TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ünay Tamgaç Tezcan, yerel seçim sonuçlarının ardında yatan nedenleri irdeliyor.
Türkiye 31 Mart’ta belki de Cumhuriyet tarihindeki en beklenmedik seçimlerinden birine sahne oldu. 2002 yılından itibaren iktidar AKP ilk kez ana muhalefet partisi CHP’den düşük oy alarak ikinci parti konumuna geldi. CHP 80 ilin 35 inde öne çıkarken AKP 24 il alabildi. Hiçbir seçim birinciliği kaybetmeyen ve yenilmez gözüyle bakılan AKP 1 milyon oy ile CHP’nin gerisine düşmüş, ezberler bozulmuştu (AKP 16.34 CHP 17,39 milyon). Oysa bir önceki 2019 belediye seçimlerinde aradaki fark AKP lehine 6 milyonun üzerindeydi. Geçen yıl 14 Mayıs milletvekili seçimlerinde de oylardaki fark AKP lehine 5 milyondan fazlaydı. Ne oldu da ana muhalefet partisi bir bakıma ezber bozan bir başarıya imza attı?
MAYIS 2023 SEÇİMLERİ VE BOŞ TENCERE
Mayıs 2023 seçimleri öncesinde enflasyon ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle 6’lı masa adayının kazanacağı yönünde, özellikle muhalefet tarafında, güçlü bir kanaat vardı. Demirel’in “Boş Tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözü de bu kanaati güçlendiriyordu. Ancak 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri de muhalefetin yenilgisiyle sonuçlandı.
Aradan bir yıl geçmeden 2024 belediye seçimlerine ise muhalif seçmen, son yenilginin de etkisi ile moralsiz ve beklentileri düşük girdi. 2002’den beri yönetimde olan iktidar partisi ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile seçmeni arasında koşulsuz gönül bağı olduğu, deprem, felaketler, ekonomik sıkıntılara rağmen tercihlerin değişmediği ve değişmeyeceği yönünde bir kanı yaygındı. Ancak bu sefer de beklenmeyen oldu: belediye seçimleri CHP’nin yükselişi, AKP’nin düşüşüyle sonuçlandı.
7 Temmuz 2023 tarihli Karar gazetesindeki yazımda 2023 seçimleri zamanı tencerenin o kadar da boş olmadığına değinmiştim. Ayrıca uzun süredir iktidarda olan hükümetler için ekonomik performansın seçmen tercihlerinde o kadar da önemli olmadığını, yıllar içinde seçmenlerde oluşmuş algının seçim dönemi olan ekonomik durmadan daha etkili olduğundan da bahsetmiştim. Nitekim araştırmalar ekonominin seçimlerdeki öneminin yönetimin görev süresiyle birlikte azaldığını ve 15 yıllık görev sonunda ekonominin tercihlerde belirleyici olmadığını gösteriyor (Larsen, 2021). Peki, Mart 2024’de ne oldu? Seçmen algısı mı değişti de beklenmeyen sonuçlar elde edildi?
Aday tercihleri, kampanyaların etkisi, siyasi söylemler, 2023’deki deprem faciası gibi seçimlerde etkili olan birçok faktör var. Her birinin oy tercihleri için önemli olduğu muhakkak. Ancak sadece ekonomik açıdan değerlendirme yapacak olursak iki seçim dönemi arasında ne fark vardı? Aradaki 10 ayda iktisadi olarak sonuçları etkileyecek ne değişiklik olmuştu? Başka ifade ile bu sefer tence boş muydu?
İKİ SEÇİMİN EKONOMİK MUHASEBESİ
İki seçim arasındaki sürede ekonomik alanda önemli değişimler yaşandı. En dikkat çekicisi hemen 2023 seçimleri akabinde, uygulanan ekonomi politikalarından büyük bir değişiklikle Ortodoks iktisat politikalarına geri dönülmesiydi.
Hatırlayacak olursak Mart 2021’de Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alınmış, 2 Aralık 2021’de Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan istifa etmişti. Yeni Maliye Bakanı Nurettin Nebati ile birlikte “düşük kur, yüksek faiz kıskacından kurtaracak, düşük faiz, ihracata dayalı büyüme, yatırım ve istihdam odaklı” bir ekonomi modeline geçilmişti. Ancak zaman içinde program beklenen başarıyı göstermedi, enflasyon daha da kontrolden çıktı. 2021 Aralık ayında TÜİK rakamlarına göre %36 olan yıllık enflasyon 2022 Ekim ayında %85.5 ile AKP dönemi en yüksek seviyesine ulaştı.
2023 Mayıs seçimlerinde enflasyon biraz gerilemiş, TÜİK rakamlarıyla yıllık %39.6 ile 2021’den bu yana en düşük seviyeye inmişti. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise enflasyonu %109, İstanbul Ticaret Odası (İTO) İstanbul’da perakende fiyat hareketlerini ölçen geçinme endeksi artış oranını %64 açıklamıştı.
