Kars'a yüksek hızlı tren hatları inşa edilmiş olacaktı. GAP, DAP, KOP gibi projeler tamamlanmış olacaktı. Türkiye dünyanın tahıl merkezine dönüşecekti. Bölgenin en ileri demokrasisi olacaktı. 2023 hayal oldu.
'2023'E 8 AY KALA MİLLETİMİZ EKMEK VE YAĞ KUYRUĞUNDA BEKLİYOR'
'Anayasa'yı değiştireceğim' demişti değiştirdi. Kendini başkan, ucube sistemi getirdi. Saray yapacağım dememişti ama gerçekleştirdi. Millet çile çekerken 500 milyon dolarlık uçakla gezeceğim dememişti hamdolsun onu da gerçekleştirdi.
2023'e 8 ay kala milletimiz ekmek ve yağ kuyruğunda bekliyor. Tahıl ambarı yapacağı dediği Türkiye buğday ithal ettiği için belediyeler ekmek karnesi dağıtıyor. Türkiye'nin nakliyecileri haftalarca bekliyor. Anayasa vaat ettikleri Türkiye'de çeteler siyasetçileri, gazetecileri dövüyor, evler basılıyor.
Sayın Erdoğan biz senin masallarını çok dinledik. Sen bunları vizyon olarak değil, iktidarda kalmak için söylemişsin. Düpedüz yalan söylemişsin. Bu masallardan bıktık, usandık. Getir sandığı kararı milletimiz versin.
KAŞIKÇI DAVASINA TEPKİ
Trump emredince rahibi verdiğiniz gibi, Suudi prens emredince de Kaşıkçı davasını devrettiler. Bay Kriz, Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz? Geçmişini bilmeyen, bugünü de yarını da koruyamaz.
Herkes terörist oldu, hain oldu, suçlu oldu ama AK Parti hep ak kaşık oldu. Bugün suçlayacak kimseleri kalmadı. İlk sandıkta kim suçlu kim suçsuz görecek. Hiç kimse merak etmesin, Türk milleti çaresiz değildir. Türkiye bu ciddiyetsizliğe mahkum değildir. Bu milletin İYİ Partisi var, biz varız. AK Parti'nin neden olduğu enkazı biz kaldıracağız.
Kronikleşen umutsuzluğa, memleketimizin her yerinde şahit olmaya devam ediyoruz. Gençlerin durumu da esnafın durumundan farklı değil. Bugün gençlerimiz, yarına dair umutsuzluk iklimiyle mücadele ediyorlar. Gösterdikleri çaba yok sayılıyor. Daha onların gerçeklerinden bile haberdar olmayanların bayat tavsiyeleriyle karşılaşıyorlar.
Herkesin kürsülerden onlar hakkında atıp tutmaya bayıldığı bir yerde onlara mikrofon verilmiyor. İşte bu yüzden gençlerimizle buluşuyoruz. Gençler yurt dışına çıkmalı diyorlar. Şu an bir Türk gencinin yurt dışına en yakın olduğu nokta, havalimanındaki dış hatlar yazısının altında çekileceği bir fotoğraf. Buna bir cevabın var mı Bay Kriz?
'GÖSTERDİKLERİ ÇABA DA ÖZVERİ DE EMEKLERİ DE YOK SAYILIYOR'
"Gençlerimizin durumu da esnafın durumundan iyi değil. Bugün ülkemizde gençler kendilerine dair, acı bir değersizlik hissiyle, Yarına dair derin bir öngörememe hâliyle, ülkemize dair korkunç bir umutsuzluk iklimiyle mücadele ediyorlar. Yurt dışındaki yaşıtlarıyla, eşit koşullarda başlayamadıkları hayat parkurunda, gösterdikleri çaba da özveri de emekleri de yok sayılıyor.
Yok sayılmamak için yürüttükleri mücadelede ise destek beklerken köstekle, yardım beklerken engelle, empati beklerken nobranlıkla, sevgi beklerken nefretle karşılaşıyorlar. Daha, onların gerçeklerinden bile haberdar olmayanların bayat tavsiyelerini bitmeyen nasihatlerini dinliyorlar. Ama dertleri, endişeleri dinlenmiyor. Fikirleri, çözüm önerileri önemsenmiyor. Herkesin kürsülerden, onlar hakkında, atıp tutmaya bayıldığı bir ortamda; mikrofon bir türlü, onların eline geçmiyor.
İşte, tam da bu nedenle bu anlayışa, 'dur' demek için gençlerin sesini kısan buyurganlığa, son vermek için 'Bol nasihat, sıfır icraat' devrini bitirmek için, 'Gençler için, gençlerle beraber' diyerek, genç arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Ancak alışılmışın aksine; Soruları onlar değil, ben soruyorum.
Onlar konuşuyor, ben dinliyorum. Onlar anlatıyor, ben öğreniyorum. Söyledikleri doğrultusunda hem biz İYİ Parti olarak, çözümlerimizi hazırlıyoruz hem de Yüce Meclisimizin kürsüsünden, onların sesini duyuruyoruz.
