Görüşler

EURO 2024’ün düşündürdükleri: Avrupa’da aşırı sağ, kimlik ve yurttaşlık

EURO 2024’ün düşündürdükleri: Avrupa’da aşırı sağ, kimlik ve yurttaşlık

Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rabia Karakaya Polat, “Özellikle milli takımların karşılaştığı maçlar Benedict Anderson’ın ‘hayali cemaatler’ olarak tanımladığı ulus kavramını irdelememiz için bulunmaz bir fırsat” değerlendirmesinde bulunuyor.

14 Haziran’dan beri futbolseverleri ekran başına kilitleyen Avrupa Futbol Şampiyonası’nda artık finale yaklaşılıyor. Türkiye milli takımının Avusturya ile oynadığı maç sonrası gündeme oturan bozkurt işareti olayı bir kez daha futbolun asla sadece futbol olmadığını gösterdi. Simon Kuper’in 1994’te yayınlanan Football Against the Enemy başlıklı kitabı Türkçe olarak 1996’da Futbol Asla Sadece Futbol Değildir başlığıyla yayınlanmıştı. Simon Kuper, Güney Afrika’dan İtalya’ya, Rusya’dan ABD’ye kadar 22 ülkeyi gezerek futbolun bu ülkeleri nasıl şekillendirdiğini inceliyor. Kitap bize futbolun insanların umutlarının, korkularının, tutkularının ve nefretlerinin dile getirildiği bir mecra olduğunu ulusal, siyasi ve kültürel kimlikleri merkeze alarak gösteriyor.

ULUS TANIMI VE YURTTAŞLIK GELENEKLERİ

Özellikle milli takımların karşılaştığı maçlar Benedict Anderson’ın ‘hayali cemaatler’ olarak tanımladığı ulus kavramını irdelememiz için bulunmaz bir fırsat. Hangi unsurlar bir ulusu ulus yapar? Bu ulusa üyeliğin şartları nedir? Bir ulusa üye olmak için o ülke topraklarında doğmak, o ülkenin vatandaşı bir anne/babaya sahip olmak şart mıdır yoksa üyelik daha sonra da elde edilebilir mi? Genel olarak vatandaşlık rejimleri iki temel ilkeye dayanır. Birincisi, ‘kan hakkı’ veya akrabalık anlamına gelen jus sanguinis’tir. Burada milliyet, anne, baba veya her ikisi yoluyla doğumla aktarılır. Buna göre doğum yeri ne olursa olsun, çocukların uyruğunun ebeveynlerinin uyruğuyla aynı olması gerekir. İkincisi, vatandaşlık hakkını belirli bir devletin topraklarında doğumla ilişkilendiren jus soli veya ‘toprak hakkı’dır. Jus soli, ebeveyn vatandaşlığına bakılmaksızın vatandaşlığın devletin sınırları içinde doğumla kazanılmasını sağlar. Amerika Birleşik Devletleri buna en iyi örnek. Bu yüzden her sene Türkiye gibi ülkelerden birçok aile çocuklarının bu ülkede doğması için pahalı doğum paketleri satın alıyor. Ancak bu iki gelenek dışında vatandaşlığın sonradan elde edilmesi de mümkün. Pek çok ülke nitelikli emeği veya sermayeyi çekebilmek için puan sistemleri, altın vize, konut veya yatırım yoluyla oturum/vatandaşlık verme gibi uygulamalar başlattı. Avrupa toplumları gerek eski sömürgeleriyle olan ilişkiler gerek kıtaya yönelik göç hareketleri gerekse son yıllarda esneyen vatandaşlık rejimleri sonucu olarak etnik ve kültürel olarak artık çok daha çeşitli.

AVRUPA’NIN SÖMÜRGE GEÇMİŞİ, KÜRESEL GÖÇLER VE ETNİK ÇEŞİTLİLİK

Bu durumun yansımalarını milli takımların kompozisyonunda da gözlemliyoruz. İngiltere, Fransa, Portekiz, Belçika ve Hollanda gibi güçlü sömürgeci devletlerde siyahi oyuncular milli takımlarda köklü bir varlığa sahip. Fransa ve Portekiz ilk siyahi oyuncularını 1930’larda, Hollanda 1960’larda, İngiltere ise 1970’lerde kadrolarına kattı. Euro2024’te de bu ülke milli takımlarında siyahi oyuncuların oranı oldukça yüksek.