2023 seçimleri sonrası ekonomi alanında en önemli adım ve değişimin başlangıcı 4 Haziran 2023’de Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı görevine getirilmesiydi. Ardından Merkez Bankası başkanı değişti. 23 Haziran’da 6.5 baz puan ile başlayan ve devam eden faiz artışları ile enflasyonla mücadele programı değişim patikasındaki somut adım olarak kayda geçti. Şimşek’in göreve gelmesi iktisadi rasyonelleşme sürecinin başlayacağı, bunun da ekonomide ilerleme getireceği beklentisiyle ekonomi çevrelerinde çok olumlu karşılandı. 2024 seçimine kadar geçen sürede enflasyonla mücadele programı devamlılığını korudu.
İktisadi olarak uygulanan ekonomi politikası bazı açılardan meyvelerini vermeye başladı diyebiliriz. En başta Türkiye’nin risk primlerinde kayda değer düşüş gözlendi. Mayıs 2033’de 550 seviyelerinde olan CDS’ler hızla düşerek Temmuz 2023 sonu 400’lere geriledi. Enflasyonla mücadele ve orta vadeli kalkınma programına pozitif algının da etkisiyle düşmeye devam eden risk primleri 2024 seçimleri öncesi 300 seviyelerindeydi. Cari açıkta iyileşme ve rezerve artışları da ekonomik olarak artı hanesine yazılan göstergeler. Ayrıca yabancı para mevduatın ve KKM’nin toplam mevduat içindeki payı azalırken, TL mevduat payı da 2023 Ağustos’tan bu yana 15 yüzde puan arttı.
ENFLASYON VE FAİZ İKİLEMİ
İki seçim dönemine ait temel ekonomik göstergeler içinde en belirgin fark faiz oranlarında görülüyor. 2023 Mayıs’taki seçim dönemi merkez bankasının politika faizi %8.5 idi. 22 Mart 2024’deki son artışla birlikte iki seçim arasında geçen 10 ayda toplam 41.5 baz puan artış ile politika faizi %50’yi buldu. Benzer yükseliş kredi faizlerinde de oldu. 2023 Mayıs’ta %36.93 olan ihtiyaç kredileri faizi %73’lere, taşıt ve konut kredileri faizi de sırasıyla %28 ve %18’den %68 ve %43’e yükseldi.
Enflasyonda ise (faiz artışlarının gecikmeli etkisinden de dolayı) 10 aylık sürede henüz belirgin düşüş başlamamıştı. Mart 2024’de TÜİK’ın açıkladığı enflasyon yıllık %39.6; ENAG enflasyonu %124,63’di. İTO Geçinme Endeksi de yıllık %78,25 artmıştı. Her üç kurumun açıkladığı enflasyon da bir yıl öncesine göre daha yüksekti. Ayrıca enflasyon beklentilerinde de iyileşme henüz başlamamıştı. Hatta 2023 yılı 2. yarısından sonra enflasyon beklentilerinde belirgin bir artış oldu. 12 ay sonrasına ait enflasyon beklentisi de iki seçim arası %29.84’den %36.7’ye yükselmişti. Kısacası para politikasının gecikmeli etkisi nedeniyle enflasyonda belirgin bir düşüşü başlamadan 2024 seçimlerine hem yüksek enflasyon hem yüksek faiz ortamında girildi.
TENCEREYİ DOLDURMAYAN ASGARİ ÜCRET ARTIŞLARI
2023 seçimleri sonrası Haziran 2023’de %34 ara zam ve Aralık 2023’deki %49 zam ile net asgari ücret 17 bin 2 TL’ye yükseldi. Ancak enflasyon beklentilerinin böyle yüksek seyrettiği dönemde yapılan ücret artışları yetersiz kaldı. TCMB Finansal İstikrar Raporuna göre bireysel kredi kartı borçları son 1 yılda 848 milyar TL artarak 1 trilyon 433 milyar TL’ye ulaştı. Ayrıca kredi kartı bakiyesinin ödenmeyerek gecikmeye bırakılan oranı da seçim sonrası hızla aratarak %21 ile tarihsel ortalamasının üzerine çıktı.
3 Mart 2023’de yürürlüğe giren erken emeklilik uygulaması (EYT) 2 milyonu bulan çalışana seçim öncesi müjde etkisi yapmıştı. Oysa 2024 seçimlerine girerken Ocak ayında yapılan %49.25 zam ile emeklilerin maaşları asgari ücretin oldukça alında kaldı. Böylece 2023 yılında EYT gibi bir pozitif etmen varken 2024 seçimlerinde maaş seviyesi çok düşmüş emekli bir seçmen kesimi vardı. Bunların üstüne bir de yüksek kredi faiz oranları eklenince 2024 seçimlerinde tenceresi boş olanlar artmıştı.
