Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınan iki şüphelinin ifadeleri sonucunda, TSK'daki "kripto" örgüt mensupları ile bağlı bulundukları "sivil imam"ların ilişkisi deşifre oldu.
Başsavcılıkça yürütülen darbe girişimi soruşturma, 31 Ocak'ta gözaltına alınan M.Ö ve 10 Mart'ta yakalanan A.Ş'nin, "FETÖ'nün Tekirdağ'da askerlerden sorumlu olan ve kendileriyle örgütsel faaliyetler kapsamında görüşmeler yapan sorumlu abilerin irtibat kurmak için ankesörlü telefon kullandıkları" şeklindeki ifadeleriyle farklı bir boyut kazandı.
Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü ekipleri, FETÖ/PDY içerisinde askerlerden sorumlu olduğu tespit edilen ve 21 Mart'ta gözaltına alınan M.Ç'nin "Sohbet için öğrencilerimle randevulaşırdık. Randevuya gelmezse sohbete çağıracağım kişileri ankesörlü telefonlardan arka arkaya arardım." şeklindeki beyanları doğrultusunda soruşturmayı derinleştirdi.
Bu kapsamda albay, yarbay ve binbaşı rütbesinde 6, yüzbaşı, üsteğmen ve teğmen rütbesinde 69, astsubay rütbesinde 160, uzman er-erbaş sınıfından 5, sivil sorumlu olarak 76 olmak üzere 316 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Şüphelilerin gözaltına alınması için bugüne kadar düzenlenen 8 operasyonda 289 şüpheli yakalandı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 154'ü tutuklanırken, 135'i adli kontrolle serbest bırakıldı. Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan 27 firari aranıyor.
Soruşturma çerçevesinde, Tekirdağ'da FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde "mahrem yapı abisi" olarak sorumlu düzeyde faaliyet yürüten örgüt mensuplarının kendilerine bağlı olarak TSK içerisinde yer alan askeri personelle deşifre olmadan iletişime geçmek amacıyla kullandığı değerlendirilen 23 ayrı ankesörlü telefonun HTS kayıtları da incelendi. Kayıtlarda bir ankesörlü telefondan üst üste aranan birden fazla kişinin asker olduğu görüldü.
DEŞİFRE OLMAMAK İÇİN İZLENEN YOLLAR
Soruşturma sonucunda elde edilen bilgilere göre, Tekirdağ ve ilçelerinde görev yapan askerlerle ilgilenmesi için Türkiye'nin dört bir köşesinde ortaokul veya lise yıllarında tanıştıkları cemaatin yurtlarında büyüyen siviller seçildi. Bu sivillere, buradaki askerlere "abilik" yapma şartıyla Tekirdağ veya ilçelerinde iş bulundu. Tekirdağ'da, örgütte "müdür yardımcısı" pozisyonunda görev yapan kişi tarafından karşılanan "sivil abiler"e 2 veya 3 öğrenci yani asker emanet edildi. Bir öğretmenin sorumluluğunda bulunan 2 ya da 3 öğrencinin, diğer öğretmen-öğrenci gruplarıyla iletişim kurması birbirlerini tanımamaları için engellendi.
Deşifre olmamak amacıyla gizliliğe büyük önem veren TSK'nın kripto yapılanması üyelerinin "ByLock" kullanmadıkları, FETÖ'nün mahrem imamları hariç kimseyle görüşmedikleri, örgüt üyeleriyle cep telefonu yerine ankesörlü telefonla iletişim kurdukları, sohbet toplantılarına giderken cep telefonlarını ya evde bıraktıkları ya da sohbet odasına almadıkları, telefon numaralarını şifreledikleri, sim kartsız tablet üzerinden başkalarının Wi-Fi'sini kullanarak iletişim kurdukları, örgütsel dokümanlara ve videolara flash bellek üzerinden şifreyle ulaştıkları belirlendi.
