Görüşler

Cornelius Castoriadis ve özerk toplum

Cornelius Castoriadis ve özerk toplum

Cornelius Castoriadis yirminci yüzyılda bizlere en radikal demokrasi tanımını veren düşünürlerin başında gelir. 1997’de ölümünden bu yana çalışmalarına, düşüncelerine gösterilen ilginin artmasının başlıca nedeni de budur. Onun özerklik projesi güçlü bir ütopik boyuta sahiptir; bu onu Laclau ve Mouffe gibi post-Marksistlerden ayıran bir yöndür.

Yaratıcı ve sorgulayıcı bir düşünür olarak felsefe, siyaset teorisi, psikanaliz, ekonomi dâhil olmak üzere çok çeşitli alanlardan beslendi. O özgürlüğün önündeki engelleri gösterdi. Mayıs 1968’de isyankâr gençliğin talepleri onun düşünceleriyle örtüşüyordu. 1989’da Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’nın “ halk cumhuriyet,” etiketli yapılarının çöküşünü de öngörebilmişti. Sovyetler Birliği’ni yeni bir yapı ve sistem, “bürokratik kapitalist” devlet olarak gördü. Macar Devrimi’nden günümüzün ekolojik krizine, yaşadığı çağın bütün önemli sorunlarıyla yorulmak ve tükenmek bilmeyen entelektüel bir enerjisiyle ilgilendi. Bugün otorite karşıtı özerkliğe dayalı demokratik bir toplum teorisinin savunucu olarak anılıyor.Bizlere sunduğu örnek(ler) sonuçta evrenselliği işaret eder.

Yunanistan’daki gençlik yıllarında bir Troçkist olarak Stalinist Yunan komünistlerine karşı mücadele etti. Paris’te 1945’te Dördüncü Enternasyonal’in Fransa şubesinin kurulmasına katkıda bulundu. Ancak kısa süre sonra Marksizmin kararlı bir muhalifi ve eleştirmeni oldu; bu tarihten sonra görüşleri Marksist teoriye karşı bir eleştirellik içerdi. Marksizmin totaliter ve bürokratik yapılar doğurduğu sonucuna vardı. Bir otonomi projesi geliştirdi. Projenin kökleri araştırırken Antik Yunan’a döndü; Yunan polis’ini esin kaynağı olarak gördü.

Socialisme ou Barbarie (Sosyalizm veya Barbarlık) , Castoriadis’in Claude Lefort ile birlikte kurdukları güçlü teorik dergidir. Derginin adından da anlaşılacağı üzere sürekli gelişen kapitalizme alternatif olarak sosyalizmi görüyorlardı. Nihayet bir müddet sonram artık “özerk” ( otonom ) toplumu savunucusu oldu.Özerklik 1960 ‘ların sonlarından itibaren Castoriadis ’in politik ve entelektüel dünyasının ana kavramlarından ve projelerinden biri olu. Bireyin özel alanı ile kamusal alanı bütünleştiren, böylece hem bireysel hem kolektivitenin özerkliğini sağlayan doğrudan demokrasi modeli sundu.“Kendi kendini yöneten toplum “ ya da “yöneticileri olmayan toplum” ancak böyle ortaya çıkabilirdi. Castoriadis toplumların işleyebilmesi için anlamlandırma ihtiyacına dikkat çekmiştir. Her toplum kendi anlamlarını yaratır. Batılı orta sınıflar nispeten rahat olan hayatlarında anlama ihtiyaç hissetmezler; tüketime dayalı yaşam tarzını sürdüren insanlardır, tüketim yoluyla anlam yaratırlar. Doğu Avrupa ‘da bu yol da kapatılmıştı. Despotik bir devlet insanlar adına anlam yaratır.

Castoriadis imgelemin toplumun oluşturulmasındaki ve yaratılmasındaki rolünü vurgulamıştı. İnsan imgelem gücüne ve arzularına göre dünyalar hayal eder; gerçeğe dönüştürmeye çalışır. Şimdiki zaman ve gelecek arasında bağ kurar. İnsan zihni tasarlayabilme biçimlendirme, canlandırma gücüne ve yetisine sahiptir. İnsanın özerkleşme mücadelesinde imgelem ve kurgulama önemli kaynaktır. İnsan dünyalar yaratma gücüne sahip, çünkü öncelikle hayal gücüne sahiptir.

Castoriadis insan özgürlüğüne ilişkin sorunları aşmada yararlı kaynaklar olarak antik Yunan’a yöneldi ve önerdi. Yunan demokrasisini ideal olarak gördü; özellikle Atina demokrasisine döndü. Onun anlayışında Atina polisinin benzersiz yanı kendi temellerini sorgulaması, eleştirmesi, bunu teşvik etmesiydi. Atina şehir devleti toplumsal bir yaratımdı; özerkliği kolektif bir proje olarak anlaşılıyordu. Günümüzde gerçekten özgür bir toplum için Atina demokrasisi örnek oluşturur. Atina özerklik fikriyle doğrudan bağlantılı olan demokrasinin tarihsel örneğidir. Bu model demokrasi ile modern liberal demokrasilerin ortak noktaları çok azdır. Ancak şunu da belirtmek gerekir: her türlü aşırılığın yapılabileceği bir rejim kesinlikle önermiyordu; tam aksine onun önerdiği kendini sınırlama rejimidir.