İKTİSATÇILAR MEMNUN TÜKETİCİLER GÜVENSİZ
Nitekim TÜİK tarafından açıklanan aylık güven endeksleri de 2023 seçimlerine kıyasla hanelerin 2024 seçimleri öncesi daha ümitsiz olduğunu söylüyor. 2023 seçimleri öncesinde endeksin birçok alt kaleminde önceki 10 aya göre artış olmuştu ve endeks 2023 Mayıs ayında 91.1 ile son 2 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Ağustos 2023’de en düşük seviyesine gelen güven endeksi 2024 belediye seçimleri sırasında hala 2023 seçimlerinin çok altındaydı. Hanenin gelecek için maddi ve genel ekonomik durum beklentisi de daha düşük seviyelerdeydi. Benzer şekilde Reel Kesim Güven Endeksi de 2023 seçimleri zamanı önceki 5 aya göre tepeye gelmişken 2024 seçimlerinde gerilemişti (Şekil 1).
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi 2023 seçimleri dönemi bir önceki çeyreğe göre %3.6, hane halkları tüketim de %4.6 artmıştı. 2024 Mart ayında ise çeyreklik büyüme %2.4 ve hane halkı tüketimi de %1.1 ile sınırlı kalmıştı. 2023 seçimleri sonrası karşılıksız çeklerin ibraz edilen çeklere oranında da hem meblağ, hem adet olarak artış göze çarpıyor (Şekil 2). Yine kapanan şirket sayısında belirgin bir artış, açılan şirket sayısında da, Ocak 2024 sonrası daha da fazla olmak üzere, düşüş var. TCMB bileşik öncü göstergeleri de 2024 seçimlerinde 101.9 iken düşüş eğilimine girmiş ve 2024 Mart ayında 98.46 ile Covid dönemi Haziran 2020’den sonraki en düşük seviyesine gelmişti (Şekil 3).
BOŞ TENCERE DEĞİL FAİZ Mİ SEÇİM KAYBETTİRDİ?
Kısacası iki seçim arası dönemde enflasyonla mücadele programı devreye konmuş ve piyasalarda olumlu algılanmıştı. Ancak programın acı reçetesi olan yüksek faiz oranları hanelere hakikaten acı gelmişti. Tüketici ve reel kesim güven endeksleri geriliyordu. Bunların üstüne bir de arada geçen süre etkisini, yani tencerenin ne kadar süredir boş olduğunu de eklemek gerek. Nitekim 2021 yılından itibaren yükselen enflasyon arada geçen 10 ayda da düşmemişti.
Ayrıca bazı göstergelere baktığımızda Türkiye’de faize duyarlılık enflasyondan daha fazla mı sorusu da akla geliyor. Piyasaya ilişkin duyarlılık analizlerinde son yıllarda kullanılmaya başlayan Google arama motoru sonuçlarına göre Türkiye’de Ocak 2023-Mayıs 2024 arasında faiz terimi enflasyondan 3 kat daha fazla aranmış. Ayrıca TCMB’nin 2020’de 16 yaş üstü 2400 kişi ile yaptığı Ödeme Metodları Anketin’de faiz, enflasyon ve risk ile ilgili sorular içinde en fazla doğru yanıtın faiz sorusuna verilmiş. Enflasyon sorusuna ankete katılanların %39’u, risk sorusuna %20’si doğru yanıt verirken faiz sorusuna %50’den fazlası doğru yanıt veriyor (Bilici & Çevik, 2022). Bu veriler yüksek faizlerin seçim sonuçlarına önemli olduğunu düşündürüyor.
Mart ayında vefat eden ve iktisat biliminde temelden birçok değişime sebep olan Nobelli iktisatçı Daniel Kahneman’ın “Seçimler, akıldan çok duyguyla ilgilidir; seçmenler genellikle ne bildiklerine değil, nasıl hissettiklerine göre tercih yaparlar.” sözünden hareketle tencerenin boş ya da dolu olmasının da algıya göre olduğunu hatırlayalım. Enflasyonla mücadele programı iktisatçılar tarafında memnuniyetle karşılanmıştı. Nitekim artan faizler enflasyonu dizginleyecek ve ekonomiyi rayına sokacak bir acı reçeteydi. Ancak seçmen üzerindeki algı da bu şekilde olumlu muydu? Yoksa seçmenlere acı reçete çok mu ağır gelmişti?
Kaynaklar
1- Bilici, M. R. & Çevik, S. (2022) Financial Literacy and Cash Holdings in Turkey..
2- Larsen, M. (2021) Incumbent Tenure Crowds Out Economic Voting, British Journal of Political Science, 51(2), 646–665