Nitekim geçtiğimiz cuma günü de tersine mentorluk oturumlarımızın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Gençleri dinlemeye tenezzül etmeyenleri, onları parmak sallayarak yönetmeye çalışanları ve başka coğrafyalarda gelecek hayali kurmaya mecbur bırakanları şimdiden uyarıyorum; daha çok canınız sıkılacak, daha çok köpürecek, daha çok gıcık olacaksınız.
Ama isteseniz de istemeseniz de, artık susacaksınız. İsteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini duyacaksınız. İsteseniz de istemeseniz de, artık onların fikirlerini, taleplerini dinleyeceksiniz. Hiç merak etmeyin; Ben de büyük bir zevkle, sizi yola getireceğim. Buyurun bakalım, gençler ne diyormuş.
"24 yaşında, yazılım mühendisi bir gencimiz diyor ki; ‘Bu hükûmet, Türk gençliğine bir gençlik borçlu. Çünkü hiçbir genç, burada hayallerine kavuşamadı, amaçlarına ulaşamadı. 1 adım atmaya çalışırken, hükûmet 2 adım geri aldı. Türkiye’de öğrenci olmak, gerçekten Survivor gibi. Her gün hayatta kalmaya çalışıyorsun, inanılmaz sorunların var.
Ama üstüne her gün, komedi gibi açıklamalar dinliyorsun. ‘Gençler, eğer imkânı varsa, yurt dışına çıkmalı, yurt dışını görmeli’ diyorlar. Yani böyle bir ekonomik durumda, böyle bir açıklama, çok absürt. Bence şu an bir Türk gencinin yurt dışına en yakın olduğu nokta; havalimanındaki dış hatlar yazısının önünde çekileceği fotoğraf. Yani en fazla oraya gidebilir bir Türk genci.’
Buna bir cevabın var mı, Bay Kriz? Sağlıklı yaşam koçluğuna soyunduğun gençlerin, durumundan memnun musun? Bu gencimize, aromalı kahve ve tropik seyahatler dışında, bir tavsiyen var mı? Yazıklar olsun.
"ATATÜRK’ÜMÜZÜN TÜM ÜMİDİNİ BAĞLADIĞI TÜRK GENÇLİĞİ, BUGÜN UMUTSUZLUKLA BOĞUŞUYOR"
"Danışmanlarını, sarayda 5-10 maaşla besleyenler, genel müdürlerine 11 maaş verenler, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye, 13 uçakla gezenler; oturduğu yerden, gençlere nasihat çekenler; bugün, Türkiye’de bir genç, ‘Önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor.
Duyuyor musunuz? Atatürk’ümüzün tüm ümidini bağladığı Türk gençliği, bugün ümitsizlikle, umutsuzlukla ve karamsarlıkla boğuşuyor. Duyuyor musunuz? Gün geçtikçe vasatlaşan bu ucube sistemin içerisinde; gençler sizden çaldığınız gençliklerini istiyor. Duyuyor musunuz?
Sevgili gençler onlar duymasa da biz duyuyoruz. Onlar dinlemese de biz dinliyoruz. Onlar umursamasa da biz önemsiyoruz. İktidarın yürüttüğü kutuplaştırma siyaseti; sizlerin üzerinde işlemiyor, biliyoruz. Çünkü sizin ortak dertleriniz var. Güvencesizlik, hepinizin derdi. İfade özgürlüğü, hepinizin derdi. İşsizlik, hepinizin derdi. Fırsat eşitliği olmaması hepinizin derdi.
Bu dertlerin etrafında, birleştiğinizi gören iktidar mensupları; sizi kendi aranızda bölemediği için, toplum ile aranıza, set çekmeye çalışıyor. Sizi şımarık ilan etmeye, dışlamaya, yok saymaya çalışıyor. Ama sizin, yaşadığınız onca şeye rağmen, ülkenize faydalı olmak için, çok çabaladığınızı görüyorum. Bu çabanın sizi çok yorduğunu, üzdüğünü ve bunalttığını görüyorum.
ÖNÜMÜZDE SADECE 1 YIL KALDI
Ama önümüzde, sadece 1 yıl kaldı. Üniversitelerin, işsizliği 4 yıl öteleyen kurumlar olmaktan çıktığı günlere, 1 yıl kaldı. Güvenliğinize dair kaygılarınızın, son bulduğu günlere, 1 yıl kaldı. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve kâmil uygulandığı günlere, 1 yıl kaldı. Geleceğinize umutla baktığımız günlere, 1 yıl kaldı. Memleketimizin medeniyet yolundaki taşlarını, birlikte döşeyeceğimiz günlere, 1 yıl kaldı. El ele, kol kola, hep beraber, ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere, inanın çok az kaldı!
BİR DEVLET ADALETİ NASIL SAĞLAR?
Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda insanların hedeflerine erişebilmesi için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Bir devlet adaleti nasıl sağlar? İlk önce milletinin adalete olan inancını koruyarak sağlar. Sonrasında bireyin ve kamunun vicdanının sesini duyurarak sağlar.
Devletin ve milletin özgürlüğü deyince aklımıza ilk olarak ne geliyor? Cumhuriyetimiz. Partimizin ilk kurulduğu gün açıkladığımız görüşlerimizde bir tespitimiz vardı. Cumhuriyetin esaslarının ruhunun bir diğer yönü de nüfus cüzdanlarımızdır. O nüfus cüzdanı anayasa, kanunlar karşısında herkesin eşit ve bir olduğunu gösterir. O nüfus cüzdanı aynı zamanda 'Ağa da benim paşa da benim'in karşılığıdır.
ALP EMEÇ'İN TUTUKLANMASINA TEPKİ
İşine geldiğinde, Cumhurbaşkanı kimliğiyle, meydanlarda, işine geldiğinde, AK Parti Genel Başkanı kimliğiyle, meclis kürsüsünde istediğine hakaret ediyor, istediğini tehdit ediyor. Ama fikrini, derdini, düşüncesini söylemek isteyen kim varsa; Ya nankör oluyor, ya terörist oluyor, ya da vatan haini oluyor.
O, AK Parti Genel Başkanı olarak, siyaset yapıyor; Ama ona cevap veren vatandaş, Cumhurbaşkanı’na hakaret etmiş oluyor. İşte size, bu ucube sistemin, ülkemize reva gördüğü, adalet anlayışı. Üstelik bu çarpık sisteminin gözü; Henüz 20 yaşında, gencecik bir evladımız, Alp’i bile görmüyor.
Attığı bir tweeti, üstelik 15 dakika sonra sildiği bir tweeti, takip edip, 20 yaşındaki bir genci tutuklayan, adalet sistemi nedense boy boy videoları, fotoğrafları çıkan, pudra şekercilerine dokunamıyor. Twitter’da gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor. Milletin hazinesini kemiren yandaşlara dokunamıyor. Milletin hakkına giren, saray müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor. Aleni bir şekilde, yolsuzluk yapanlara dokunamıyor.
Bu haram düzenini kuranlara da, bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini yapanlara da, bu çarpık anlayışın parçası olanlara da; Yazıklar olsun. Bu milletin hakkı hepinize; haram, zehir, zıkkım olsun.
'EMEKLİ MAAŞINDA DA BİR ABUDİK GUBUDİK YAPILMIŞ'
20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe, il il geziyoruz. Esnaf dükkanlarının içinde emeklileri de gördük gençleri de gördük. Bin 500 liralık emekli maaşı var olduğundan haberim yoktu. Birbirinden çok farklı emekli maaşları olduğunu gördük. Bizim ekonomi kurmayı arkadaşlarımla bu bilgileri paylaştım ve onlar bir hesap yaptılar. En düşük emekli maaşı asgari ücreti olmalı dedik. Şimdi öğreniyoruz ki 2 bin 500 lira orada da bir abudik gubudik yapılmış.
Arkadaşlarımız çalıştı. İki seçenek sunduk iktidara bayram ikramiyeleri ile ilgili. Dolara göre bakarsak 3 bin 700 lira olmalıydı. TEFE TÜFE'ye bakarsak 2 bin 800 lira. Siz 2 bin 500 lira olsa iyi olurdu diyorsunuz. Gözlerinde ışık saçan abiler bin 100 lira dedi.
Asgari ücretin üzerinde açlık sınırı, yoksulluk sınırı 16 bin lira. 2 bin 500 lira emekli maaşı olan insan nasıl geçinir, nasıl kendisine bakar? Kronikleşen ve haksızlığa uğrayan bu gruplarla ilgili çözümlerimizi hazırladık, paylaşıyoruz.
'VATANDAŞINI ALDATMAZ, HİLE YAPMAZ'
İdareyi ve iradeyi tek bir kişinin aklına, tercihlerine, ideallerine, istek ve arzularına emanet eden partili cumhurbaşkanı sistemi Türkiye'de adaleti son verdirmiştir. Hukuku üstün tutmak yerine, üstünün hukukunu savunan bir cumhurbaşkanı, ülkemize demokrasi ve adalet getiremez.
AK Parti iktidarı devlete personel alımından, kur korumalı mevduata, eğitimde fırsat eşitsizliğinden vergi uygulamalarına, her alanda haksız, kayırmacı uygulamalar yapıyor. Adil devlet, seçim arefesinde taşeronlarda çalışan işçilerin tamamı kadroya alınacak deyip seçimden sonra büyük bir çoğunluğunu dışarıda bırakmaz. Adil devlet, EYT'lilerin hakkını, hukukunu koruyacağız deyip sonra da gökyüzüne ıslık çalamaz. Vatandaşını aldatmaz, hile yapmaz.