TELEFON ŞİFRELEME TEKNİĞİ: 99'A TAMAMLAMA
Tekirdağ'da örgütün "öğretmeni" olarak görev yapan itirafçı şüpheli "Emre" kod adlı S.M. emniyet ifadesinde, telefon şifreleme tekniğini şöyle anlattı:
"Yavuz kod isimli gerçek ismi Yasin olan askeri okul öğrencisiyle Bursa'da bulunan evde yaklaşık 2 yıl kadar görüştüm. Bu askeri okul öğrencisiyle sürekli yüz yüze görüşmelerimizde randevulaşıyorduk. Bir sıkıntı olduğu zaman aramızdaki haberleşmeyi büfe, benzinlik, restoran, bakkal gibi iş yerlerinin telefonları veya kontörlü hatlar üzerinden yapıyordum. Öğrenciyi arıyor 'Kankam nasılsın, bu hafta sinemaya gidemeyeceğiz, haftaya aynı saatteki seansa gideriz' veya 'Ben bugün yemeğe gelemiyorum, haftaya aynı restoranda öğlen yemek yeriz.' gibi şifreli konuşuyorduk. Yine bu şahsın telefon numarasını kendi cep telefonuma farklı bir isimle ve telefon numarasının son iki rakamını 99'a tamamlayarak kaydettim. Örnek verecek olursak son görüştüğüm şahsın adı Yasin, numarası '5xx xxx xx 25' ise ben bu şahsı cep telefonuma adını Ahmet, numarasını ise '99-25=74', '5xx xxx xx 74' olarak kaydediyorum. FETÖ yapılanması içerisinde askerlerden sorumlu hususiler ve mahrem yapı abileri, kendilerine bağlı askerleri cep telefonlarına bu şekilde kaydeder, dışarıdan umuma açık iş yeri ve kontörlü hatlardan arayarak şifreli konuşmayla görüşme yapar. Bu sıkça uygulanan bir tedbir şeklidir. Amaç örgütsel gizliliği sağlamaktır"
'GÜLEN İSMEN DUA ETMİŞ'
Tekirdağ'da örgütün sivil imamlarının ilgilendiği astsubaylardan şüpheli O.Ç, astsubay olmak için girdiği Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın açtığı sınavı örgütün desteğiyle kazandığını anlattı. Şüpheli O.Ç, şunları kaydetti:
"Bu sınavlara girmeden önce benimle ilgilenen abiler, bana askerlik mesleğinin çok kutsal olduğunu, Türk ordusunun Atatürkçü Düşünce Derneği'nin elinde olduğunu ve onların buralara sınavsız girdiklerini, ordumuzu dinimizden uzaklaştırdıklarını, benim gibi imanlı ve temiz Müslümanların Türk ordusu içerisine girip, ordumuzu yeniden bir Peygamber ocağı haline getirmesi gerektiğini, bunun bir sızma olmadığını, tam aksine ordumuzun asil sahiplerinin orduya girerek daha iyi ve ileri seviyelere taşıyacağını, Fetullah Gülen isimli örgüt liderinin bu şekilde hareket eden insanların hepsi için ismen dua ettiğini, hepimizin isimlerinin bu kişiye özel olarak iletildiğini ve bunun gibi şeyler söylediler."
'BİR RAKAM AŞAĞI BİR RAKAM YUKARI' YÖNTEMİ
Şüpheli O.Ç, telefon şifrelemede kullanılan başka bir tekniği de şöyle anlattı:
"Askeri okulu kazandığım netleşince Yüksel abi bana yeni bir telefon numarası almamı ve eski telefonumu bir daha kullanmamamı söyledi. Ben de bunun üzerine şu anda kullanmakta olduğum hattı aldım. Ama okula gidinceye kadar bu hattı kullanmadım. Yüksel abi bana okula gittikten sonra kendisini kesinlikle yeni hattından aramamamı, onu arayacağım zaman dışarıdan ankesörlü bir telefondan aramamı söyledi ve telefon numarasını bir kağıda şifreli bir şekilde yazıp verdi. Ben bu şifreyi önce anlamadım, bunun üzerine Yüksel abi bana şifreleme şeklini anlattı. Bu şifreleme GSM operatörünü belirleyen ilk 3 rakam hariç geriye kalan numaraları baştan başlayarak ilk rakamı bir değeri aşağı, sonraki rakamı ise bir değeri yukarı olacak şekilde tüm telefon numarasının rakamlarının değiştirilmesiydi. Ya da tam tersi olabilirdi."
Tekirdağ'daki görevi sırasında kendisine "öğretmenlik" yapan "Yavuz" kod adlı kişinin "askeriyede görev alan herkesi çok iyi tanıdığını ve herkes hakkında en mahrem bilgilere sahip olduğunu" ifade eden O.Ç, liseden tanıdığı Dicle Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışan bir arkadaşının da Diyarbakır'da FETÖ yapılanmasına bağlı polislerle ilgilendiğini anlattı.
Şüpheli O.Ç, kendisine "Tahsin" kod adı verildiğini ancak bunu hiç kullanmadığını söyledi.
SOHBETLERE GİDERKEN TELEFONLAR EVDE BIRAKMIŞLAR
Tekirdağ'da örgütün bir kolejinde öğretmenlik yapan şüpheli "Osman" kod adlı Ö.B, itirafçı oldu. Bu kentte askerlere "abilik" yaptığını belirten şüpheli, telefonundaki ByLock uygulamasını bir süre sonra sildiğini ve talep üzerine "Tic Toc" programını yüklediğini ifade ederek, sohbetlere ilişkin şu bilgileri verdi:
"Ömer ve Semih isimli iki öğrenci, yaklaşık iki haftada bir olmak üzere evimize gelmeye başladı, ben de bu iki kişiye sohbet vermeye başladım. Birkaç sohbet sonrasında bu iki kişinin memur değil de asker olduklarını öğrendim. Bana isimlerinin gerçek olduğunu söylemişlerdi. Bu iki kişi subay olabilir. Benimle çok fazla kişisel bilgi paylaşmazlardı, soru sorduğum zamanlarda cevap vermekten kaçınırlardı.