Avrupa milli takımlarındaki çeşitliliğin tek kaynağı sömürge geçmişi değil. Almanya, Avusturya, İsveç, İsviçre gibi sömürge geçmişi olmayan veya daha zayıf olan ülkeler küresel ekonomik ve mülteci göçleri ile nispeten başarılı bir entegrasyon sürecinin sonucu olarak daha ‘çeşitli’ milli takımlara sahipler. Bu ülkeler içinde şüphesiz Almanya’nın özel bir yeri var. Almanya milli takımı, hem aileleri 1960 ve 70’lerde Gastarbeiter olarak gelen Türkiye kökenli oyunculara, hem daha yakın zamanda gelen Afrikalıların çocuklarına hem de aileleri Yugoslavya iç savaşından kaçan oyunculara sahip. Euro2024 kadrosunda yer alan İlkay Gündoğan, Emre Can ve Deniz Undav, Almanya milli takımının Türkiye kökenli üç oyuncusu. Türkiye milli takımında oynayan ve babası Türk, annesi Kanadalı olan Ferdi Kadıoğlu ise genç yaşlarında doğup büyüdüğü Hollanda’nın genç milli takımında oynayıp daha sonra Türkiye milli takımına geçmiş bir oyuncu. Basklar, Katalanlar ve İspanyollar arasındaki gerginliğin süregeldiği İspanya’nın 17 yaşındaki genç yıldızı Lamine Yamal, Ekvator Gineli bir anne ve Faslı bir babanın Katalonya’da doğup büyüyen çocuğu. Örnekleri arttırmak mümkün.

AŞIRI SAĞ, GÖÇMEN KARŞITLIĞI VE FUTBOL

Avrupa’da aşırı sağın prim yaptığı, göçmen karşıtlığının yükselişte olduğu bir dönemde bu ülkelerin ulusal futbol takımları hiç olmadıkları kadar çeşitli. Peki bunu nasıl açıklayabiliriz? Göç ve kimlik tartışmalarının bu kadar yoğun yaşandığı Avrupa ülkelerinin ulusal takımlarındaki yüksek göçmen varlığı futbolun birleştirici, entegrasyonu teşvik edici bir alan olduğunu gösterir mi? Bu biraz fazla iyimser bir değerlendirme olur. Nitekim, göçmen kökenli futbolcuların varlığı pek çok ülkede tartışmalara yol açıyor. Avrupa’da göçmen kökenli futbolcular sık sık kendilerini iç siyasetteki tartışmaların odağında buluyor.

Örneğin Fransa’nın 2018’deki Dünya Kupası şampiyonluğu çok-etnisiteli ve daha kapsayıcı bir Fransız cumhuriyetinin zaferi olarak değerlendirilmiş ve Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağ Ulusal Cephe’ye (Front National) bir darbe olarak görülmüştü. Zira, Front National’in kurucusu ve aynı zamanda Marine Le Pen’in babası olan Jean Marie Le Pen, önceki turnuvalarda Fransa milli takım oyuncularının ulusal marşı bile doğru düzgün söyleyemediğini ve Fransız halkının tam desteğine sahip olmadığını iddia etmişti. Euro2024 sırasında ise Fransız aşırı sağcı lider Jordan Bardella, Cezayir-Kamerun kökenli yıldız futbolcu Mbappe’yi, gençleri parlamento seçimlerinde “aşırı uçlara” karşı oy kullanmaya çağırdığı için eleştirdi. 2018 Dünya Kupası sırasında olaylı bir şekilde Almanya milli takımını bıraktığını açıklayan Mesut Özil, yaşadığı hayal kırıklığını “kazandığımızda Almanım, kaybettiğimizde göçmen” diyerek ifade etmişti.

Milli takımların etnik olarak daha çeşitlenmesinin ekonomik boyutunu göz ardı etmek mümkün değil. Devasa bir sektör haline gelen futbol pazarında tıpkı küresel dev şirketler gibi futbol kulüpleri ve hatta milli takımlar en nitelikli emeğin peşinde. Dolayısıyla bu aktörlerin bilinçli olarak çok-kültürlülüğü teşvik etmek gibi bir amaçları olduğunu söylemek naiflik olabilir. Yine de Euro2024’te keyifle izlediğimiz çok etnikli milli takımların yeni bir yurttaş (civic) milliyetçiliğinin gelişmesine katkı sağlaması mümkün. İspanya’da Lamine Yamal’ın muhteşem futbolunu izleyen bir çocuk onu Faslı-Ekvator Gineli köklerini umursamadan İspanya milli takımı oyuncusu olarak görecektir. Dileyelim ki futbol Türkiye’de de dar ve dışlayıcı milliyetçi sembolleri aşıp tüm kimliklerin kendisini parçası hissettiği daha kapsayıcı ve kucaklayıcı bir yaklaşımın yeşermesine vesile olsun.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir