Suriye'de Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından yeni yönetim, üst düzey subaylarla anlaşma yoluna gidiyor. Cumhuriyet Muhafızları’nın eski komutanı Talal Mahluf’un 'teslim' görüntüleri, halk arasında öfke ve güvensizlik yaratırken, adalet mi yoksa kaos mu sorusunu gündeme taşıyor.
Suriye'nin yeni yönetimi tarafından, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esad rejiminin üst düzey subaylarıyla yapılan anlaşmalar, Suriyeliler arasında geniş tartışmalara neden oldu. Tartışmaların odak noktasında ise Cumhuriyet Muhafızları’na bağlı "105. Tugay"ın eski komutanı ve Esad'ın akrabası olan Tuğgeneral Talal Mahluf yer aldı.
MAHLUF'UN TESLİMİ VE TEPKİLER
Mahluf, yeni yönetimin askeri operasyonlar dairesi tarafından açılan bir merkezde "Uzlaşma Süreci" kapsamında silahlarını teslim ettiği bir video ile gündeme geldi. Bu süreç, eski rejime bağlı askerler ve subaylar için uygulanan bir prosedürün parçası olarak tanıtıldı. Ancak, Suriyeliler arasında öfkeye yol açtı. Bazıları, "Esad rejiminde savaş suçları işlemekle suçlanan biriyle nasıl anlaşma yapılır?" sorusunu gündeme getirdi.
Sosyal medyada Mahluf hakkında pek çok bilgi paylaşıldı. Kendisi, Lazkiye'nin Kardeha kasabasından geliyor ve Esad rejiminde Cumhuriyet Muhafızları’nın komutanlığını yapmış bir isim.
GEÇMİŞTEKİ ROLLERİ
2011 yılında Suriye devriminin başlamasıyla, Talal Mahluf, 105. Tugay'ın komutanı olarak sivil gösterileri bastırmada aktif rol aldı. Adı Duma, Harasta (Şam kırsalı) ve Dera’nın Neva bölgesindeki barışçıl gösterilere yönelik sert müdahalelerle anıldı. Bu nedenlerle Mahluf, uluslararası yaptırımlara tabi tutulmuş bir isim.
2016 yılı itibarıyla Mahluf, Cumhuriyet Muhafızları’nın genel komutanı olarak atandı ve rejimin Vadi Barada ve Doğu Guta operasyonlarına doğrudan katıldı.
HALKIN TEPKİLERİ
Bazı Suriyeliler, "Bu affedilen kişi sadece rejimin bir parçası değil, rejimin ta kendisidir" diyerek eleştirilerde bulundu. Mahluf’un üç kez Batı ve ABD yaptırım listelerine alındığını belirtenler, "Affedilmemesi gereken iki şey vardır: Fetva ile öldüren ve güç kullanarak öldüren" ifadelerini kullandı.
Diğer yandan, bu tür anlaşmaların halkın yeni hükümete olan güvenini zedeleyeceği ve bireysel intikam girişimlerini tetikleyebileceği konusunda uyarılarda bulunuldu. Bu durumun, Suriye’de istikrarı tehdit edebileceği ifade edildi.
Bazıları, şehitlerin, tutukluların ve mültecilerin yakınlarının özel hukuk çerçevesinde suçlulara dava açması gerektiğini savundu.
MAHLUF'UN KAÇMAMASI VE ŞÜPHELER
Mahluf’un ülkeden kaçmaması ve bu sürece katılması, bazı kesimlerde şaşkınlık yarattı. Sosyal medyada, "Mahluf özgürlüğünü büyük bir bedelle satın aldı" yorumları yapıldı. Bu süreçte, eski rejimden bazı askeri liderlerin iş birliği yaptığı söylentileri tekrar gündeme geldi.
YENİ YÖNETİM: DOĞRU ADIM MI?
Bazı yorumcular, yeni yönetimin yaptığı bu adımı doğru bir hamle olarak değerlendirdi. Büyük subayların güvence altına alınması gerektiğini ve bu tür anlaşmaların bir af anlamına gelmediğini savundular. Ancak, hesap verebilirliğin sağlanması gerektiği, bunun kaos ve iç savaştan kaçınarak yapılmasının önemine dikkat çektiler.