Bu sohbetlere giderken telefon götürmek kesinlikle yasaktı. Herkes telefonunu açık bir şekilde evinde bırakırdı. Bundaki amaç polislerin açık olan telefonları sinyallerinden takip etmesini engellemekti. Bu şekilde telefonlarımız evimizde açık bir vaziyette bulunduğu için toplantı günlerinde biz toplantının yapıldığı evde dahi olsak polisler bizi sinyal sebebiyle evlerimizde sanıyordu."
CEP TELEFONU YERİNE ANKESÖRLÜ TELEFON
Örgütün "öğretmeni" olarak görev yapan şüpheli "Mehmet" kod adlı M.Ç, ifadesinde gizlilik amacıyla genelde ankesörlü telefonla görüşme yaptıklarını anlattı.
Şüpheli, M.Ç, ifadesinde şunları aktardı:
"Kemal abi, bana öğrenciler verilmeden önceki görüşmelerde sadece ankesörlü telefonla iletişime geçilmesi talimatını verdi. 2014 yılı Eylül-Ekim aylarında Kemal abi ile Kapaklı'daki evimdeki buluşmamızda, bana Abuzer ve Muhammet kod adlı öğrencileri verdi. Bunların yanı sıra sorumlu olduğum 4 öğrencinin de Jandarma Astsubay olduğunu biliyorum. Bu öğrenciler bana verildikten sonra genellikle yüz yüze randevulaşmak suretiyle ya da ankesörlü telefondan cep telefonlarını arayarak irtibatlandım ve evime çağırdım. Bir görüşmede en fazla iki kişi olurdu. Bazen tek görüşmelerimizde oldu, neden bu şekilde yaptığımızı bilmiyorum. Benim sorumlu olduğum bu öğrencilerle görüşmelerimizin içeriği yemek yeme, Kur'an-ı Kerim okuma, namaz kılma, bazen Fetullah Gülen'in vaazlarının internetten dinlenilmesi, bazen de Gülen'in kitaplarından ya da Risale-i Nur kitaplarından belli bölümlerin okunması şeklinde geçiyordu.
Dahil olduğum yapı içerisinde benim bildiğim Kemal kod isimli kişi abidir. Onun altında ben ve benimle eş değer öğretmenler vardır. Onların altındaki askerleri bilmem söz konusu değil. Amaç gizliliktir. Bu gizliliğin detayını da bilmiyorum."
YAPI İÇİNDE OLMAYASAN SUBAYLARI DA ŞİFRELEMİŞLER
Örgütün "öğretmen"lerinden şüpheli "Nafi" kod adlı Z.S, Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı'nda görev yaptığını belirterek, Tekirdağ'a yerleştikten sonra katıldığı ilk toplantıyı şu şekilde anlattı:
"Bu toplantıda yapılan konuşmalarda bana mahrem yapı anlatıldı. İlk anladığım husus, benim dahil olduğum yapı subay yapılanmasıydı. Askeri kanatta diğer yapılanmadan hiç bilgim yoktur. Sonraki zamanlarda da ben hep mahrem yapı içerisinde subay alanında görev aldım. Mahrem yapıda herkesin her şeyi bilmesine en azından askerlerin isim ve rütbelerini bilmelerine izin verilmiyordu. Mahrem yapıda gizlilik esastı."
Z.S, kendisine Tekirdağ'a yeni gelen iki subayın verildiğini ifade ederek, şunları aktardı:
"Murat kod adlı abi, bu öğrencilerle ilgilenmemi, bu arkadaşlarla kendisi arasında köprü vazifesi yürütmemi, bu subayların kişisel ve işteki durumlarını kontrol edip kendisine iletmemi istedi. Aynı zamanda bu kişilerin ibadetlerini takip etme görevi verildi. Bu arada sözde kod adının yurt dışında bulunan cemaat lideri tarafından gönderildiğini duydum. Eve gittiğimizde Murat kod adlı abi, üçümüze karşı 'Bu kişi artık sizin abinizdir, bütün sıkıntılarınızı, isteklerinizi, bana iletmek istediğiniz her şeyi bu abinizle paylaşabilirsiniz, kendisi bana iletecektir, gerektiğinde benimle direkt görüşebilirsiniz.' dedi."
Örgüt içerisinde öğrenci diye tabir edilen askerlerin "sosyal yaşantısı, ailevi, maddi, ahlaki, ibadet ve hizmet durumları ile ev düzeninin" öğretmenleri tarafından sürekli kontrol edilerek, bir üst makam olan müdür yardımcısına haftalık görüşmelerde iletildiğini kaydeden şüpheli, yapı içerisinde olmayan subayların olumsuz yönlerinin de araştırıldığını belirtti.
TELEFONLAŞMA YERİNE RANDEVULAŞMA
Mahrem yapıda tüm iletişimin genellikle randevulaşma sistemine dayandığını vurgulayan şüpheli, "Yani bir öğretmen, bir öğrenci kontrolüne gittiğinde bir dahaki görüşmeyi o gün netleştiriyordu, ancak bir iş çıkar aksi bir durum gelişirse bu kişi öğretmense genellikle sabit hatlardan, büfelerden öğrencisini arar ve durumu bildirir. Ancak aksi durumda olan öğrenci ise genelde belli bir zaman öncesinden öğretmeninin evini biliyorsa gelip bilgi verirdi. Öğrencilerime telefonumu 99 şifreleme yöntemiyle veriyordum. Mahrem yapı içerisinde direkt kişilerin cep telefonlarıyla irtibat kurmaları yasaktı." ifadelerini kullandı.
Öğrencinin, örgütte tutmak için katalog evlilik olarak bilinen hizmet içerisinde bulunan kadınlarla evlendirildiğini anlatan Z.S, himmet altında para toplanmasının müdür yardımcısı tarafından öğretmenlerden istendiğini, öğrenciden evli ise maaşının yüzde 5'i, evli ve lojmanda kalıyorsa maaşının yüzde 10'u, bekar olan öğrencilerden maaşının yüzde 20'sinin himmet olarak istendiğini bildirdi.
DEŞİFRE OLMAMAK İÇİN HER YOLU DENEMİŞLER
Şüpheli Z.S, mahrem yapının deşifresinin önlenmesi için alınan önlemleri de şöyle sıraladı:
"Hem iletişimde hem de öğretmen-öğrenci, müdür yardımcısı-öğretmen görüşmelerinde bir araya gelindiğinde cep telefonları görüşülen odanın dışında tutulurdu. Görüşmelerin ayarlanmasında öncelik her zaman rendevulaşma yöntemiydi, amaç telefon irtibatını en aza indirerek deşifre olmayı önlemekti. Sabit hatları kullanan öğretmenlerin ya da müdür yardımcılarının aradıkları öğrenci veya kişilerin numarasından sonra herhangi bir sıradan numara çevirip, redial tuşunu kullanıp, aranılan yerin öğrenilmesini engellemekti.
Müdür yardımcıları üstte olacak şekilde oluşan grup dışında diğer gruplardan haberi olmasın, her şeyden herkes bilgi sahibi olmasın mantığıyla görev dağılımı yapılıyordu. Esas olan, kendi grubundan müdür yardımcısını ve kendi eş değer pozisyonundaki öğretmenleri tanımasıydı. Öğretmenler kendilerine verilen subayların hangi illerden geldiklerini bilmezler. Öğrencileri illerde teslim alan kişi müdür yardımcılarıdır. Eğer subay başka ile tayin nedeniyle giderse öğretmenler tüm irtibatı keser. Müdür yardımcısı tek kişi olduğundan bilgi daha fazla kişiye yayılmamış olur.
Müdür yardımcıları tarafından bizlere içerisinde program yüklü flash bellekler verilerek, öğrencilere vermemiz istenirdi. Bu program bana da bir kere gösterildi. Bu flash belleği öğrenciler bilgisayarlardan hizmet içerisinde risale, Fetullah Gülen'in kitabının okunması, videolarının izlettirilmesi sırasında bilgisayara takar ve bazı tuşlara basılarak program çalıştırılır. Bu programın amacı, bilgisayarın sabit diskine yapılan işlemleri yansıtmadan çalıştırılmasıdır. Böylelikle bilgisayarda kalıntılar kalmaz. Bu mahrem yapıda önemliydi, askerler böylelikle deşifre olmayarak rahat bir şekilde hizmet içerikli yayınları okuyabiliyorlar, videoları izleyebiliyorlardı.
Mahrem yapı içerisinde öğrenci, öğretmen, müdür yardımcısı, müdür pozisyonunda olan her kişinin kendisine bir zula yapması istenirdi. Bunun amacı, kendisinin yapıyla ilişkisini ortaya çıkarabilecek, özel yazılım içeren flash bellek, CD, dokümanı buraya koyarak, güvenlik güçlerinin baskınında ele geçirilmesini önlemekti. Zaman zaman eve polis gibi baskınlar yapılırdı. Bir bilgi işlemci de kalıntıları bilişim malzemelerinden kaldırma görevini üstlenirdi"
İSTANBUL/AA