Castoriadis antik Yunan’ı günümüz insanının özgürlüğüne ilişkin sorunları aşmada yararlı kaynak olarak gördü. Atina’ya demokrasi paradigması olarak döndü; kaynak olarak yöneldi. Atina polisinin benzersiz yanı kendi politik temellerini sorgulaması, eleştirmesi ve bun teşvik etmesiydi Castoriadis’in politik düşüncesinde antik Yunan toplumu, özellikle Atina’daki kurumlaşma önemli rol oynar. Atina’da yürürlükte olan doğrudan demokrasinin günümüze ışık tutabileceğini ve çağdaş ideal demokrasinin anahtarı olabileceğini belirttir. Atinalar kendi kurumlarını ve anlamlarını kendileri yaratmışlar, insanlığın önceden belirlenmemiş olduğunu ortaya koymuşlardır. Yasaların kaynağı doğa ya da başka bir güç değil, insandır Heteronom toplum tam aksine kendi kendinin yaratıcısı değildir. Kendini anlamlandıramaz, yasalarını yapamaz, kurumlarını oluşturamaz

Castoriadis insan özerkliğine radikal bakışını temellendirirken antik Yunan trajedilerine dayanmıştır. Antik trajedi yazarlarını demokrasi kültürünün taşıyıcı, yayıcı ve savunucuları olarak görmüştür. Trajediyi incelerken politik boyutunu ele alır. Demokrasi, siyasi özerlik projesini geliştirmede ve açıklamada antik Yunan trajedisinden yararlanır. Ona göre Yunan trajedisi edebi bir tür olmanın çok ötesinde, felsefenin uzantısıydı; felsefe gibi sorgulayıcıydı. Sadece edebi bir tür ya da yarı ritüel değil; demokratik hayatın bir parçasıydı. Demokrasi pratiğiydi, demokratik öz-kurumlanmayla yakından bağlantıydı. Kendini yaratan Atina siyasi topluluğunun ve siyasi hayatının vazgeçilmez bir parçasıydı. Trajedi yurttaşlara bir tür politik eğitim sağlıyordu. Castoriadis, Atina trajedisinin karmaşık bir olgu olduğu gerçeğini kabul eder. Bir ritüel, bir kutlama ve sanat eseriydi; radikal bir yaratımdır. Trajediyi kamusal bir kurum, hem de “ kaosa açılan pencere” olarak yorumladı.

Dramatik bir sanat eseri olan trajediler ilahi düzeni sorgulamıştırlar. İnsan özerkliği ile ilahi düzen arasındaki çelişkiyi gösteren politik bir kopuştular; bu kopuş insanların ontolojik temellerine dair içgörülerini içeriyordu. İlahi düzen ile insan özerkliği arasındaki çatışmayı sahneler. Tanrıların yarattığı ilahi düzenin artık sorgulanamaz olmadığını gösterir. Dünya tanrıların değil; kurum ve kurallarıyla insan yaratıcılığın eseridir. Tam da bu nedenle demokrasi fikri trajediyle yakından bağlantılıdr Castoriadis demokrasiyi trajik bir rejim olarak tanımlar. Antik Yunan trajedisi yerine, Atina trajedisi demeyi tercih eder; çünkü trajedi esas olarak “Atina toplumunun yaşamının toplam bir tezahür”, bu toplumun kendini sunmasıdır. Atinalı halk (demos ) trajedide kendini izler, sorunları önüne koyar. Yerinde bir ifadeyle, demokrasi trajik çağrışımlara sahiptir. Trajedi tüm yönleriyle, içeriğiyle ve özellikliyle, kısacası her şeyiyle demokratik bir kurumdur; demokratik polis’in yükselişiyle derin bağlantısı vardır. Trajedi dini düşünce biçimini sorguladı. İlahi düzen ile insan özekliği arasındaki çatışmayı sahneleyen önemli bir demokratik kültürel biçim ve kurumdur.

Castoriadis iki oyun yazarını, Aiskhylos ve Antigone’nin yaratıcısı Sofokles’i kıyaslar. Aiskhylos insanın yaratılışını kendi kendine yaratma olarak düşünemez. İnsanın sahip olduğu her şey uzun zaman önce olağanüstü bir yaratıcı olarak sunulan tanrı Prometheus tarafından ona bahşedilmiştir. Oysa Sofokles’de insan kendini yarattı. Atina’da M.Ö 460’da Aiskhysos’un Zincire Vurulmuş Prometheus’u ile M.Ö 442’de Sofokles’in Antigone’si arasında kısa bir zaman farkı olmasına rağmen muazzam bir gedik oluşmuştur. İki trajedi insan yaratımının iki farklı versiyonudur.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir